Hepimizin gözü önünde aşikarca yapılan Arap soykırımının hangi komutan emri ile yapıldığını ifşa eden bir Amerikalı veya İngiliz’i hatta İsrailliyi bileniniz var mı? Son saldırılarda kameralar önünde öldürüldüklerini gördüğümüz masum çocukların öldürülme emrinin kimden geldiğine dair İsrail askerinden veya sivil halkından kaynaklanan bir ifade duyanınız var mıdır?
İsrail ve Amerikan askerlerinin işlediği insanlık suçları bir yana, Kıbrıs’ta 1963 yılından 1974 savaşına kadar gerek yoldan toplanan gerekse köylere yapılan saldırılarda tüm köy halklarının kurşuna dizilip buldozerlerin açtığı çukurlara gömülme emrini Rum askerinden veya halkı içindeki mesul komutanlardan kimin emir verdiğine dair herhangi bir itiraf duydunuz mu?
Dohni köylüsünü toplu olarak öldürenleri bilmez mi Rumlar?
Sandallar ve Muratağa köylülerinin öldürülme emirlerini verenlerin kim olduğunu en az öldürenlerin iki katı kadar insan bilmektedir. Bu güne kadar bir tanesinin çıkıp emir veren kişinin kim olduğu itirafını yapan birisini duydunuz mu? Savaş hali olmadığı halde Larnaka’dan Dikelya’ya işine giden insanların yoldan alındıktan sonra öldürülüp gömüldükleri mezarlar daha geçenlerde yapılan kazılarla çıktı ortaya. Bu masum insanları öldüren kişilerden belki de çoğu sağdır ama içlerinden birisinin çıkıp işledikleri cürümü kabulleneceğini tahayyül eder misiniz?
İkinci Barış harekatı esnasında Değirmenlik köyünde yakalanan bir binbaşının gözleri oyulduktan sonra öldürüldüğünü ve erkeklik organının da kesilerek ağzına sokulduğunu bana bir üsteğmen anlatmıştı. Bu rezalet karşısında harekat komutanının çok sinirlendiğini ama ayni rezaletin ele geçen Rum esirlere, Türk askeri disiplini uyarınca, uygulanmasını yasakladığını da ilave etmişti ayni kişi.
Peki ‘Savaş Kaideleri’ni ihlal edenler olmadı mı Türk tarafında?
Elbet oldu!
Askerler de insandır ve gördükleri karşısında bunalım geçirerek dengesiz vaka yaratabilirler. Ama disiplinli askerlerin çapulcu sürüsü gibi davranarak masum insanları öldürmesinin az olasılık taşıdığını tecrübelerimize dayanarak söyleyebilirim. Binbaşıya uygulanan rezalet karşısında Türk askeri birliklerinin öç alma eğilimi olabilirdi ki komutan verdiği emir ile taşkınlığın önüne geçilmesini mutlaka önlemiştir. Muvazzaf askeri disiplininin çapulculuğa karşı durduğunu başımıza gelen bir olayla anlatıyım size. 1974 Barış Harekatı dolayısıyla İngiliz Üslerine sığınan halkımızdan birkaçı genç kardeşim Önder ve kayın biraderi ve başka dört kişi heveslenerek Limasol’a gezmeğe gider… Aralarında Rumca konuşan az olduğu için geri kampa dönüş yolunda Türk oldukları meydana çıkar ki çağrılan çapulcu EOKA’cı güçler tarafından alı konup garnizon olarak kullandıkları Limasol Sedat Simavi okuluna götürülürler. Orada öldürülecekleri açıklanır ve başlarına dayanan tabancaların tetiği çekilmeden Yunan Ordusundan bir subay dalar odaya rasgele . İnfaz için niyetlenmiş kişileri azarladıktan sonra kardeşimi ve diğerlerini alarak güvenli bir yerden geri dönmelerini sağlar sabah olunca…! Ümitlerimiz bile sıfırlanmıştı o gece çadıra dönmedikleri için ama sabah öğleye doğru endamı vücut edip başlarından geçen hikayelerini anlattıklarında bir milleti veya cemaati tümüyle suçlamanın doğru olmayacağını tecrübe ile öğrenmiş olduk…!
Bir başka olay…! Dairemden genç şöför Rum kuvvetleri yedeği olduğu için birliğine çağrılır. Bir hafta kadar Türk birlikleri ile savaştıktan sonra geri işine döner. Ama aptallaşmış bir hali vardır. ‘Neden öyle’ diye sorunca ‘Sağ olarak geri dönmem aslında Türk tankçılarının merhameti ile olmuştur’ ama ‘o merhametin gösterileceği ana kadar çektiğim korku belki de mezara kadar benimle kalacaktır’ demiştir.
Kısacası Atilla Olgaç gibisinin anlattıkları doğru ise, emir veren komutan masum kişileri öldürttüğü için alçağın tekidir. Ha Olgaç bey anlattıklarını sonradan dediği gibi hayali bir senaryo olarak anlatmışsa, tüm bir ulusun askerine leke sürdüğü için kendisi bir alçaktır.
Rum dostlarımız da artık bir ulusu tümü ile suçlamaktan vazgeçseler…!
