Canım çok sıkkın arkadaş!

Evet canım çok sıkkın arkadaşlar… Böyle ülke mi olur?!

İnsan hayatı bu kadar ucuz; hak, hukuk bu kadar değersiz, vicdan bu kadar ayaklar altında, böyle yaşamak mı olur…

Herkes hukuksuzluğu kabul ediyor, adaletin olmadığını söylüyor, her taraftan kuralsızlık, pespayelik dökülüyor; bu kadar apaçık olan, kamuoyunca onaylanan bir gerçeklik neden toplum vicdanında yaprak bile kıpırdatamıyor anlamak mümkün değil…

Sadece bugün yaşadığım üst üste haksızlık ve adaletsizlikten bahsetmek istiyorum, sadece bir günde, gerisini siz düşünün…

Daha sabah okula geldim ilk kötü haberi aldım; profesör bir arkadaşım, bölümleri başka bir binaya taşınırken ve kendisi bölümün tek profesörü iken, tüm bölüm asistanları ve öğretim üyelerinden ayrı tutuluyor; farklı bir yerde, bir bodrum katında, küf ve nem kokan bir yerin kendisine oda olarak tahsis edildiğini öğreniyor… Bu İstanbul Üniversitesinde bir Profesöre kasıtlı olarak yapılan bir muameleydi… Olacak şey değildi, ne meslek ahlakına, ne gelenek ve kaidelere, ne insafa ne vicdana sığan bir şeydi; insanın gözüne sokula sokula yapılan bir ‘mobing’ ti…

Daha bunun sıkıntısını üzerimden atamamıştım ki bir başka arkadaşımın derslerinin elinden alındığını, fakültedeki bütün görevlerinden el çektirilerek itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını öğrendim, ikinci bir şok yaşadım. Bir süredir aynı tür mobing kendi bölümüm ve bölüm başkanım tarafından bana da uygulanıyordu zaten… Başkalarına da yapıldığını duyduğumda çok şaşırmıyordum bu yüzden, bu sayı bu şekilde tepki gösterilmedikçe her geçen gün de artacaktı…

Yemekten dönerken okulun sokağında el arabasında eşarp, şapka, aksesuar satan bir amca vardı, başı eğik üzüntü içinde olduğunu fark ettim. Okulun kedilerinden bazıları ona sığınmış, o kedilerle de çok güzel bir bağ kurmuştu; azıcık kazancından onlara bütçe ayırıyor, onları besliyor, bir rahatsızlıkları olsa o kıt gelirine bakmadan tedavilerine harcıyordu. Nasılsın, kediler nasıl dememe kalmadı, adamcağız üzüntüden başını kaldıramadı, yanında oturup onu avutmaya çalışan arkadaşları cevap verdi; belediye arabasına el koymuş, yıllardır geçimini sağladığı ekmek teknesini elinden almışlar, bir anda kendisini sokakta, oraya buraya saçılan eşyaları ile bulmuş… İçimden haykırmak geldi ama iç sesimi bastırdım zorla ve adamcağıza moral vermeye çalıştım.

Aradan bir saat geçmedi, bizim Fener-Balat-Ayvansaray’a bağlı mahalle sakinlerinden biri aradı, “Çiğdem Şahin’le mi görüşüyorum, bu yıkımlarla ilgili size danışabileceğimiz söylendi” diye başladı, arkası geldikçe geldi, öylesine dolmuştu ki adamcağız; vicdansızlar, insafsızlar diye saydı döktü; , 60 yıldır Eğrikapı’da oturuyorlarmış, Fatih belediyesi yerlerini ‘yeşil alan’ göstererek evlerinden çıkmalarını istemiş, yıkım olacakmış… Bu adaletsizliklerden bıktığını, sonuna kadar mücadele etmeye kararlı olduğunu, bu konuda kendilerine yön göstermemi istiyorlardı…

Ardından Fener-Balat’tan ikinci bir telefon aldım. Bir iki hafta önce, hemen benim iki yan binamda bir yangın çıkmıştı; yangının çıktığı gün aynen diğer yangınlarda olduğu gibi nasıl bir rastlantıysa o saatlerde yol çalışması olmuş, belediyeye ait bir araç yolu tıkamış, bu yüzden itfaiye yangına zamanında müdahale edememiş ve yangın büyümeden söndürülebilecekken dört bina yanmıştı. Bizler yangının belediye tarafından kasıtlı çıkartılmış olabileceğini düşünüyorduk ki ‘Yağız hırsız ev sahibini bastırmıştı’ onu söylüyordu komşum bana ve akıl danışıyordu; Fatih belediyesi evleri yanıp mağdur olan insanlara maddi manevi yardım etmek bire yana, bizzat yangının çıkmasından onları sorumlu tutacakmış, ‘yangın çıkarma cezası’ gönderecekmiş, bu konuda ne yapabiliriz, hakkımızı nasıl koruyabiliriz diye bana soruyorlardı?!

El insaf, ne söyleyebilirdim ki….
Ülkenin çivisi çıkmıştı bir kere…
Nutkunuz tutulabiliyordu bazen böyle, sözün bittiği yerde…

1081100cookie-checkCanım çok sıkkın arkadaş!

1 Yorum

  1. O halde Fatih Belediyesi kazara ya da birileri tarafından olurda yanarsa kendilerine de ceza faturası çıkaracaklar mı acaba? Asla ödenek üstüne ödenek alırlar bir de. İşte ahlaksızlığın, hukuksuzluğun bu kadar yaygın olduğu ülkemizde bir de hiç utanmadan zaten sanki herşey mükemmelmiş gibi gösterilip ya da kaostan beslenerek kurtarıcı rolünü üstlenmek adına bugünkü yetkilerle bile hiçbir engelleri yokken Başkanlık Sisteminden söz ediliyor. Hatta artık bu yetki sapkınlığıyla yetinmeyip, bir de üstüne üstün bunun için referanduma artık gün sayıyoruz. Ülke adaletinin topyekun son bulması adına yani tabiri caizse topluca intihara gün sayıyor bu ülke. Allah akıl fikir versin herkese. Bu kadar hukuksuzluk diz boyuyken ve şuan bile tüm yetkiler fazlasıyla zati muhteremin elindeyken Başkanlık sevdasının gayesi ne olabilir acaba diye düşünmeli bu ülkenin insanı.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.