BM Halleri

1990’da Antalya’da yapılan Kuzey Atlantik Asamblesi toplantısı, NATO’nun geleceğine, gelecekteki misyonuna ilişkin önemli tartışmalara zemin olmuştu. Katılım, NATO Genel Sekreteri de dahil, en süt karar mekanizmalarının liderleri düzeyindeydi. Yetkililerin bir kısmı NATO’nun soğuk savaşın bitiminden sonra misyonunun bittiğini savunurken, başkaları yeni tehditlerin ortaya çıktığını, NATO’nun bu tehditlere karşı varlığını güçlendirerek koruması gerektiğini savunuyordu. Varşova Paktı dağılmış, Sovyet tehdidi bitmişti. Yani NATO’nun ana misyonu olan üye ülkeleri, düzenlenecek bir saldiri karşı koruma misyonu da bitmişti.

O sıralar BM hala soğuk savaş dönemindeki gibi, askeri müdahale ve uzlaştırma kararları da dahil en önemli uluslararası kararların alındığı kurumdu. Ancak soğuk savaş’ın bitmesi, ABD’nin askeri ve ekonomik açıdan tek süper güç olarak ortaya çıkması ve uluslararası dengelerin değişmesinin yanısıra, uluslararası kurumların da içeriklerinin değişmesini beraberinde getirdi. ABD NATO’dan vazgeçemedi ve vazgeçmedi de. BM ise askeri yapısı işlerleri açısından ABD için gereksiz hale gelmişti. Somali’de görev yaptığım sırada BM’nin Somali’deki Operasyonunu’nun Komutanı Korgeneral Çevik Bir, BM’nin kendi askeri ve lojistik imkanları olması gerektiğini söylemişti. Yani bir anlamda NATO benzeri bir yapıydı söylediği. BM ise müdahale gereği bulunduğu bölgelerde üye ülkelerden askeri ve lojistik destek sağlayarak eklektik bir müdahale gücü oluşturuyordu ki, bu da komuta mekanizmasının bu desteği sağlayan ülkelerin keyfine göre işlemesine, daha doğrusu işlememesine neden oluyordu. Örneğin Somali’de, eski sömürgeleri olduğu için bölgeyi daha iyi bildiğini idda eden ıtalyanlar merkezi komutadan ayrı hareket edebiliyordu.

BM’nin askeri kanadı düzeltilemez miydi? Tabii ki bu bir tercih sorunu. ABD BM’nin bütçesinin yüzde 25’ini karşılıyor, ya da isterse karşılıyor. ABD soğuk savaş sonrası açıkça ifade etmese de BM’nin sadece bir yardım örgütüne dönüşmesini tercih etti. Çünkü, sonuç da, ABD’nin tüm uluslararası sorunlara müdahale gücü vardı.

1992’de patlak veren Yugoslavya iç savaşi BM’nin askeri müdahalesi ile önlenemedi. katliamlara seyirci kalindi. ABD BM’nin başarisizligini son noktasina kadar bekledi. Uluslararasi kamuoyunun çagrilari çiglik düzeyine ulaşinca 1999 yilinda müdahale etti. Ve ondan sonraki bariş görüşmeleri sürecinde de BM’nin adi bile anilmadi.

Sonra ABD, BM’ye rağmen Irak’a saldırdı. BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın düzeyli diplomatik karşı çıkışları ABD’nin sert ama umursamaz tepkileriyle karşılaştı. BM’ye en çok borçlu ülke konumunda olan (ya da başka bir deyişle, BM’nin ödeneğini kesen) ABD, BM’ye “ayağını yorganına göre uzat. Yorganın boyunu da ben istediğimde kısaltırım” dedi. Yaptı da. 1990’ların ortasında ABD BM’ye katkısını kesince BM, operasyonlarını kesmek hatta personel azaltmak zorunda kaldı.

Yazı yayınlandığında BM’nin 60. kuruluş yıldönümü dolayısıyla 190 ülkenin liderlerinin katıldığı BM zirvesi yapılmış olacak. Gündemde BM’nin 21. yüzyılın gereklerini yerine getirebilmek için yapması gereken reformlar vardı. Güvenlik Konseyi’nin yeniden yapılanması, savaş suçları mahkemesi, Kyoto Protokolü, ortak kalkınma hedefleri gibi. Hazırlanan reform raporunda savunulabilir gerekçeleri olsa dahi terörün kabul edilemez olduğu belirtiliyor. Soğuk Savaş döneminde BM’nin temel ilkesi ulusal sınırların zorla değiştirilemeyeceği idi. Bu ilke Kosova’da, Irak’ta ve daha birçok yerde artık amiyane tabirle elek oldu. Bazı gazete manşetlerinde BM’nin 60. kuruluş yıldönümü ”Tarihi” olarak nitelendiriliyor. 60. yıl olması nedeniyle bu zirve elbette tarihi, ancak BM’nin tarihi ve geleceği ve gelecekteki misyonu zaten 1990’larda belirlendi.

Düşünsenize, bunca uluslararası sorun ve savaş varken, BM Genel Sekreteri’nin baş meselesi, Kibris sorununu çözmekti. O da elinden kaçtı, AB’ye transfer oldu. Yani demem o ki, bundan sonra BM, ABD’nin uluslararası yardım örgütü olma yolunda ilerleyecektir. Eh, buna da ihtiyaç var. Yani ”tarihi zirve”, sadece kronolojik açıdan tarihi, çünkü zaten tarihi değişim önceden belirlenmişti.

Zaten ”Zirzeden” de bir şey çıtığı söylenemez. BM’nin bu aşamadan sonra sivl kanadı olan UNHCR’dır demenin bir sakıncası olmasa gerek.

________________

* Açık Gazete Ankara Temsilcisi

650640cookie-checkBM Halleri

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.