Bu kadarı da olmaz

Geçenlerde bir ağabeyimiz, sizden iyi olmasın, bana tuğladan az kabaca bir kitap verdi. Kitabı iki satırla da olsa değerlendirmemi istedi. Kitabın anlaşılır bir yanı yok. Her alanda herkes kalem oynatabiliyor, bunun için uzman olmak gerekmiyor. Ben atom fiziği konusunda ne yazabilirsem amcamız da, uzun ömürlü olsun, fikirleriyle bin yaşasın, bilmediği bir konuda yazmış da yazmış. Bilmediğini yazdıklarından anlıyorum? Konu benim konum. Biraz güldüm biraz da öfkelendim. Kitabın bir boşluğu doldurduğunu yazmış birileri. Eh doldursun bakalım. Hiçbir yeri doldurduğu yok. Boşluğu kıtıkla doldurmak isterken kafaları karıştırıyor. Kendine nedensiz güvenen adam için olmaz diye bir şey yok. Kasaba ne diye para verelim kendimiz keseriz ayağına kendini kesen insanların ülkesinde olur böyle şeyler. Amcamız almış eline kalemi, kardeşler ben şu boşluğu bir dolduruvereyim demiş ve doldurmuş. Neler anlatmıyor neler. Öyle yükseklerden atıyor ve öyle boş boş konuşuyor ki şaşıp kalıyorsunuz.
Kitap bana birçok kişinin elinden çıkmış izlenimi verdi. Yanılmış olabilirim. Bir yerde bir kavramı şu terimle bir başka yerde başka bir terimle karşılarsanız kuşku uyandırırsınız. Ayrıca bu anlaşılmaz şey tek adamın kaleminden çıkmış olsa ne olur çok adamın kaleminden çıkmış olsa ne olur. Şimdi birileri onu ciddiye alacaklar, okuyup anlamaya çalışacaklar, kafalar biraz daha bulanacak. Gözlerini açsınlar, her oltayı ısırmasınlar, ne yapalım. Ben mi düşüneceğim birilerinin neyi okuyup neyi okumaması gerektiğini? İnsan her kuşu bülbül sanırsa böyle olur. Bu toplumda şeytanın bile anlayamayacağı ne kitaplar yazıldı, bir iyiliksever çıkıp bu ne iştir siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz demedi. Sorun elbette kötü eğitilmişlik sorunudur. Bu sorun da öyle üç beş yılda çözülebilecek bir sorun değildir.
İnsanın bilmediği bir alanda kalem oynatması yüreklilikten çok gözüpeklikle ilgili olmalı. Yürekli adam bilerek davranır, sınırlarını bilerek iş yapar. Gözüpekse ölçüsüz atılgandır. Ömründe top oynamamıştır ama kaleye geçiverir. Ömründe edebiyatla ilişkisi olmamıştır ama dünya edebiyatını sizden benden iyi tanır. “Yüreklilik yıldızlara götürür adamı korku da ölüme” diyen Seneca mıydı? Hayır, yüreklilik değil bu. Demek ki yazar kendine güveniyor, en azından birçok kişinin bu konuda yetersiz olduğunu düşünüp bu kitabı yazayım ki insanlığa bir iyiliğim dokunsun diyor. Ne kadar büyük sözler ederseniz o kadar büyüksünüz. Her alanda bunun sayısız örnekleri var. Piyasaya kalp bilim kalp felsefe kalp sanat sürülmesi yeni bir şey değil ki. Yalanların doğrulardan daha çok sevildiği bu ortamda hiç çekinmeden kafaya göre bilgi üretmek bir üstünlüktür. Biri çıkıp da ne yapıyorsun demez, aldırmaz kimse.
İnsan ne yaptığını bilmeyecek kadar kendinden habersiz olabilir mi? Sıradan bir adam bile neyi yapması neyi yapmaması gerektiğini bilir. Ben hekim olmadığımı hukukçu olmadığımı terzi olmadığımı gıda uzmanı olmadığımı biliyorum. Bizim aydınımız her şeyi bildiği içindir ki dünyamız tadından yenmez olmuştur. Ansiklopedi gibi insanlar var aramızda, çekinmeyin bilmediklerinizi sorun söylesinler. Gözüpekliğin altında yatan şey yoğun bir rahatlıktır: az emekle bir şeyler elde etmek. Havadan elde edilen şeyin tadı başka oluyor belki de. Bu çok garip kitabın yazarı ciddiye alındığı için kıkır kıkır gülüyordur şimdi. Birileri bu kitabın gerçek bir deha ürünü olduğunu söylerse şaşmayın. Bu tür rahatlıkların bolca ödüllendirildiği bir toplumda yaşıyoruz. Antisthenes “Soylu insan erdemli insandır” diyordu. Soylu insan başkalarına ve özellikle de başkalarının bilincine en küçük bir zarar vermemek konusunda son derece özenli değil midir?
Bazen hiç istemeden tüm iyimserliğimi tüketiyorum. Karamsarlığın ayıp bir şey olmasa bile yakışıksız bir şey olduğunu bile bile bazen pek karamsar oluyorum dostlarım. Sabır taşı çatlamak için bahaneye bakıyor. Oysa sabır tek yardımcımızdır her konuda. “Sabır ruhta gizli bir hazine gibidir” der Publilius Syrus. Bazen bu gizli hazineyi kullanmakta eksik ya da yetersiz kalabiliyoruz. Sabırdan görünür görünmez birçok iyiliğe yol açılır. Bazen umut tükendi gibi bir duyguya kapılıveriyorum. Umut tükenmez elbet, yeter ki bunca saçmalığın arasında taze açmış gül gibi bir şeyler bizi güler yüzle karşılasın, bize sevinçler versin. Bir gün biri bize incecik olsa da bir kitapla gelsin, o kitap gerçek bilgeliğin, tam anlamında bilinçliliğin, kutsal emeğin renklerini taşısın. Tutup onu yazan elleri saygıyla sevgiyle öpelim.

644600cookie-checkBu kadarı da olmaz

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.