Bu bir savaş taktiğidir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta “medyaya yakışır şekilde yayın yapmayan, muhalefet partisi gibi davranan, abartan, yalan, karalama ve iftiraya yer veren gazeteleri almayın” çağrısında bulundu.


Erdoğan’ın başlattığı ama, başarılı olamadığı boykot çağrısına bugün Yeni Şafak yazarı İlahiyatçı Prof. Hayrettin Karaman da katıldı. Üstelik fetva niteliği taşıyan sözlerle. Yani iş artık rant kavgasından çıktı, din kavgasına döndü. Daha doğrusu dönüştürüldü. Öyle ki, bu gazeteleri alanlar, televizyonları izleyenler dinsiz ilan edildi.


Profesör kimliği taşıyan birinin kaleminden çıkan satılar şöyle:


“Kadın vücudu üzerinden para kazanan, kalitesiz ve faydasız diziler yayınlayan, din deyince tüyleri ürperen, her gün dini hareketler, uygulamalar, örgütler ve hizmetler aleyhinde yayın yapan, işi gücü Kur'an Kursları, İmam Hatip Okulları, başörtüsü, tarikatlar, din hizmeti için kurulmuş dernekler ve vakıflarla uğraşmak olan, dedektif gibi bunları takip eden, yalan yanlış haberler yapan… gazeteleri ve kanalları evlerinize sokmayın, satın alarak ve reklam vererek desteklemeyin; aksi halde manevi sorumluluğunuzun ağır olacağını unutmayın.”


Şaka gibi değil mi? Ama şaka değil. Gerçek… Üstelik sık sık başvurdukları bir yöntem bu. Sıkıştıkları anda dini sahaya sürmek.


“Bu savaşı ya kazanacağız, ya kazanacağız” diyen bir zihniyet için elbette her yol mübahtır. Ama savaşta kullanılan silahların da adil olması gerekir. Sen rant kavgası adına yola çıkıp, dini silah olarak kullanamazsın. Kullanıyorsan da o silahın patlaması riskini alıyorsun demektir.


Biliyorsunuz bir süredir medya patronu Aydın Doğan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında süre giden bir tartışma yaşanıyor. Aslında buna tartışma değil savaş demek daha doğru olacak. Çünkü her iki taraf da ellerindeki kozları masaya sürüyor. Daha düne kadar “ver gülüm, al gülüm” oyununu oynayanlar, mutlu mesut geçinip giderken, birden birbirlerine rest çekme noktasına geldi.


Oysa Aydın Doğan, Tayyip iktidarına yıllarca destek vermişti. Hatta Emin Çölaşan “Kovulduk ey halkım, unutma bizi” adlı kitabında, Aydın Doğan’dan başbakanı, maliye bakanını, TMSF’yi fazla eleştirmemesi üzerine sürekli ihtarlar aldığını açık açık yazdı.


Diğer tarafta Tayyip Erdoğan’ın da Aydın Doğan medyasından vazgeçmesi mümkün gözükmüyordu. Aydın Doğan’ı karşısına alması demek; Hürriyet, Milliyet, Vatan, Radikal, Referans, Posta, Fanatik gazetelerinin yanı sıra CNN Türk, Star, Kanal D televizyonları karşısına almak demekti.


Yıllarca her iki taraf birbirlerine yalancı gülücükler dağıttı durdu.


Ama işin içinde milyarlarca dolar girince, bu gülücüklerin yerini yıllardır zulalarında sakladıkları silahlar aldı.


Erdoğan bugüne kadar pastanın büyük dilimini yiyen Aydın Doğan’a “bu kadar yediğin yeter, biraz da bizimkiler yesin” diyor. İş adamı Aydın Doğan’ın bunu kabullenmesi mümkün değil elbette. Ayrıca Erdoğan’ın Aydın Doğan’a sahte gülücük dağıtacak sabrı da kalmadı. Doğan medyasının yerine kendi medyasını oluşturmak ve güçlendirmek istiyor. 


Bu yüzden silahlar çekildi, savaş başladı. Ortadaki rant o kadar büyük ki; yıllardır AKP döneminin bütün yolsuzluklarına, vurgunlarına seyirci kalan Aydın Doğan bile, iş adamı kimliğini bir kenara bırakarak gazeteci kimliğine büründü ve toplumsal sorumluluk bilinciyle bu yolsuzlukları görmeye başladı.


Tayyip Erdoğan ise Aydın Doğan’ın gazetecilik değil, rant peşinde olduğunu anlatmaya çalışıyor.


Gerçi bunu yaparken yanlış bir hamleyle silahın kendine dönmesine yol açtı. Basın özgürlüğünü hiçe sayıp, “Doğan Grubu'na ait gazeteleri okumayın, televizyonları izlemeyin” deyiverdi.


Bir başbakana böylesi bir boykot çağrısı yapmak yakışmaz. Recep Tayyip Erdoğan’a da yakışmadı elbette.


Zaten Türk halkı Aydın Doğan’ın notunu çoktan vermişti. Onun gazeteleri çok okunsa, televizyonları çok izlense bile inandırıcılığı ve etkinliği her geçen gün azalıyordu. 


Bu yanlış hamle Recep Tayyip Erdoğan’ın elini zayıflattı. Hafta başında yayınlanan tiraj raporuna göre Erdoğan’ın boykot çağrısı işe yaramamıştı. Posta, Milliyet, Vatan ve Radikal'in satış rakamlarında küçük düşüşler yaşanırken, Hürriyet’in bir önceki haftaya göre tirajını arttırdığı görüldü.


Bir de Political Researcher Strateji Geliştirme Merkezi’nin Eylül ayı içinde yaptığı "Toplumun Medya-Siyaset İlişkilerine Bakışı ve Yerel Yönetimler Araştırması"nın sonuçlarına göre AKP hükümetine ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a olan güvenin önemli ölçüde azaldığını görüldü.


Bu da gösteriyordu ki, son altı yıldır yapılan araştırmalarda halk tarafından en güvenilir lider olarak görülen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Deniz Feneri ve Aydın Doğan kavgası kan kaybettirmişti.


AKP ve başbakan daha fazla kan kaybetmemeliydi. O yüzden bugün Prof. Dr. Hayrettin Karaman kalemi eline aldı ve fetva niteliğindeki bu açıklamayı yaptı.


Anlayacağınız bu bir savaş taktiğiydi.


 

669610cookie-checkBu bir savaş taktiğidir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.