C(M)HP titredi ve kendine döndü

429 lehte 71 aleyhte ve 125 çekimser oy ile Avrupa Parlamentosu Türkiye Raporu’nu kabul etti.

Bu rapor ve değişiklik önergeleri nedeniyle yeterince yazılıp, söylendi. Ben de buna dahilim. Onun için tekrara gerek yok.

Haklı tepkileri anlıyorum. Hatta bu yıl İstanbul’da bir üniversitenin AB Bölümü’ne yeterince başvuru olmamasını da üzülerek kayda geçiyorum.

Ama anlayamadığım bir durum var.

Biz SOLcular ve sosyal demokratlar neyin kavgasını veriyoruz allah aşkına?

Bu raporda tasvip etmediğimiz maddeler olduğu doğru. Ama ya bizim için hayati önem taşıyan ve Türkiye’de gerçekleştirilmesi için en başta bizim çaba göstermemiz gereken maddeler ne olacak?

Örneğin TCK’nın 301’inci maddesini “12 Mart’’ı ve 12 Eylül’ü yaşamış” bir SOLcu ya da sosyal demokrat içine sığdırabilir mi ?

DİSK her fırsatını bulduğunda sendikal haklar konusunda Türkiye’nin ne derece “geri kalmış” olduğunun altını çizmiyor mu?

CHP’yi C(M)HP haline getiren “olmayan parti içi demokrasinin” nedeniyle de yeni bir Parti Yasası ve Seçim Kanunu istemiyor muyuz ?

Aleviler en sağcısından en solcusuna kadar sunnilerle eşit haklar talep etmiyorlar mı? Alevi adı geçtiği için dernek yöneticileri mahkemelik olmuyor mu?

Evet “Türkiye’nin demokratikleşmesi” en önemli talebimiz ve bu raporda bu konuda çok madde var. Beğenmediğimiz bu raporda bu maddelerin olmasının sebebi raportör değil.

Bunlar hala Türkiye’nin ayıpları olduğu için rapor yazanlar da hemen sıralayabiliyorlar arka, arkaya.

Ve Türkiye’de hala nasıl olup da Sosyalist Enternasyonal’in başkan yardımcısı konumunda olduğunu anlayamadığım ve belki de Sosyalist Enternasyonal’in öz eleştirisine neden olacak bir başkana sahip parti sosyal demokrasi adına konuştuğu iddiasıyla bu rapora sadece bizim de eleştirdiğimiz nedenlerden değil aynı zamanda tüm SOLcuların da yıllardır haklı talebi olan maddelerden dolayı karşı çıkıyor.

C(M)HP TBMM’de 301’i savunmakta.
Ve başkanı demagoji yapmakta. Neymiş “Türklük utanılacak bir olay olarak gösterilmeye çalışılmaktaymış”. Bir Türk sosyal demokrat olarak utanıyorum. Türk olduğum için değil. Türkiye’de sosyal demokrasi adına alınan bu tavır utandırıyor beni.

Vakıflar konusunda söylenenler tüylerimi ürpertiyor. Çünkü bunu söyleyen Sosyalist Enternasyonal’in Başkan Yardımcısı örneğin kendi partisi ile kardeş parti konumunda olan Alman SPD’nin Türkiye’de de şubesi olan Friedrich Ebert Vakfını da Türkiye’yi “postmodern bir sömürge haline getirmeyi hedefleyen” bir kurum olarak tanımlamakta.

Benim de eleştirdiğim AP Raporu sayesinde Türkiye’de gerçek yüzler ortaya çıkmakta galiba.

Türkiye’deki “gerçek sosyal demokratlara” allah kolaylık versin. Çünkü artık Avrupa’da Türk sosyal demokratlarından söz edildiğinde “301’i savunacak kadar sosyal demokrasi ile çelişebilen milliyetçi bir grup” akla geliyor.


 

1615180cookie-checkC(M)HP titredi ve kendine döndü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.