Denktaş’ın çağrısına kulak vermeli

Petrol toplumu ikiye böldü. Kimileri müzakerelerin sürdüğü bir zamanda Güney Kıbrıs’ın yangından mal kaçırır gibi platform kurmasına anlam veremezken, kimileri de Türkiye’nin uluslar arası hukuka dayalı haklarını aramasını pek anlamsız buldu!
Gerekçeleri, “barışa hizmet etmiyor…”
Çözüm yanlısı olduklarını savunan bu kitle, Rum’u savunmak için eğilip bükülüyor, sağa sola yalpalıyor.
Ekonomi, sağlık, sosyal hayat, kısacası her şeyin çözüme/ çözümsüzlüğe endekslendiği bir ülkede, Güney Kıbrıs’ın girişimini destekleyip, ardından “yaptıkları yanlış ama bizde savaş çığırtkanlığı yapmamalıyız” yumuşatmasıyla çifte standardın alasını sergileyen bu kesim, kamuoyunun hassasiyetlerini ve kendi haklarını göz ardı ediyor.
Rumlar ulusal konularda her zaman tek ağızdan hareket ederken yazık ki biz hala o bütünlüğü yakalayamadık. Dünkü ve bugünkü çizgileri, dün tükürdüklerini bugün yalamaları ile kendi içlerinde tezatlıklardan tezatlık beğenen bu halk, ortak çıkarlarını korumakta oldukça usta.
Geçenlerde, yani New York’ta atılan imzalardan sonra, Yunanistan hükümet sözcüsü İlias Mossialos, “Yunanistan’ın her zaman arzu ettiği şeyin, Türkiye Cumhuriyeti ile işleyebilir bir ilişki sağlanması olduğunu” ifade etmişti.”Ekim sonu ya da kasım başında ortamın, Türkiye’ye gitmeyi planlamamıza olanak sağlayacak şekilde olmasını ümit ediyoruz” diyen Mossialos, uzun süredir hasret kaldığı akrabasını ziyarete gidecekmiş hevesi içinde vermişti demecini. Ama onun ardından söylediği, “Rum kesimi egemen bir devlettir” cümlesi, entrikal yapılarını ortaya çıkarmıştı.
Niye mi anlatıyorum bunu?
Komşumuz Güney Kıbrıs ve hamisi Yunanistan, Zülfü yare dokunmayan, kızı vermediği halde dünürü küstürmeyen bir edayla demeçler verirken biz kendi çıkarımıza olan durumlara bile siyaseti sokuyoruz.
“Hükümetin her yaptığı yanlıştır” mottosundan hareket eden muhalefet mensupları, hükümeti basiretsizlikle suçlamaları bir yana, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na attığı imzanın hesabını soruyorlar sanki bundan önceki Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat olsaymış, New York’ta başka türlü davranabilirmiş gibi…

***

Meclis’imiz yeni Yasama Yılına merhaba dedi. Açılışta Başbakan İrsen Küçük’ün ardından Meclis’te grubu bulunan partilerin başkanları birer konuşma yaptı. Her zamanki Meclis oturumlarından farkı olmayan, sadece hükümet icraatlarını eleştiren konuşmalardı bunlar. Serdar Denktaş’ın ki hariç…
Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru’nun “KKTC’den vazgeçin, petrolü paylaşalım” demesine ateş püsküren Denktaş, Türkiye’nin ve KKTC’nin Omiru’ya cevap vermesi gerektiğini kaydetti. “Omiru bize yaptığı terbiyesiz öneriyle Kıbrıs Türk Halkını satılık emtia sanmıştır. Kendi içimizdeki tartışmalar belli ki ona cesaret vermiştir ama bu derece ileri gidiyorsa Meclis olarak cevap vermemiz gerekir” diyen Denktaş bana göre, yapılması gereken en doğru/ uygun/ yerinde konuşmayı yaptı.
Ülke çıkarlarının siyasetten ayrı tutulması talebini en fazla destekleyen liderlerden biri de ÖRP Genel Başkanı Turgay Avcı. Avcı daha önceki konuşmalarında “petrol konusu, partisel bir konumudur” diyerek tavrını ortaya koymuştu.

***

Yeni Yasama Yılı hayırlı olsun derken, bir konuya da değinmeden geçmeyelim. Muhalefet edenler konuşmaların büyük bir bölümünü Meclis’in verimli çalışmadığına, nisapsızlığa, denetim günlerinde muhatap Bakan bulamadıklarına ayırdılar. Burada muhalefete şu soru sorulmalı; Meclis Yasama göreviyle toplandığında niçin hükümet nisabı sağlamadan Genel Kurul Salonuna girmiyorsunuz? Ya da soruyu şu şekliyle de sorabiliriz; Yasama günlerinde nisabın sağlanmasına katkı koydunuz mu? Şayet koymadıysanız-ki koymadınız-Meclis’in toplanamamasından sizde sorumlu değil misiniz?

1620090cookie-checkDenktaş’ın çağrısına kulak vermeli

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.