Demokrasiden yana

Cumhuriyet demokratik uygulamalara en uygun yönetim biçimidir. Birçok kişi demokrasinin bir yönetim biçimi olduğunu düşünür. Demokrasi bir yönetim biçimi değil bir bakış, bir düşünüş, bir anlayış biçimidir. Demokrasi bilinci gerçek anlatımını cumhuriyette bulur. Her cumhuriyet bir demokrasi gerçekleştiricisi değildir. Genelde cumhuriyetler demokratik uygulamaları özsel değil de biçimsel olarak yaşama geçirme eğilimindedirler. Böyle bir demokrasi koşullu demokrasi’dir. Görünürde her şey kitabına uydurulmuştur. Her şey vardır, eksik olan tek şey demokrasinin kendisidir. Bu tür cumhuriyetler oligarşi diyebileceğimiz bir yapılanma içindedirler. Sorun bir toplumun bütününe göre değil de bir kesimine göre yaşamı sürdürme dilekleriyle ve eğilimleriyle ilgilidir. O durumda siyasal ve toplumsal yaşam görünür görünmez tehlikeleri içerir ve görünür görünmez baskılara karşın her zaman sıkıntılıdır.

Bir toplumda üyelerin çoğunluğu demokrasinin gerektirdiği bilinç yetkinliğine ulaşamadıkları sürece demokratça yaşayabilmek için zorunlu olan koşulları oluşturamazlar ve cumhuriyetin içini gerektiği gibi dolduramazlar. O durumda en çok demokrat görünen ve gerçek anlamda aydın sayılan kişiler bile demokratik uygulamaları oligarşinin payandalarıyla desteklemenin doğru olacağını düşünürler. Buna gerekçe olarak da toplumsal bilincin yetersizliğini gösterirler. Oysa en azından bir defa demokrasiyi ama gerçek anlamda demokrasiyi uygulama yürekliliğini gösterebilmek gerekir. Böyle bir uygulama yüzde yüz olmasa da büyük ölçülerde sağlanabilseydi insanlar demokrasinin pek güzel uygulanabilir bir yaşam biçimi olduğunu göreceklerdi. Dengeler toplumda bir kesimin değil de bütün kesimlerin yararları göz önünde tutularak oluşturulabildiği zaman tehlikeler ortadan kalkacak, kaygılar giderilecek ve gerçek anlamda herkes için yararlı bir yapı oluşturulmuş olacaktır. Bunun için de birbirini denetleyen kurumların sağlam temeller üzerine oturtulması diye bir zorunluluk vardır. Demokratik yaşam düzeni yalnızca kendi işlevini yerine getiren ve yasadışı güç kullanımına yeltenmeyen güçlü kurumlarla ayakta durur. Bu kurumlar olmadığı zaman meclisler ve onların yan kuruluşları toplumsal yaşamı ayakta tutmakta eksikli kalacaklardır. Demokratik yaşam dengelerinin asıl dayanağı bu tür kurumlardır.

Koşullu demokratik yaşam öngörülerinde bu tür güçlü kurumlara yer yoktur. Bu kurumlar olmalıdır ama güç meclisin olmalıdır diye düşünülür. O zaman her şey meclisteki dengeye kalmıştır. Orada denge bozulduğu zaman her şey altüst olma eğilimi gösterecektir.

Toplumsal yaşamda en küçük etkiler bile büyük tepkiler doğurabilir. Siyasetteki küçük bir sallantı toplumda büyük depremlere yol açabilir. Siyasetin depremi de doğadaki deprem gibi birdenbire gelir. Doğadaki depreme sağlam yapılarla karşı koyabilirsiniz, siyasetteki deprem de ancak sağlam demokratik kurumlar varsa ucuz atlatılabilir. Sallanma ya da titreme başladığında kimin hangi koşulda ne gibi bir zarara uğrayacağı henüz belli değildir, ama çok geçmeden kötü ya da acı belirtiler kendilerini gösterirler.

Demokrasi bilincinin eksikliğinden yakınmak ve o yüzden koşullu demokrasilerden yana olmak kolaydır. Bu her şeyden önce bir duygudur ve elbette bir gerçeği karşılar. Yüzme bilmeyen adamı yallah deyip denize atmak doğru olur mu? Ancak yüzebilmek için, yüzmeyi öğrenmek için denize girmekten başka çare yoktur. Islanmadan yüzme öğrenmek olacak iş değildir. Kaldı ki demokrasi kendi sakıncalarını kendi giderebilen bir ilişkiler ağıdır. Bu da onun açık oynamayı zorunlu kılan özelliklerinden gelir. Demokrasiden daha iyi bir yaşam biçimi düşünülebilseydi bu gene demokrasi olacaktı. Demokrasi her türlü sinsi tehlikeyi kendinde enaz barındıran bir yapıdadır. Yeter ki onun açıklık kuralına uyulsun. Açıklık kuralına uyulmadığı zaman da demokrasi demokrasi olmaktan çıkar.

Eski yunan demokrasilerini batılılar ne çok överlerse övsünler toplumun bir kesimi yararına düzenlenmiş bir demokrasiye demokrasi demek çok yanlış olur. Yunan demokrasileri soylular için düşünülmüş demokrasilerdi, bu yüzden alabildiğine sallantılıydılar: her şeyden önce bir önderin ama güçlü bir önderin varlığını gerektiriyorlardı. Gerçek demokrasilerde güçlü önder yoktur. Güçlü önder dediğimiz adam çok zaman gücünü ikiyüzlülüklerden, ayak oyunlarından, tehditlerden, bir takım kirli ama nüfuzlu kişilerden alan bir zavallıdan başka bir şey değildir. Yunanistan’da halk o yüzden tiranların peşine gitmiştir. Tiranların peşine gitmekle mutlu mu olmuştur? Hayır. Olsa olsa bir süre için bir umudu yaşatmıştır.

642020cookie-checkDemokrasiden yana

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.