Can Dindar’dan Hayrünnisa Hanım belgeseli

Kimse bu yazıda bir art niyet aramasın.  Arayacaksa ART ı sanat anlamında alsın, ekmeğime mani olmasın.
 
Ben fakir kulunuz tam 20 sene reklam yazarlığı yaptım. Türkiye sınırları içinde reklamını yapmadığım bir firma varsa gelsin, Kurana el bassın.
Bu nedenle metin yazarlığında hele bir ürünü övmede kimse elime su dökemez. 


Hatta bu iddiamı susuzluktan kavrulan kendi illerimizde değil NİAGARA şelalesi altında kanıtlarım. 
Elime dökülecek bir damla su bulanı ayıplarım.


Neyse kendi reklamım abes. 


Şu sıralarda Hayrünnisa

hanıma övgüler düzerek herkese pes dedirten Can Dündar’ a dır feryadım. 
Babası değil ki olsun bir azarım. Utançla karışıktır benim bu

AH-U ZARIM !


Sayın Dündar; belli ki sizde bir ürünün reklamına damışsınız kendinizi; bakın ben sizin için bir belgesel metni hazırladım
.
Üstüne döşeyin görüntüleri olsun asrın belgeseli !
Best seller olmazsa alnımı karışlayın; kusurumu bağışlayın !


Ben klavyemin tuşlarını 
sizin üslubunuza  uydurmak için yağladım, parmaklarım kaya kaya

Herkesi de boynunda çan takılılardan saya saya bu Çankaya belgeselini hazırladım.


Belgesel sizin Kayseri  de bir cami önünde duruşunuzla başlayacak. Arkadan ezan sesi sonra nisa suresi okunacak. 
Şehirlerinden bir cumhurbaşkanı çıkarma heyecanını taşıyan imamın abdest suyunu fazla kaçırması nedeniyle bu Nisa suresinin fazladan okunduğu tarafınızdan açıklanacak.


Siz söze şöyle başlayacaksınız :

Sevgili seyirciler burası kayserinin meşhur …camii…
Burada namaz kıldı babası Hayrünnisa’nın doğduğu o göklerden ışık ışık nurlar yağan şafak vakti.

  Sonra sizi bir Çemberlitaş  Kız     l   Lisesinin orta okul bölümünde hem çeyizi için çemberimde gül oya yapan; on dört yaşından gün almamış gelinlik kızlar arasında göreceğiz. Siz söze şöyle ibadet pardon avdet edeceksiniz 


Küçük Hayrünnisa işte bu sıralarda oturdu. Bütün notları ya on ya da dokuzdu. Hatta bir öğretmeni “o benim kıymetlim” dedi. 


“Niye erken yaşta gelin oldu. Günlerden ayın on dördü, Hayrünnisa gelinlik türbanını sana kim ördü…”


Siz burada çok duygulanacak gözyaşlarınızı sileceksiniz. Sonra birden titreyip mikrofonu adeta her kelimenizle yiyeceksiniz. 
Arka planda harıl harıl ders çalışan hamile bir kız çocuğu:


Ama Hayrünnisa hanım yılmadı. Madem evlendim öyleyse evliliğimi gizlerim. Çocuklar için yapılan çizgi filmleri gizli gizli izlerim;

Okulları öyle bitiririm…” dedi.

Türbanının kumaşını bolca kullandı. Öyle ki saçlarını değil hamile karnını da kapadı o türban. 
Böyle türbana hem can hem de bendeniz Can Dindar kurban. 
Eğitim için her yol mübah…Koca bulan kızı evlendirmemek ayıp günah…Tuh tuh tuh…. 


Hayrünnisa hatunun pardon hanımın notları göz kamaştırıyordu zaten. 
Bir öğretmeni bu notlara bakmış, hepsi en yüksek derece…


” Bu kızın liderliği banko. Hem lider olur hem de lider in bir üstü üstelik. 
Fırst lady lik cepte keklik !” demiştir.


Ama o karanlık darbe günleri bizzat kocası kekliği düz ovada avlarlar misali keklik gibi alıp götürülünce çok üzülür.
O gün karar verir. Bir bahane bulup bu devleti uygun bir mahkemeye verecektir.


Refah partisinin trilyonları söz konusu olunca yüce divandan cayar. 
Yakınlardaki en uygun mahkeme ya Suudi Arabistan”daki şeriat mahkemesi; “EL kes el kesmeye ey ebucellat” kanunları hakim…
Ya da batıdaki AİHM !


O herkesin kara çarşaflara büründüğü sadece Ayşe Arman “ın Dubai deki havuzunda mayoyla göründüğü Arabistan’ı tercih etmez. 


Türban yoksa çarşaf verelim derler ki işine gelmez…O Aihm in kapısına kamp kurar. Bahane-i şahanesi hazırdır; fikrimin ince gülü, neden türbanla giremiyor üniversiteye Abdullah’ın Gül’ ü…


Aihm ona bir garip bakar, yüzünü eğer; ama kader bu yüce gönüllü kadına yardım eder; şimdi kendisi Çankaya köşküne türbanla çıkınca üniversiteye de türban girecek. 


Böylece Hayrünnisa hanım üniversiteyi Çankaya köşkünde bitirecek. Öğrendiklerini Hafız alayına pardon muhafız alayına öğretecek !
 
En büyük düşü olan Arapça öğrenimini Çankaya “da gerçekleştirerek Arabistan kültürüne biraz daha yakınlaşmamıza bizzat ön ayak olacak. 
 
Bu mealde kadınlarımızın kaderi de dört kuma, itiraz ederse sıkı bir dayak olacak.


Çok dirayetli bir fırst lady  olacağı geçmişindeki nice olaydan bellidir.


Darbe günü kocasını alıp götürmeye gelen astsubaya acı bir kahve pişirmiştir.


Hatta astsubay bana kızdı köpürdü demesin diye kahvenin köpüğünü bir fırt çekmiş, acıyı içine gömmüştür !


Kocasına “senin yüzünden okumadım Abdullah, senin cezanı verecektir Allah “ diyecek kadar özgüvenlidir.
 


Kızı Kübra’ ya okulu bitirmeden evlenmek yok, bak bana, ne çileler çektim demiştir.


Kübra annesine zorluklarını sorunca;


“Lisede evliliğimi sakladım , parmağımdaki nişan halkamı coğrafya defterimin içine Japon yapıştırıcıyla  yapıştırdım. Hoca bu ne deyince  o Japonya ‘nın meridyen halkası dedim.”diyerek kızına liseyi bitirtmiştir.


Düşünün sevgili seyirciler; yıl

1980. Ekonomi bir seksen…


Halk kurtuluş savaşından yeni çıkmış. Okullar tarumar…bir tek at kalmış onda da eksik tımar…


Bu durumda  Hayrünnisa hanım bütün şartları zorlar, okulları bitirir. 
Türbanla üniversiteye girseydi Harward Arapça bölümünde master yapıp, Kuranı kerim teziyle , bir yanda da çocuklarının değiştirmeye çalıştığı alt beziyle tarihlere geçecekti.


Ama o aslan burcu… Aslan burcu tuttuğunu koparır. Bir kükrer Metro Goldawen Mayer aslanı korkudan titrer. Der ki:

“Aslan burcu böyledir işte. Benim sonuçta Can abiminki gibi her şeyim Holywood dekoru, ama allahım  sen bizi gerçek Aslan burcundan  koru ! 
 
Onun en büyük hayal kırıklığı inanmazsınız ama Cidde’ ye dönecekleri gün kocasının aldığı milletvekilliği teklifidir. 
 
Bu anda adeta isyan eder :
 
-Hani Abdullah bey, gidecektik Cidde ye. Bak sen teklifi koydun yan cebine !!!


Bu hayal kırıklığı çorap söküğü gibi gider. Abdullah Gül seçimi 
kazanır !


Cidde de Arap alemini huşu ve de huma kuşu gibi izleyen Hayrünnisa hanım üçüncü çocuğunu bu elim psikoloji içinde doğurur. 
 
Ama sonra iktidar görevleri onu duruma alıştırır. 
 
Öyle sorumluluklar yüklenir ki bunlar uğruna bir gece ansızın kabine basar:


Ve koskoca kabineye Hayrünnisa hanımdan okkalı bir azar:


Beni 7 düvele rezil ettiniz. 
Nedir o Dolmabahçe sarayının hali. 
Bu ne biçim dolma. 10 Kasımdan kalan hala sapsarı yapraklarla sarma…
Sultanahmet baştan sona rezalet.

Ya Ankara palas , kaçırdım tursitleri palas pandıras,” demiş ödenek almıştır.

Hele topuğu kırık ayakkabısı için kuyruğa  girmiş, kim olduğu anlaşılınca da Sinderella gibi ayakkabısını bırakıp kaçmıştır. 


Zaten bu aziz  kadının hayatı da bir Sinderella masalıdır.


Saraya girince tadilat yapmaktan bıkmaz usanmaz. Camları kendi siler, yerleri ARAP SABUNU ile ovalar.


Çünkü mütevazidir. Kocası Cidde de on bin sikke altın alırken vatan uğruna bırakıp dönmüştür.
 
Oradaki saraya göre tuttuğu ev iki oda bir salondur hatta damı da akmaktadır.

“Ama olsun suyu toplar bir leğen; Abdullah bey sen yavaş yavaş, yorulmadan ; Çankaya taraflarında bir köşk beğen.

Paramız olursa taşınırız. Olmazsa bu memlekette demokrasi var.


Ahali kalabalık, yarısının hafızası balık, öteki yarısı  fukaralıktan yanık ! seçiliriz, en büyük mertebeye ulaşırız” diyerek kocasına moral vermiştir.


Hatta Cidde’de okuyan çocuklarını alıp Ankara da bir okula yazdırmış, Cidde’ de okuyup hepsi de Oksfort a yazılan öğrencilerin yanında yavrularını  mahzun  etmiştir…


Şimdi  sevgili seyirciler Hayrünnisa hanımın sıradan bir fırst lady olacağını düşünenler avuçlarını yalarlar. 
Ah pardon avuçlarını açıp kendi fallarına bakarlar. 


Çünkü fırst lady hepimizin kaderini değiştirecek kararlarda baş rolü oynayacak, hele hele Sophia Loren bağlamalı türbanı ile bütün Avrupa ülkelerini şaşırtacak.

Zaten modacı Atıl Kutoğlu Hayrünnisa hanıma tam 66 adet bağlama biçimi de sunarak hepimizi 66 ya bağlamıştır.


Ama bu büyük kadın ve masum yavruları Abdullah babalarını artık çok az göreceklerdir.
 
Bu ne biçim kayıptır…Fırs lady nin aslında sandığınız gibi hayatı güllük gülistanlık değil bizlerinki gibi kayıktır. 


Çünkü kaderlerimiz ters bir dönencede birleşmiştir. Onun pek az gördüğü kocasını biz her gün göreceğiz bundan böyle…


Mübarek Ramazan” a girerken Hayrünnisa hanıma bir teselli de bizden gelsin deriz :
 
Nasıl olsa oruçuz hepimiz. 
Sizin orucunuza kocanız da dahil…


Bizim orucumuz ise laikliğe çağdaşlığa dair…


Fırst lady belgeselimizin ikinci kısmını bilahare hazırlayacağız. Onun iltifatlarına mazhar olduktan sonra yeni bölümde Çankaya da çektiği azapları anlatacağız.


Bu çileli büyük kadının tıpkı o rast şarkıdaki gibi şansının rast gitmesiyle kavuştuğu bu büyük makamda onun yüzünde güller açarken ağlayan gözlerin görüp biz de ağlayacağız…


Gülen yüzüme değil ağlayan gözüme bak dediğinde hıçkırıklara boğulucağız.  “
———-
 
Belgesel aşağı yukarı böyle Can Dündar…
Gelin hemen işe girişelim; Sultandan pardon fırst lady den kazanacağımız iki torba altını bölüşelim…
 
 

 

1091740cookie-checkCan Dindar’dan Hayrünnisa Hanım belgeseli

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.