Cumhurbaşkanlığı doğrulama platformu kuruyor, uzmanlar ne düşünüyor?

Doğrulama platformlarının sayısı, Türkiye’de son yıllarda dünyadakine paralel olarak arttı. En son Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Doğru Mu adında bir doğrulama platformunun kurulacağını açıkladı.

Devlete bağlı bir doğrulama platformunun kurulduğu tek ülke Türkiye değil. Ancak uzmanlar, doğrulama platformlarının temelinde şeffaflık ve bağımsızlık kriterleri olduğu için bu durumun bilgi kirliliğinin artmasına yol açabileceği görüşünde.

ABD merkezli The International Fact-Checking Network (Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı) Direktörü Baybars Örsek’e göre böyle bir platformun kurulması, Türkiye’de medya ve siyasi atmosferdeki kutuplaşmanın derinliğine dair bir gösterge.

Sürecin buraya evrilmesinin talihsiz bir durum olduğunu söyleyen Örsek, “Bizim ağımız içinde bulunan doğrulama kurumlarının siyasi aktörlerden bağımsız editoryal çalışmalarını gerçekleştirmelerini, bağımsızlık ve şeffaflık kriterlerine uymalarını savunuyoruz. Hükümetlerin bu tarz projelerinde bunun karşılanması pek mümkün değil” diyor.

Siyasal iletişim ve gazetecilik üzerine dersler veren iletişim akademisyeni Dr. Sarphan Uzunoğlu da, “İletişim Başkanlığı’nın bu alana adım atması Türkiye’nin hakikatini belirleyebilecekleri anlamına gelmiyor. Zira doğrulama kuruluşları güçlerini tarafsızlıkları ve yöntemlerinden alıyor” yorumunda bulunuyor.

Türkiye’de ilk doğrulama platformu 2009’da kuruldu
Doğrulama platformlarının sayısı son 10 yılda bütün dünyada arttı.

Doğrulama platformları, yanlış bilgi ve sahte habere karşı farklı yöntemler kullanarak doğru bilgiyi ortaya çıkarmaya çalışan kurumlar olarak tanımlanabilir.

Kadir Has Üniversitesi’nden Doç. Dr. H. Akın Ünver, Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) için kaleme aldığı “Türkiye’de Doğruluk Kontrolü ve Doğrulama Kuruluşları” adlı araştırmasında Türkiye’deki ilk doğrulama platformunun Yalan Savar olduğunu belirtiyor:

“2009 yılında bir grup bilim insanı ve bilim meraklısı tarafından kurulan platform, web ve sosyal medyadaki domuz gribi ile ilgili yanlış iddiaları ve sahte bilimsel içeriği çürüterek yayın hayatına başladı.”

O günden beri Türkiye’de Malumatfuruş, Evrim Ağacı, Doğruluk Payı, Teyit.org, Günün Yalanları, Fact Checking Turkey, Doğrula gibi doğrulama platformları faaliyete geçti.

Siyasete ve medyaya duyulan güvenin azalması

Siyasal iletişim ve gazetecilik üzerine dersler veren iletişim akademisyeni Dr. Sarphan Uzunoğlu, son yıllarda Türkiye’de doğruluk platformlarının çoğalmasını küresel trendin bir parçası olarak görüyor.

Uzunoğlu, 2016 yılında ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesinin ve İngiltere’de Brexit referandumunun siyasi bir kırılma olduğunu vurguluyor.

“Bazıları bu kırılmadan, politik aktörler ve medyanın güvenilirlik krizinden kaynaklanan dezenformasyonu sorumlu tutarken bazıları da mevcut siyasi kurumlara olan genel güvensizliğin buna neden olduğunu söylüyor” diyen Uzunoğlu’na göre Türkiye’de de son 20 yılda kurumlara olan inanç yok oldu.

Böylece doğrulama platformları, medyanın ve siyasetin güvenilirlik krizine karşı çare olma ümidiyle ortaya çıktı.

Hangi doğrulama platformlarına güvenmeli?

Ancak bütün doğrulama platformlarının bu amacı taşıdığı söylenemez. Peki doğrulama platformlarının yanlış bilgiyi yaymadığına ve doğru bilgiyi verdiğine nasıl güvenilebilir?

Uzunoğlu, “Aslında kolay yanıtlar var. Örneğin IFCN diye bir ağ var ve küresel olarak doğrulamacıların kullanabilecekleri metodolojik bir yapı öneriyor” cevabını veriyor.

Halka açık internet siteleri, finansmanları, yönetimleri, içeriklerin yapılış şekilleri ve metodolojileri gibi 32 farklı kriterde değerlendirmeye tabi tutulduktan sonra doğrulama platformları IFCN (International Fact-Checking Network – Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı) bünyesine dahil olabiliyor.

55 ülkeden 92 ayrı kurum IFCN’in bir parçası. Türkiye’de sadece Doğruluk Payı ve Teyit.org, IFCN üyesi. IFCN, 2015 yılında medya çalışmaları yapan ABD merkezli Poynter Enstitüsü’nün bünyesinde kuruldu. Doğruluk Payı’nın kurucularından olan Baybars Örsek ise 2019 yılında IFCN’in direktörlüğüne geçti.

‘Dünyadaki muadillerinden kaliteli içerik üretiyorlar’

Kendisine her doğrulama platformu diyeni IFCN’e kabul etmediklerini vurgulayan Örsek, “İnternette zaten büyük bir bilgi kirliliği var, herhangi bir kurum kendini doğrulama platformu olarak tanıtıp güveni suistimal etmeye çalışabilir” açıklamasında bulunuyor.

Örsek’e göre Türkiye’deki doğrulama platformlarının en büyük sorunu geniş kitlelere ulaşmakta sıkıntı yaşamaları.

Bunun nedenini de Türkiye’deki kutuplaşma ve medyayı elinde tutan sermaye yapısındaki tekelleşme olarak açıklıyor.

Finansman ve sürdürülebilirlik açısından da doğrulama platformlarının sıkıntıları olduğunu belirten Örsek, “Her şeye rağmen Türkiye’deki doğrulama kurumları dünyadaki muadillerinin üstüne çıkan kalitede işler yaparak önemli bir rol üstleniyorlar” sözlerini sarf ediyor.

Etkililer mi?

Diğer yandan Dr. Sarphan Uzunoğlu doğrulama platformları için, “Tabii ki ideolojiler yokmuş gibi, dünyada tek bir hakikat varmış gibi davranmak da hatalı. Çoğu zaman bir doğrulama ya da yanlışlamayı görmek insanların fikrini değiştirmiyor” saptamasında bulunuyor.

Kadir Has Üniversitesi’nden Akın Ünver de EDAM için kaleme aldığı raporda çeşitli araştırmalara dayandırarak, “Doğruluk kontrolünün hedef kitlenin inanç ve görüşlerini değiştirdiği iddiasını destekleyecek yeterli kanıt yoktur” ifadesini kullanıyor.

Ancak Ünver yine de araştırmasında Türkiye’deki doğrulama platformlarının başarılı olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’deki deneyimden de görüldüğü üzere bilgi kısıtlaması, kutuplaşma ve sansür eğiliminin ön plana çıktığı siyasi sistemlerde bile doğruluk kontrolü faydalı olabilir” sonucuna varıyor.

“Endişe verici”

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, hafta sonu attığı tweetinde Doğru Mu platformu için, “Şu anda test aşamasında. Çok ama çok yakında yayına geçecek, hakikat mücadelemizin güçlü aygıtlarından biri olacak” ifadesini kullandı.

Bu haber için bağlantı kurduğumuz İletişim Başkanlığı, uygulama faaliyete girdiğinde detaylı bilgilendirme yapılacağını aktardı.

Dünyanın birçok farklı ülkesinde de devletlerle bir şekilde ilişkili olan doğrulama platformları var.

Güneydoğu Asya’da bunun çok fazla örneğinin görüldüğünü söyleyen IFCN Direktörü Örsek ise, “Türkiye’nin daha demokratikleşme sürecini tamamlayamamış Singapur, Tayland gibi ülkelerle benzerlik göstermesi bunun çıktıları konusunda beni bireysel olarak endişelendiriyor” açıklamasında bulunuyor.

Örsek, bağımsız doğrulama kuruluşları ve hükümetler arasında işbirliği kurulmasının daha iyi bir yöntem olduğu görüşünde:

“Bunun yerine gelişmiş demokrasilerde gördüğümüz gibi, bağımsız doğrulama kurumlarının, hükümet ya da devlet kurumlarıyla, gerek koronavirüs gerek ulusal felaketler gibi konularda işbirliği yaparak bilgi kirliliğine sivil toplum ve medyanın desteğiyle çözüm üretmesi daha güzel olurdu.”

“Görev okuyucuya düşüyor”

Sarphan Uzunoğlu, devletlerle bağı olan doğrulama kuruluşlarının doğrulama platformu olarak tanımlanmaması gerektiği görüşünde.

Uzunoğlu, “Uluslararası meselelere odaklanıyorlar ve özellikle hedefledikleri coğrafyaların dillerinde yayın yapıyorlarsa kamu diplomasisi için kurulmuş kuruluşlar, ulusal kamuoyuna sesleniyorlarsa propaganda kuruluşları oldukları görüşündeyim” diyor.

Örsek ise asıl görevin okuyucuya düştüğünü vurguluyor. Doğrulama platformlarını doğrulayacak otoritenin yine okuyucu olduğunu aktaran Örsek, şu tavsiyede bulunuyor:

“Eğer bir doğrulama kurumuyla karşılaşıyorlarsa mutlaka bu kurumun metodolojisine, yönetimine, finansmanına, kullandıkları kaynakların kamuya açık olup olmamasına dikkat etmelerini ve doğrulama kurumlarını kendilerinin de doğrulamasını tavsiye ediyoruz.” Özge Özdemir / BBC Türkçe

2495830cookie-checkCumhurbaşkanlığı doğrulama platformu kuruyor, uzmanlar ne düşünüyor?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.