Seven Sisters Metrosu’ndan Kings Cross St Pancras tren istasyonuna yol alan Victoria metrosunun yolcularının çoğu göçmen işçilerdi… Metro’da en ilginç yolcu ise kano ve kano küreğiyle Afrika’nın deli nehirlerinde maceraya giden gençti… Niyet gezmek olunca, gerisi fasa füso. Benim niyetim ise Brüksel’di…
Hızlı tren Eurostar’a hareketten 20 dakika önce pasaport kontrolu yapılarak yolcular alınmaya başlandığında yolculuğun bir uçak keyfinde geçeceğini tahmin etmiştim. Tam 2 saat 11 dakika sonra Brüksel’in Güney İstasyonu’ndaydım. Brüksel Belçika, AB ve NATO’nun başkenti… Haliyle küresel eylemlerin de merkezi… Belçika’nın 3 resmi dili var. Fransızca (%60), Flamanca (%40) ve Almanya sınırına yakın da Almanca konuşuluyor. Federal bir devlet olan ülke dil bazında Flaman, Frankofon ve Alman halkı oluşturuyor, coğrafi temelde de Flamanca konuşulan Flaman Bölgesi, Fransızca konuşulan Valon Bölgesi ve iki dilli Brüksel Bölgesi diye ayrılıyor….
Brüksel’in nüfusu 1 milyon olmasına karşın 50 bin ‘euorokrat’ nüfusa eklenince İngilizce de hayatın bir parçası olmuş. AB’nin yaşama girmesi, Brükseli küreselleştirse de fiyatları uçurmuş…
Brüksel’de gökdelenlerin arasında eski kentin korunmaya çalışıldığını farkediyorsunuz. Brüksel’in ortasındaki dev orman ise “Ahhh! Aziz İstanbul” diye iç çektiren cinsten… Belçika’nın (Türkiye’nin 3 katı) 43 bin dolar olan milli geliri kent yaşamında sanat, mimari, dekorasyon ve eğlence olarak karşılık bulmuş… Brüksel’de tramvay başta toplu ulaşım ağı yaşamı oldukca kolaylaştırıyor…
Belçika, 19. yüzyılda Endüstri Devrimi’ne katılan ilk kıta Avrupası devleti sayılıyor. Burjuvazinin kutsandığı borsa binası bile 150 yaşında…Belçika, üretilmesinde kan ve gözyaşı olan elmas ve çikolatanın da başkenti…
Place Royale, Kudüs Kralı ve haçlı Godefroy de Bouillon heykeli ve Belvue Müzesi, 18. yüzyılda yapılan ve Kraliyet ailesinin çalışma ofisi olarak kullanılan Kraliyet Sarayı ve Parlamento Binası görülmesi gereken yerlerden. 1905 yılında bitirilen Zafer Takı, Brüksel’in simgelerinden olan atom çekirdeği şeklindeki Atomium, Avrupa’nın ünlü binalarının minyatürlerini barındıran “Mini Europe” görülmeye değer. Ayrıca en çok sevdiğim kahramanlar Cedric, Red Kid, Şirinler ve Ten Ten’in Belçikalı olduğunu da unutmamalıyım. Çizgi Roman Müzesi en keyifle gezdiğim yerler arasındaydı…
Türkçe konuşan topluma gelince… Yıllardır Brüksel’de yaşayan ve toplumun nabzını tutan yazar, tiyatrocu, siyasetçi, sanatçı, akademisyen ve sivil toplum neferi Erdinç Utku ile gazeteci eşi Binbinfikir Gazetesi’nin editörü Serpil Aygün’den bizim toplumu dinleme şansım oldu. Türkler Brüksel’in merkezine yakın Chaussée de Haecht’de gettolaşmış. (Burada “etliekmek” yemek de nasip oldu.) Green Lanes’in 1/5’i olan bu caddedeki Türk restoran ve marketlerinde alkollü içki bulmak zor.
Nüfusu 220 bini (yaklaşık 80 bini Brüksel’de) bulan toplum üyelerinin çoğu yiyecek içecek, market, inşaat ve temizlik işlerinde çalışıyormuş. Bütün Avrupa’da olduğu gibi işsizlik oranı toplum içinde daha fazlaymış… Bu yıl Türkiye’den göçün 50’nci yılı anısına pek çok etkinlik de yapılmış. Ülkede ırkçılık ve ayrımcılık açıktan yapılamasa da sinsicesine örnek çok…
Bizim toplumun Belçika’ya göçünde hüzünlü bir öykü var… Belçika’da 1956’daki maden kazasında 262 işçi hayatını kaybedince, İtalya işçilerini geri çağırmış. Belçika ise Faslı Arap, Emirdağlı Türkler ve eski bir sömürgesi Kongo’lu işçilerle boşluğu doldurmuş.
Toplum üyelerinin siyasete ilgisi oldukca yoğun. Brüksel’in en yoksul belediyesi Saint Josse’nin Belediye Başkanı (aynı zamanda Frankofon Sosyalist Partisi PS Federal Milletvekili) olan Emir Kır ve bu hafta Flaman Yeşiller Partisi’nde oyların yüzde 60’ını alarak başkan seçilen Meyrem Almacı ile Flaman Sosyalist Partisi SP.A Federal Milletvekili Fatma Pehlivan siyasette başarılı isimler arasında. Hadise ve Kubat da toplumun içinden çıkan sanatçılardan.
Brüksel’de gezerken Nasrettin Hoca’nın eşeğine ters binmiş heykeliyle de karşılaşabilirsiniz. Yalnız eşeğin kuyruğu kopmuş… Gazeteci arkadaşım Erdinç Utku’nun gündeminde kopan kuyruğu tamir ettirmek de var. Zor iş gazeteci olmak… Hele solcuysanız iflah olmazsınız…