CHP nasıl iktidar olabilir (II)

Türkiye’deki kentleşme süreci ve milyonlarca insanın kent varoşlarına yığılması, kırsal kesimden beslenen AP ve DYP gibi merkez sağ partilerin hızla taban kaybetmesine neden olmuştu. Kent varoşlarına akın eden bu kitleleri önceleri kavrayan SHP gibi sol partiler, bazı seçimlerde ciddi oranda oy almışlar,, ancak bu desteği sürekli kılamadıkları için bu kitlelerin oyları CHP’nin seçkinci tavrının da etkisiyle başka siyasi partilere kaymıştır. Bugün oylarının önemli bir kısmını kırsal kesimin tutucu kesimlerinden alan siyasi parti MHP’dir. İktidar olanaklarını iyi kullanan ve kırsal kesimde ganimet sistemi örgütlenmesini başarılı biçimde kullanan AKP de bu kesimden önemli oranda destek sağlamaktadır. Bölge partisi konumundaki BDP, Güneydoğu bölgesinde kent-kır ayrımı yapmaksızın seçmen desteği sağlamaktadır. CHP ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde birkaç il dışında neredeyse yokken, kırsal kültürün egemen olduğu Anadolu’nun iç bölgelerinde varlıkla yokluk arasındadır. Bu durumda CHP, büyük kentlerin elit kesimlerine, sahil bölgelerinde liberal, eğitimli, varlıklı kesimlere hitap eden bir seçkinci partiye dönüşmüş durumdadır.

Sosyal demokrat bir parti olarak dar gelirli ve yoksul kitlelerin oylarını değil, ekonomik durumu daha iyi olan büyük kent merkezleri ve sahillerdeki oyları toplayan CHP, bu anlamda kentleşme sürecinde giderek güç kazanabilecek bir noktadadır. Kent varoşlarına yönelik politikalar üretmesi durumunda CHP’nin oylarında ciddi artışlar yaşanabilecektir. Bunun yolu da sistemden dışlandığını hisseden bu kitlelerin duygu ve düşüncelerine hitap edebilecek sert, ideolojik, radikal söylemler geliştirmektir. Son seçim sürecinde CHP ise bunun tersine, merkez sağa açılım politikaları ile bu kesimlerden uzaklaşmayı tercih etmiştir. 1990’lar sonrasındaki siyasal süreçte Yıllarca destek olduğu merkez sağ patilerden kaçarak radikal partiler olarak gördüğü RP ve MHP’ye yönelmiş olan bu kitleleri kavramak için sol politikaları ve söylemleri daha radikal söylemler ile seslendirmesi gereken CHP, merkez sağdan kaçan kitlelerin karşısına merkez sağdan transfer ettiği adaylar ile çıkmak yanlışına saplanmıştır. Bu politikanın iflas edeceği açıktı. Böyle olunca CHP, seçkinci kimliğiyle yakınlaşamadığı varoşlara, merkez sağa yakınlaşarak daha da uzaklaşmıştır.

Türk siyasal yaşamında hangi partilerin iktidar olup kimlerin siyasal arenadan silineceğini belirleyecek olan, her geçen gün ülke nüfusunun önemli bölümünü kavrayan kent varoşları olacaktır. Bugün İstanbul, Ankara ve İzmir’in toplam milletvekili sayısı, 140’ın üzerinde olup milletvekilliklerinin % 25’inden fazlasını oluşturmaktadır. Bu kentlere Adana, Bursa, Konya, Gaziantep, Mersin, Antalya gibi diğer büyük kentleri de eklerseniz, seçmenlerin büyük kısmının bu illerde yoğunlaştığını görürsünüz. Bu illerin çoğunda kent varoşların yaşayan nüfusun yarıdan fazlasını oluşturduğu açıktır. Kent varoşlarına yığılan bu kitleler, gelecekte siyasal partilerin iktidarını belirleyecek ölçüde etkili olacaktır. Bugünden bile böyle bir noktaya gelindiği söylenebilir.

Kent varoşlarını ve dışlanan bu kitleleri kavrayan siyasi partiler, aldıkları yüksek oy oranları ile ülke yönetimine geleceklerdir. Bugün iktidarın seçim başarısının ardında, kasaba muhafazakârlığını ve kent varoşlarını kavrayan bir örgütlenme ve seçim stratejisi yürütmesi bulunmaktadır. Kırsal kesimin tutucu kesimlerinin ve milliyetçi eğilimli grupların oyunu alan MHP’nin kent varoşlarına açılması, değişim ve dönüşüm temelli politikalar üretmesindeki zorluk nedeniyle çok kolay değildir. Kent varoşlarına açılabilecek en şanslı parti, devrimci ve değişimci bir sol parti kimliğine bürünmesi halinde CHP olabilir. CHP’nin bunun yerine merkez sağa açılımı tercih etmesi, tek kelimeyle yanılmadan başka bir biçimde açıklanamaz. CHP, sol politikaları öne çıkararak ve radikalleşerek kent varoşlarını kavrayabilecekken, tersine, sağa açılarak ve kent merkezlerindeki elit kesimlere yaslanarak adeta iktidardan kaçmayı tercih etmektedir.

Gelecekte Türk siyasal yaşamını belirleyecek olan yalnızca kent varoşlarındaki seçmen kitlesi değil, aynı zamanda giderek artan nüfuslarıyla kasabalar olacaktır. Bu kitleleri kavrayan partiler iktidara uzanırken, bunu başaramayanlar da muhalefette kalmaya mahkûm olacaklardır. Bugünkü CHP yönetimi, partisini iktidar yapabilecek noktalarda politikalar üretmekten çok, elitist ve göstermelik çalışmalar ve sözel muhalefete dayanan siyaset üretme taktikleriyle oyalanmaktadır. Son dönemde kitleden kopmuş eski siyasetçiler ve akademisyenler yoluyla Parti Okulu çalışması içine girmeleri de kasabalar ve kent varoşlarını kavrayan yeni bir politika oluşturacaklarına elitist politikaları terk etmemekte direnmelerinin bir göstergesidir.

Türk Siyasetini Doğru Okumak

CHP’nin sorunu, Türk siyasetini doğru okuyamamak ile ilgilidir. 1980 sonrası Türkiye’sinde seçmen tercihlerini belirleyen bazı önemli değişimler/dönüşümler yaşandığı görülüyor. Özellikle merkez sağ kimlikteki DP-AP çizgisindeki siyasi partilerin ortadan kalkması ile hızlı Kasabalılaşma ile kırsal kesimin, özellikle köylerin nüfus içindeki yerinin azalması arasında bir bağlantı kurulup kurulmayacağı konusunun araştırılması gerektiğini düşünüyorum.

Türk seçmen davranışlarını ve tercihlerini ani biçimde değiştiren dönüşümler konusunda siyasi partilerin yeterince araştırma yapmadığı, özellikle kentli seçmenin elit kesimlerine yaslanarak iktidar olmayı bekleyen CHP gibi siyasi partilerin yaşadığı seçim başarısızlıklarını bir türlü anlayamadığı görülüyor. Bunun nedeni, Türk seçmeninin oy verme eğilimleri konusunda ciddi bir araştırma yapılmaması ve seçmen davranışlarını açıklayan çalışmalara ilgi gösterilmemesidir.

Kasaba Muhafazakarlığı ve Kent Varoşlarının Gücü

Türkiye’de son birkaç onyılda seçmen tercihini önemli ölçüde değiştiren 3 yapısal dönüşüm yaşanmıştır ve yaşanmaya devam etmektedir. Türkiye’nin yaşadığı 3 yapısal dönüşüm;

1. Köylü seçmenin siyasetteki etkisinin azalması,
2. Hızlı kasabalılaşma
3. Banliyölere milyonlarca seçmen kitlesinin yığılmasıdır.

Türkiye’de kentleşme ismini verdiğimiz sürecin aslında bir “Kasabalılaşma” olduğu çok açıktır. Kent, yalnızca bir nüfus birikimi süreci olarak değerlendirilemez. Kentleşme süreci, her ne kadar ekonomik nedenlerden kaynaklansa da kentlerin kıra göre ekonomik ilişkilerinde ve davranış kalıplarında ciddi değişiklikler yarattığı da görülmektedir. Türkiye’de kentleşme sandığımız gelişme, kente özgü ekonomik ilişkiler yaratamadığı ve yeni bir kent kültürü üretemediği için “Kasabalılaşma” süreci olarak görülmelidir. Nüfusu milyondan az olan ve kent kültürü yerine Kasabalılaşmayı yaşayan çok sayıdaki yerleşme birimi, önemli bir seçmen kitlesini barındırmaktadır. Diğer yanda ise büyük nüfusa sahip kent merkezlerinin banliyölerine yığılıp ne kentleşen ne de kır kültürünü yaşayabilen milyonlar vardır. Bu yapıda köylü seçmenin etkisi ve önemi oldukça azalmıştır. Merkez sağda DP-AP çizgisini hızla siyasette etkin bir figür olmaktan çıkaran gelişme de budur. Yeni yapıyı okuyamayan DP-AP çizgisi, hızla siyaset dışına itilmiştir. Kasaba muhafazakârlığı ve büyük kentlerde varoşlarda yaşayan seçmenlere yaslanan parti, CHP olamamıştır.

Türkiye’de köylerde hızla azalan seçmen kitlesi, kasabalara ve kent merkezlerinden dışlanmış banliyölere yığılmış durumdadır. Kasaba muhafazakârlığını ve banliyölerdeki umutsuz-sahipsiz kitlenin beklentilerini anlamayan siyasi partilerin kent merkezli siyasetleri, seçkincilik batağına saplanmak ile sonuçlanmaktadır. CHP’nin yaşadığı seçim başarısızlıklarının ardında da bu algılayış eksikliği bulunmaktadır. Kasaba muhafazakârlığına hitap edemeyen CHP söylemi, büyük kentlerin banliyölerindeki seçmen kitlesinin umut ve beklentilerine de yanıt veremeyince, kent merkezlerindeki elitlere hitap eden seçkinci bir siyaset anlayışına sıkışıp kalmaktadır. Böyle olunca CHP, seçmen kitlesinin %70’ine yakın kesimini barındıran kasabalar ve kent banliyölerinden umduğunu bulamamaktadır. Kasaba kavramı ile kent kimliğine sahip olamayan, ancak il ve ilçe olarak isimlendirilen çok sayıdaki yerleşim yerini anlatmak istiyorum. Banliyöler ise Ankara, İstanbul, İzmir, Adana ve Mersin gibi büyük illerin kent merkezlerinden dışlanıp varoşlara ve gecekondulara sürülmüş milyonların yaşadığı mekânlardır. Demografik bir çalışması yapılırsa, Türkiye’de kasabalar ve banliyölerde yaşayan seçmen kitlesinin % 70 dolayında olduğu görülecektir.

(Devam Edecek)

674350cookie-checkCHP nasıl iktidar olabilir (II)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.