CHP, sosyal-demokrasi, Baykal ve Kılıçdaroğlu

Bu tartışmalarda, 2. Enternasyonal partileri iki temel tez etrafında bölündüler. Rus Sosyal-Demokrat Partisi ve önderi Lenin, çıkacak olan savaşın emperyalist bir savaş olduğunu ve bu savaşa karşı, tüm Avrupa işçi-partilerinin ortak tavrı, “emperyalist savaşı iç savaşa dönüştürmek” olmalı tezini savundu. Yani, Sosyal-Demokrat partilerin önderlik ettikleri işçiler ve emekçiler “silahlarını kendi burjuvalarına çevirmeli “ ve iktidarı ele geçirmeliler çağrısı yaptı.

Özellikle Alman sosyal-Demokrat Partisinin başını çektiği diğer 2.Enternasyonal partileri, “her ülkenin Sosyal-Demokrat partileri, savaşta anavatanlarını savunmalı” tezini ileri sürdüler. Avrupa Sosyal-Demokratlarının en önemli liderleri, Bernstein ve Kautsky, “anavatan savunmasında” kendi burjuvazilerine destek vermeyi savundular. 2. Enternasyonal partileri arasında başlayan “savaşa karşı tutum” bölünmeyle sonuçlandı. Berenstein ve Kautsky’nin başında bulunduğu Sosyal-Demokrat partiler, devrimci bir parti olmaktan çıkarak, kendi emperyalist burjuva partileri ile birleştiler ve o günden bu güne değin Avrupa sosyal-demokrat partileri “devrime veda” ettiler. İktidara geldiklerinde yaptıkları uygulamalar, kendi burjuva sınıflarının çıkarları temelinde, emekçileri yumuşatma ve sisteme entegre etme politikasını sürdürdüler. CHP’nin de sonradan üye olduğu Avrupa Sosyal-Demokrat Partileri, ortak örgütlenmesi olan 2.Enternasyonal’in böyle bir tarihi var.

Lenin’in başında bulunduğu Rus Sosyal-Demokrat Partisi (daha sonara adını Komünist Partisi olarak değiştirdi) “emperyalist savaşı iç savaşa çevirme” stratejisine uygun hareket etti ve Rusya da Çarlığı yıkıp, Sovyetler Birliğini Kurdu. Ve Dünyada ilk sosyalist devrimi yaptılar ve Rusya da sosyalizm deneyimine önderlik ettiler.

CHP, Avrupa sosyal-demokrat partilerinin sistemin partileri olma yolunda geçirdikleri evrimin hiç bir safhasında yeri ve rolü yok. Tarihsel rolü bakımından CHP, Kurtuluş savaşına ve devrimlere önderlik eden bir parti. Emperyalizme karşı, Sosyalist Rusya ile ittifak içinde oldu. Türkiye Cumhuriyetini tanıyan ilk devletin sosyalist Rusya olması, devrimci ilişkiyi göstermesi açısından önemli.

Türkiye Cumhuriyetinin ve CHP’nin ilkelerinden olan, halkçılık ve devletçilik sosyalist Rusya’dan etkilenmeye en somut örnektir. Zaten Türkiyenin ilk sanai ve ekonomik kurumları Rus mühendis ve teknik elemanlarının desteği sonucu kurdu. Türkiye’nin ekonomik ve göreceli dengeli gelişiminde Halkçılık ve Devletçilik uygulamaları önemli etkiler yarattı. Sağcı iktidarlarların özellikle bu ilkelerle çatışma içinde olmaları, halkçılık ve devletçilik ilkelerinin halk açısından taşıdığı önemini göstermeye yeter.

1960’lı yılların ortalarına değin, sosyal-demokrasi Türkiye de hiç gündeme gelmedi ve tartışılmadı. Türk aydınları büyük ölçüde, sosyal-demokrasi’ye karşı, Kemalizmi ve CHP’nin altı ok’unu savundular. Bu durum tarihsel gelişmeye de uygundu. Türkiye, devletleşme ve ulusal devletini geliştirmek için sürekli, Avrupa’ya karşı mücadele verdi. Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa’nın gelişmiş devletlerinin işgal ve ilhak politikalarına karşı, kendini savundu. Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa’nın ilhakçı burjuvazisinin bir parçası olan Sosyal-Demokrasiye karşı da mücadele etti ve başarı kazandı. Nesnel durum böyleydi. Türk devrimi, Rus Devrimi gibi, Avrupa reformculuğu üzerinde kalıcı başarı kazanmıştı. “Kim tenezzül ederdi sosyal-demokrasiye”!

1961 27 Mayıs Anayasasının getirdiği özgürlükçü ortama bağlı olarak, emekçi hareketi ve sosyalist düşünceler hızla gelişti. TİP’in (Türkiye İşçi Partisi) kurulması ve emekçi eylemlerinin yükselmesi sonucu, toplum hızla solculaşmaya başladı. İşte böyle bir dönemde, İsmet İnönü’nün liderliğindeki CHP “ortanın solunu” politikasını benimsedi. CHP de, kendini sağdan ayırma ve Kemalizm eksenli anti-emperyalist solculuk gelişmeye başladı. Tam bu gelişme içinde, başını, Haluk Ülman ve Deniz Baykal’ın çektiği ve adına “Siyasal Cuntası” denilen bir gurup CHP’li aydın, Avrupa Sosyal-Demokrasi tezini CHP içinde geliştirmeye çalıştılar. İsmet İnönü, daha sonra Bülent Ecevit, sosyal-Demokrasi tezini benimsemediler. Sosyal-Demokrasi, uzun bir zaman CHP içinde güdük bir akım olarak kaldı. Deniz Baykal’ın parti içinde yükselmesine paralel olarak, Sosyal-Demokrasi kavramı yükseliş gösterdi. Sosyal Demokrasi, Baykalcı bir kalıntıdır. CHP’yi her alanda bulandıran, CHP’yi tarihsel mirasından koparan, çok başlı yapan sosyal-demokrasi, Deniz Baykal’ın Avrupa dan devşirdiği bir teoridir. CHP’nin bugün taşıdığı tüm zaafların kaynağı, iktidar dışı kalmasının temel dayanağı, CHP’ye Baykal’ın monte ettiği sosyal-demokrasidir.

CHP’nin büyük çoğunluğu, Baykal ve onun uygulamalarına tepki duymakla birlikte, Baykal’ın CHP’ye yamadığı sosyal-demokrasi yamasını CHP’den söküp atmayı, ne yazık ki pratik bir sorun olarak ele almıyor. Baykal’cı kalıntılardan beslenen, CHP içindeki Avrupacı liberaller, etnik ve meshepçi çıkıntıların, sosyal-demokrasi teorisini baş tacı yapmaları oldukça anlamlı. CHP’nin tarihinden, halkından, emekçilerden, ezilen ülkelerden ve en önemlisi anti-emperyalist ilkeden koparılıp, sadece dar bir “muhalefet” partisi haline getirilmesi nasıl açıklanabilir?

Baykal’dan kurtulan CHP, sosyal-demokrasi ve Baykal’cılıktan da kurtulmanın gündeme geldiği bir dönemde, Genel Başkan Kılıçdaroğlu, bu çıkışı yapamamanın yükünü taşıyor. Halkçı siyasi özellikleriyle, Türk sol siyasetine yeni bir çehre kazandırabilecek olan Kılıçdaroğlu, bu çıkışı yapamadığı için, CHP, hizipler arasına sıkışma eğilimi içine giriyor. Çünki, Tarihsel miras üzerinde yükselen siyasal proğram ile, sosyal-demokrasi proğramı, CHP’nin en büyük böleni ve açmazı. CHP içindeki, “Gordion Düğümü”. Kılıçdaroğlu bu düğümü çözmek için kılıç vurmak zorunda.

Tarihi kökleri ve deneyim zenginliği açısından bakıldığında, dünyada CHP’ye denk az sayıda parti vardır. Ama, teorik ve pratik uygulamaları açısından sosyal-demokrasi teorisi, dünyanın ender partilerinden CHP’yi , karartma işlevi görmeye devam ediyor.

CHP, kendi somutunda Baykal’cılıktan, yani sosyal-demokrasi safsatasından kurulmadıkça, İktidar olamaz.

CHP’nin iktidar olması, CHP’nin “tarihiyle barışmasına” ve kendi özgün “tarihiyle yüzleşmesine” bağlıdır. 20.05.13

[email protected]

848040cookie-checkCHP, sosyal-demokrasi, Baykal ve Kılıçdaroğlu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.