Bu bir ANAP klasiğidir…

Turgut Özal’ın aile dostu işadamı Selim Edes, 1987 yılında, sonraki yıllarda  “Türkiye’nin en büyük tatil köyü” olarak adlandırılacak olan  Eska Dalaman İncebel Evlerinin inşasına başlar. Dalaman Havaalanının hemen yanı başında Kapukargın bölgesinde inşa edilen 657 villanın tamamı yurt dışında pazarlanırken, Selim Edes’e  İhracat Teşvik Belgesi verilir. Yabancıların köy arazisinden mülk almaları yasak olduğu için villaların yapıldığı Kapukargın bölgesi, siyasi bir emirle Dalaman Belediyesi sınırlarına dahil edilir. 


Ardından Selim Edes’in adı “Civangate” skandalına karışır ve iflas sürecinin ardından ülkeyi terk eder. İflasın ardından, satın aldıkları villaların bir bölümünün ormanlık alana inşa edildiğini öğrenen ve Orman Bakanlığı’nın açtığı davayla tapuları geçersiz duruma düşen villa sahipleri, hem yarım kalan inşaatları tamamlayabilmek hem de haklarını aramak için  Almanya’da bir dernek kurarlar. Tam bir trajediye dönüşen sürecin ardından, villaların mağdur olan Alman sahipleri için Alman hükümeti devreye girer. 


ANAP döneminde yaşanan bu teşvikli vurgun, sonraki yıllarda mecliste de büyük tartışmalara neden olur. 1995 yılında dönemin Orman Bakanı Hasan Ekinci, Alman Büyükelçisinin kendisinden sorunun çözülmesini istediğini ve çaresizliğini Meclis kürsüsünden şöyle dile getirir: “Şimdi, nasıl çözeceğiz bu işi… Ben çözemiyorum, bir Bakan olarak çare bulamıyorum. Bu Meclisten, Edes yasası çıkaracağız, burada yapılan villalar için özel yasa çıkaracağız. Başka da bir yolu yok… Yeni bir yol varsa, bana söyleyin, bana yardımcı olun ve çözelim.”


Yüz milyonlarca  dolarlık yatırımın havaya uçtuğu projede, eski Almanya  Başbakanı  Helmut Kohl’ün oğlunun, Mesut Yılmaz’ın ve Güneri Civaoğlu’nun da villaları var..


Selim Edes’in  iflas ettikten sonra  Amerika’ya kaçarak yarım bıraktığı ESKA İncebel Evlerinin hukuki sorunlarını çözebilmek için uğraş veren dernek yetkilisi Sabri Balcı ile konunun detayları hakkında bilgi almak ve villaların durumunu görmek için Dalaman’a gittik. Balcı, beş görevliyle birlikte, villalarda yaşayan az sayıdaki insana hizmet vermeye çalışan ve dava sürecini takip eden yetkili. Bir nevi hukuken tanınmayan  İncebel Evlerinin tek sorumlusu. “Burası ülke içinde ülke, ayrı bir  Cumhuriyet” diyen   Sabri Balcı ile evrakların, dosyaların, dava sonuçlarının ve tutanakların arasında uzun bir söyleşi yaptık. Terkedilmiş bir hayalet kasabayı andıran İncebel  villalarının  arasında dolaştık.


İşte gurbetçi Sabri Balcı’nın ağzından akıllara durgunluk verecek  garip bir  teşvikli vurgun  öyküsü…


– ESKA İncebel Evleriyle ilgili süreci anlatır mısınız. Siz tam olarak ne zaman buradan konut aldınız?


Sabri Balcı*- Ben 1989 yılında aldım. O yıllarda Almanya’da yaşıyordum. Emekli olduktan sonra Dalaman’a yerleştim.


– ESKA projesinden nasıl haberdar oldunuz. Kimin aracılığıyla konut aldınız buradan?


S B – Hürriyet Gazetesinin ilanlarında gördüm ilk defa. Almanya’da bu konutları pazarlayan bir şirket vardı. Hatta buradan bazı yabancıları yol ve konaklama  masraflarını  karşılayarak uçaklarla tanıtım gezisine götürdüler Dalaman’a.


– Ne kadar ödeme yaptınız peki?


S B – Ben, 108 bin Alman markı ödedim o dönemde. Konutların tümü satılmıştı.  Çoğunluğu Almanlar olmak üzere, Hollandalı, İngiliz, Belçikalı, Amerikalı, Danimarkalı, İtalyan, İran ve Irak’tan bile konut alanlar oldu.  Yani değişik uluslarda insanlar var. Alman vatandaşı olan Yahudiler var.. Türklerin oranı daha az.


– ESKA Evlerinde hukuki sorunlar nasıl ortaya çıktı?


S B – Biz konutlarımızı teslim aldık ama işler yarım bırakılmıştı. Bundan sonra sorunlar başladı. Kaba inşaatlar bittikten sonra bir çoğumuz evleri kendimiz tamamladık; yollarımızı, elektriğimizi, suyumuzu bütün alt yapı ihtiyaçlarımızı kendi imkanlarımızla para toplayarak tamamladık. Biz evi teslim aldıktan sonra ESKA iflas etti. Bu süreçten sonra her şeyimizi biz yaptık. Ama tapularımızı almıştık. 657 konut var burada, iki tane de tamamlanmamış konut var. 304 konutta elektrik ve su abonesi bulunuyor. Kışın 30-40  konut,  yazın da 150 konutta yaşayan var. Konutların hepsi sahipli ama bir çoğu iflas sürecinde geri vermiş. Vakıfbank’ın teminatıyla inşaa edildiği için yatırımcılar bankadan paralarını geri almışlar. Şu an konutların 230 tanesi Vakıfbank’ın bünyesinde bulunuyor, bankanın geri aldığı evler bunlar. Başka bir şirkete ait 49 konut var. 48 tanesi  de İflas Müdürlüğüne  ait. Selim Edes’in üzerinde kalan, satılmamış konutlar bunlar.


– Sonra siz bir dernek mi kurdunuz?


S B – Evet. Dernek önce Almanya’da kuruldu. O dernekle burası idare edilmeye çalışıldı. Ama bu derneğin Türkiye’de yasal olmamasından  dolayı pek bir yayarı olmadı.  Sonra biz burada yeniden örgütlendik. Bir dernek daha kurarak,  Almanya’daki dernekle birleştirdik. Şimdi bu dernek aracılığıyla burayı idare ediyoruz. Üyelerden topladığımız yıllık 200 Avro  aidatla; yol, elektrik, güvenlik, ve aklınıza gelen her türlü hizmeti kendimiz vermeye  çalışıyoruz.


– 304 konutun dışındaki villaların  sahipleri gelmiyor mu?


S B – Hayır gelmiyorlar ama bizde isimleri var. Kimisi ölmüş, kimisi hiç görmemiş villasını. Kimisinin çocuklarına kalmış ama burası icralık olduğu için ne satılabiliyor ne de başka bir işe yarıyor. Evlerin bir çoğu çürümüş durumda. 


– Dalaman belediye Başkanı Beyhan Korkut, geçtiğimiz günlerde ‘burayı biz 2B formülü ile çözeceğiz, Dışişleri Bakanının da bilgisi var.’  dedi.  Sizin haberiniz var mı bu  gelişmeden?


S B – Şimdi o hukuki süreci biz  bilemeyiz. Ama tabii 2B olursa olabilir. Dalaman belediye başkanı Göcek’te;  Dışişleri Bakanıyla görüşmüş. Sadece bu konu  için özel bir yatla  geldiğini söylediler. Dışişleri Bakanına Alman  yetkililer bu konuda bir  ricada bulundu galiba.  Başbakan’ın Akyaka tatilinde de görüşmeler olmuş. Bir de belediye başkanı geçenlerde Ankara’ya gitti on gün kaldı.  Yüzü güleç geldi,  ama burayla ilgili ama başka şey onu bilemiyorum.  Ayrıca geçtiğimiz  yıllarda ben de bazı bakanlarla görüştüm. Sami Güçlü,  Mustafa Taşar, Yüksel Yalova gibi bakanların  hepsi de ‘çözülecek’  dedi. Ama bir şey olmadı. 


 – Eski Alman Başbakanı Helmut  Kohl’ün oğlunun da  bir evi varmış galiba. Peter Kohl.
 Elif Sözen ile evli olan?


S B – Evet var. İsterseniz listeden adını bulayım. Burada liste var bütün konut sahipleri kayıtlı. Peter Kohl…


– Peter- Elif Kohl çifti hiç geliyorlar mı buraya, tatil için falan?


S B – Hayır. Konut almışlar ama gelmiyorlar. Çünkü evlerin bazılarına hiç ulaşılamıyor yolu, merdiveni yok.


– Başka ünlü isimlerin evi var mı burada. Yani siyasetçi, basın, sanat camiasından?


S B – Güneri Civaoğlu’nun  var  ama hiç gelmedi kendisi.  Nülifer Gürsoy,  Gerhard Önal, Tahsin Önal..  İlyas Süha var mesela, Ermeni Asılı iş adamı;  çok zengin insanlar var..  Yahudi asıllı Almanlar da var. Antonya Guliani; bu İngiliz kadının kızı da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde hakim.


– Sanıyorum ANAP döneminde,  Özal ailesine yakın olan çevrelerin  buraya özel ilgileri,  önemli destekleri olmuş. Sonra süreç nasıl gelişti, sizi sahipsiz mi bıraktılar?


S B – Tabii. Evet. Bizde adı kayıtlı değil ama Mesut Yılmaz’ın da burada evinin  olduğunu biliyoruz. Onun evi ama adına kayıtlı değil. Dayalı döşeli bir ev. O zaman  ‘Bu ev Mesut Yılmaz’a yapıldı’  dediler.  İçinde hala eşyaları duruyor. Gelip gitmiyorlar. 


 – Burası inşaat sürecindeyken,  siyasi erkin istediği gibi yasalarla oynamasıyla hukuksuz bir zemine inşa edilmiş. Ama sonraki dönemde yeniden başka kararlar alınıyor, Orman Bakanlığı dava açıyor. Siyasi çevrelerin çıkar-rant çatışmalarının bir sonucu mu bu durum?


S B – Tabi  tabii. Biz burada mağdur olduk. Bize gönderilen güven mektubunda zamanın Başbakanı Turgut Özal’ın imzası var. Dönemin turizm bakanı Mesut Yılmaz’da,  bize gönderilen tanıtım amaçlı video kasetlerde ki, hala elimizde bu kasetler.  Bizi Türkiye’ye davet ediyor, kalkınmada yardımcı olun diyor. Yine dönemin çalışma bakanı İmren Aykut açılışını yapıyor.  Devletin bankası Vakıfbank kefil olmuş, teminat vermiş. Yani bir sorun çıkarsa ödediğimiz paraları geri ödemek kaydıyla bir güvence verildi bize devlet tarafından. Konutlar Avrupa’da büyük tanıtım kampanyalarıyla,  ilanlarla pazarlandı. İhracat Teşvik Belgesi verildi.  Bir ülkenin başbakanının imzasıyla verilen tapular,  birkaç yıl sonra hiçbir işe yaramıyor. Biz burada inanın çok mağdur durumdayız!


– Çok karışık bir durum. Bu işin sorumlusunun kim olduğuna dair bir fikriniz var mı?


S B – Şu anda böyle bir şey görünmüyor, yok!


– Özal ailesine yakınlığı ile tanınan Selim Edes, başta Turgut Özal olmak üzere diğer  bakanlar ve devletin bütün olanaklarını kullanarak pazarlamış bu villaları.   Yani siyasi gücün yarattığı olanakların  mağdur ettiği  bir insanlar topluluğuna dönüştünüz,  öyle mi?


S B – Evet.  Siyasi güce, onun sözüne  inanıp kimse böyle bir işe girmesin. Biz hiç inanmıyoruz şimdi. Şunu şunu yapalım deseler, biz ‘yok arkadaş’ diyeceğiz, ‘bizim karnımız tok!’ Ahmet Özal’da,  o dönem Toplu Konut İdaresinde Başkandı.  Bedrettin Dalan’la Semra hanım arasında yaşanan siyasi çekişmelerin etkisi olduğu da söyleniyor bu işlerde. Bilemiyoruz…


– Peki bir ülkenin başbakanının imzasının olduğu teminat mektubu ve tapularınız var. Bu işe yaramıyor. Bu nasıl bir durum, dünyada başka örneği var mı böyle bir şeyin?


S B – Bu çok komik bir şey. Bir ülkenin başbakanının imzası geçersiz oluyor. Özal, imzasının arkasında durmuyor. Biz yetmişli yıllarda da Almanya’dan ülkemize destek olmak adına çeşitli yatırımlara paralar ödedik, ortak olduk ama hisselerimiz elimizden alındı. Bir çok fabrika, şirket vs.


– Alman siyasetçilerin bir müdahalesi oluyor mu sorunu çözmek için?


S B – Tabi tabii. Almanya’da her seçilen Başbakan,  bizim Başbakanımıza, Bakanlarımıza bunu dile getiriyor. Ankara’da, Almanya’da…  Almanların insanı kıymetli tabii. Ama Ankara bu işin siyasi bir komplo olduğunu falan söyleyip geçiştiriyor. Mesut Yılmaz’a Helmut Kohl’ün böyle girişimleri oldu, sorunun çözümü için. Schröder’in de  oldu;  her hükümet değiştiğinde böyle girişimler oldu yani.  Alman Büyükelçisi geldi buraya.  İzmir Konsolosu her yıl geliyor zaten;  bize arada telefon ediyor. Çünkü burada bir çok Alman vatandaşı yaşıyor. Artık son zamanlarda kimse ilgilenmiyor burayla. Ne satılabiliyor ne de başka işe yarıyor. Bir çok konut harabe durumda. Yazın bin beş yüz kişiye yakın insan yaşıyor burada. Burası ülke içinde ayrı bir ülke gibi. Bu dernekle  yönetiyoruz burayı.  Muhtarımız, polisimiz, jandarmamız yok. Devletle bir işimiz olmuyor yani. Sadece belediye suyumuzu veriyor. Ülkemiz döviz kazansın diye yatırım yaptı, gel gör ki ne oldu?


***


Sabri Balcı, bu konuda öylesine dertli ki; bekleme odasında geçen sıkıntılı günlerinde ESKA Villaları için şiirler  bile yazmış. Yazdığı şiirlerden bir kaçını bizimle paylaşıyor. Bir tanesinden iki- üç  dörtlüğü burada paylaşmadan geçmek olmayacaktı: 


Gelip İncebel’liye halini sorun
Gelip görünce bize hak verin
Yazdığım yazıda hep şöyle derim
Çok zor oldu İncebel’de yaşamak


Hep beraber kurmuştuk; Ali’si,  Veli’si,  Hans’ı Monika’sı
Bozuldu insanları bir bir arası
Kalmadı tükendi bitti parası
Çok zoraldı İncebel’de yaşamak


Elektriğimiz olmuş yirmi beş cent
Uzaktan görünür ölü bir kent
Devlet baba da gerdi önümüze bir bent
Çok pahalı oldu İncebel’de yaşamak


***


Selim Edes: Emlakbank Genel Müdürü Engin Civan’a rüşvet verdiği iddiasıyla Ekim 1994’te tutuklandı ve 111 milyar 111 milyon  lira para ve bir yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bir yıl hapis yattıktan sonra tahliye edildi ve para cezasını ödemedi. “Kızımın diploma törenine gidiyorum” diyerek  gittiği ABD’den uzun yıllar  geri dönmedi. “Civangate” skandalına adının karıştığı dönemde söylediği; ‘ Rüşvetin belgesi mi olur ulan p..zevenk!” cümleleri literatüre geçti.  Adı, Dündar Kılıç,  Alaattin Çakıcı ve adamlarıyla birlikte mafyatik ilişkilerle  anıldı. Papatyalar arasında bulunan  eşi Semra Edes,  baş papatya Semra Özal’ın sağ koluydu. Avukatıyla birlikte ifade vermek için gittiği emniyette, polis Semra’ları karıştırınca, “Hatırlı kişi ben değilim” sözü  hafızalara kazındı.


Peter Kohl: Almanya Eski Başbakanı Helmut Kohl’un oğlu olan Peter Kohl,  ABD’de eğitim gördüğü Massachusetts İnstitute of Technology’de master yaparken Türk kızı  Elif Sözen’le tanıştı. Bir dönem milyar dolarlık  tank ihaleleriyle de gündeme gelen Roketsan’ın ortağı ve  Kale Kalıp Makine ve Sanayii A.Ş’nin  Genel Müdürü Kemal Sözen’in kızı olan Elif Sözen’le Mayıs 2001’de evlendi.  Çiftin düğünü, basında “krallara layık düğün”  olarak duyuruldu.


*(İncebel Tatil Köyü İmar  Güzelleştirme ve  Yaşatma Derneği  Başkanı)

690470cookie-checkBu bir ANAP klasiğidir…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.