CRR’den, Zorlu’ya caz…

İSMAİL BAYER – Şehrin caz halini yaşamayı sürdürüyoruz. Doğudan batıya tınılar, okyanusları aşarak, İstanbul sahnelerinde esmeyi sürdürüyor. Her gün bir diğerinden farklı. Bakır üfleme derken, Kontrbas’ın telleri arsında dolaşan parmaklardan gelen tınılar, bir birini izliyor.
Festival tüm hızıyla devam ediyor. Akbank Caz Festivali 26.yılını sürdürürken, İstanbul’da caz severler, adeta bir koşuşturma içinde.
Amır Elsaffar. Trompeti dudaklarına götürdüğünde, gelen tınılar sizi hemen içine alıyor. Tanıdık bir dost ile sohbet ediyor gibisiniz. Tınılar, aynı coğrafyanın toprak kokusu ile yoğruluyor gibi. Irak asıllı bir müzisyen. Amerikalı bir sanatçı Amır Elsaffar. Ama müziğini, ülkesinden esintilerle de taşıyor. Trompet yok elinde sadece, Santur da yanında duruyor. Trompet ve Santur arasında gelip gidiyor. Doğu – Batı buluşması gibi. Bu tınlara sesi de karışıyor zaman zaman.
Kolay olmamış bu tınılara ulaşması doğal olarak. New York’u bırakıp, uzun süre Doğu ve Avrupa onun yaşam ve kendini bulma dönemi olmuş. Tınıların bizi içine alması bundan diyebiliriz.
Yalnız değil tabi. Two Rıvers. Bir ekip çalışması. vurmalılar ağırlıkda. Ama öne çıkmadan renkliliğe katkı veriyorlar.
Önce bir de, Saksafon’dan bahsedelim. Trompet ve saksafon, adeta beraber yolculuğa çıkmışlar. Ole Mathisen. Tenor Saksafon ve Soprano Saksafon arasında gidip geliyor. Trompet ve saksafonlar, beraber yolculuklarını sürdürürken, yolda bazen ayrlıp tek başlarına devam ederken, bakıyorsunuz trompet ona koşarak yetişmiş. Ya da trompet koşar adım giderken yavaşlıyor, saksafon bu kez ona yetişiyor. Özgünler ama beraber de ve bir bütünler.
Carlo DeRosa, Bas ile onlara eşlik ediyor. Koruyucu gibi kanat geriyor, tınılara karışarak. Bazen o da ön plana çıkıyr. Her enstrüman ayrı bir renk ve kişilik.
Buzuki, bu tınılar arasında farklı gibi gelse de, Tareq Abboushi farklılığını koruyarak, başka bir renk dünyasının kapılarını açar gibi doğrusu.
Davul’da, Nasheet Waits, Perküsyon’da ise Zafer Tawil. Doğu – batı buluşmasının, birleştiricileri gibiler. Onlar da bu yolculuk da. Ama bazen bırakıp grubu, kendi başlarına adeta biz de varız ve tek başımıza da gidiyoruz işte diyorlar. Zafer Tawıl’in bir ara eline Udu’nu da alması, Udun tınılarının cazın içinde erimesi ise bir başka farklılığa dikkati çekmiş oluyor.
Caz tınıları içinde, bu konserin özelliği, içe kapanırken, isyan ederken, doğu esintilerinden vazgeçmiyorlar. Caz’ın ülkesi, aidiyeti yok bir yere. O dünya içinde, kendi acılarını ve sevinçlerini, isyanını haykırıyor. Buna koşturuyorlar da diyebiliriz.
Bir çok caz müzisyeni ile çalışan, bir çok caz festivaline tınıları taşıyan Amır Elsaffar, Two Rıvers ile buluşmasını, İstanbul’da da sürdürürken, farklı ve ilginç renklerin beraberliğini, güzelliklerini bize kadar getirmiş oluyorlar.
Cemal Reşit Rey’de geceyi kapatırken, ertesi gün Zorlu’da devam ediyoruz Festival ekinliklerine.
Bu kez, Kontrbas’ın tınıları ile yolculuğu sürdüeceğiz. Önde kontrbas. Gitar ve Pyano ona eşlik ediyor.
Cazın üretken müzisyeni, sayısız projelerin içinde, ödüller arasında adeta kaybolmuş bir sanatçı Ron Carter. Sahnede, bir çok sanatçı ile de beraber olmuş. Sadece sahne değil müzik alanı, besteciliğinden başlayıp, yazarlığı, eğitimciliği, müzik tarihine  katkıları, saymayı sürdürelim mi, daha.
Ron Carter’in bu geniş alanını bir yana koyalım ve sahneye dönelim. Yanında iki sanatçı var. Piyano’da Donald Vega ve Gitar’da, Russel Malone.
Evet, konser başlıyacak şimdi. Ron Carter Golden Strıker Tıo sahnede yer alıyor.
Parmaklar, teller ve tuşlarla buluşmaya başladı bile.
Caz’da geride kaldığı sanılan, ama vazgeçilmezliği de kabul edilen bir enstrüman, Kontrbas. Ve bu konserde, farklı bir tanımlama ile assolist.
Piyano ve Kontrbas arkadaşlığına, sonradan katılma gibi görülse de, Gitar’n da katılmasıyla oluşan bir üçlü. Nasıl anlatmalı bu konseri ya da nasıl paylaşmaya çalışmalı.
Ama öncelik tabii, Kontrbas’ın ve onunla duygusallık denizinde yüzüyoruz. Piyanonun tuşları ile diplerden nefes almağa çıkar gibiyiz, bir süre gitar ile de devam ediyoruz yüzmeye. Ama dalıp çıkma, ya da duygusallık ile gerçeğin arasında, gidip geliyoruz.
Kontrbas ile duygusallık denizinde ilerlerken, bize zaman zaman bir hikaye anlatıyor, bazen de hadi gelin biraz oynayalım diyen bir şakacı çocuk edasında. Tellerin büyüsünden kopamıyorsunuz. Zaman ilerliyor. Gerilerden geleceğe, bir coşku içinde gibisiniz. Geçen sürenin neresindesiniz. Bu dalmışlıkdan, yine o kurtarıyor sizi. Hadi gel der gibi, piyano ve gitar ile yaşamın bir başka alanına geçiş yapıyorsunuz adeta.
Zorlu’nun sahnesinden onlar çekilirken, giden bir gemiye el sallar buluyorsunuz kendinizi.
Bir caz akşamının sonuna daha geldiniz.
Şehrin değişik mekanlarında caz tınıları devam ediyor, festival sürüyor. Hepsine yetişemiyorsunuz tabii. Gidebildiğiniz, aldığınız kadar devam ediyorsunuz.
26. Akbank Caz Festivali etkinliklerini, gelecek yazıda da paylaşmayı sürdüreceğiz, başka sahnelerden hatta başka kentlere de giderek. Şehrin caz hali devam ediyor.
Ankara. 24 Ekim 2016. Pazartesi.  ismail.bayer1@ yahoo.com
2055910cookie-checkCRR’den, Zorlu’ya caz…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.