Cumhuriyet

Bu yıl Cumhuriyet Bayramı kutlamaları vesilesi yapılan yoğun tartışmalarda, Cumhuriyetin ilk otuz yılı ile ilgili olarak iki farklı görüş ön plana çıktı.

Birincisi, Cumhuriyetin ilk otuz yılında hiç faydalı bir şey yapılmadığını ileri süren ve bu dönemi neredeyse tüm kötülüklerin kaynağı olarak gören anlayış.

Diğeri ise, Cumhuriyetin bu dönemini hiçbir eksiklik, hata taşımayan pırıl pırıl bir dönem olduğunu söyleyen anlayış.

Öncelikle şunu söylemek elzem; siyasal, toplumsal ve ekonomik açıdan bakıldığında Cumhuriyetin kuruluş dönemi sayılabilecek bu ilk dönemi, Osmanlı İmparatorluğu’na nazaran çok daha ileri bir toplumsal sistemdir. Zira:

Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması. (Meraklısına not: Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yapılan seçimlerde, kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktu. Erkeklerin ise, seçme ve seçilme hakkı -mesela ilk yapılan seçimlerde emlak sahibi olmak gibi- belli şartlara bağlı idi.)

Eğitimin modernleştirilmesi, hurafeler yerine aklın ışığında eğitimin yapılması ve bu bağlamda Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun çıkarılması, üniversite reformunun yapılması, sonra köyleri aydınlatan ve kısa bir süre içerisinde yüzlerce aydının yetişmesine vesile olan Köy Enstitülerinin kurulması.

Medeni Kanunun kabul edilmesi gibi, vatandaşlık bilincinin yerleşmesine katkıda bulunan önemli hukuk reformlarının yapılması. Demokrasinin temel taşlarından biri olan laikliğin kabul edilmesi, örneklerinde görüldüğü gibi, Cumhuriyetin, Osmanlı ile kıyaslandığında çok daha ileri ve halk için faydalı bir toplum projesi olduğu görülecektir.

Ancak, Cumhuriyetin bu döneminde bir dizi hatanın yapıldığı veya bir dizi eksikliğin olduğu da bir gerçektir.

Sözgelimi, toprak reformunun yapılmamış olması, o dönem halkın sayıca önemli bir kısmını oluşturan yoksul köylüleri, eşrafın insafına mahkum etmiş ve bundan dolayı bu kesimde vatandaş olma bilincinin oluşması gecikmiştir. (Meraklısına not: toprak reformu konusunda 40’lı yılların sonunda bir kanun çıkarılmış fakat uygulanmamıştır. Bu konunda ciddi ve kapsamlı bir reform o günün koşullarında yapabiliri miydi? sorusu ayrıntılı olarak analize muhtaçtır. Zira, Bağımsızlık Savaşı sırasında Cumhuriyetin kurucu kadroları halka ulaşmak ve para desteği için eşraf ve tüccar ile çok kapsamlı bir ittifaka girmiş ve sonra da iktidarı bu ittifak ile paylaşmak durumunda kalmışlardı. Bu ittifaka rağmen köklü bir toprak reformu yapılabilir mi idi sorusu, belirttiğim gibi ayrıntılı analize muhtaçtır.)

Elbette, Güneş Dil Teorisi gibi, başka hata ve eksikliklerden de söz edilebilir fakat Cumhuriyet kazanımları ve hatalar üzerine ayrıntılı bir analiz köşe yazısı sınırlarını aşar.

Bugüne geldiğimizde ise; bence, Cumhuriyet, her şeyden önce bu ülkede yaşayan tüm vatandaşların düşünce özgürlüğü, adil yargılanma hakkı da dahil tüm insan hak ve özgürlüklerinden eşit olarak yararlanması demek.

Ayrıca, Cumhuriyet bugün; sanayinin geliştirilmesi, sosyal adaletin ve refahın tabana/ halk kitlelerine yaygınlaştırması demek.

Cumhuriyet bugün, Postmodernlerin bilim alanında ‘aklın’ yerine, ‘sezgileri’ ikame etme çabasına karşı durmak ve bu bağlamda aklın ışığında bilimin yolunda yürümek demek.

Cumhuriyet bugün, bağımsızlığı ve demokrasiyi savunmak demek.

En çok da bugün Cumhuriyet tereddütsüzce umut etmektir. Zira, Cumhuriyetin kurucu kadrosu, inanılmaz imkansızlıklar, dağılmış bir ekonomi, bitkin ve bıkkın bir halka rağmen Bağımsızlık Savaşı’nı başlatmakta tereddüt etmemişlerdi.

6



 Gönder






1599040cookie-checkCumhuriyet

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.