Depoya konmadan aylarca dayanabilen yerel soğanlara ne oldu?

YUSUF YAVUZ  / AÇIK GAZETE – Soğanın gen merkezi olan coğrafyaları bin yıl yöneten Türkler kuru soğana muhtaç hale getirildi? Hollanda’nın Fırat ve Dicle havzasından götürdüğü soğanların tohumlarını ithal eden Türkiye bugün aynı vadilerde depo basarak üreticileri terörist ilan ediyor…

Soğanı doğudan alıp götüren ve geliştirerek bugün doğu dahil bütün dünyaya satan Hollanda, Konya kadar bir coğrafyada tarımı en büyük ekonomik girdilerden biri haline getirmeyi başarmış. Hollanda Soğan Derneği’nin resmi sitesinde yer alan ve yukarıda aktardığımız bilgilerde, bugün ürettikleri soğanın Fırat ve Dicle yakındaki verimli Mezopotamya topraklarından götürüldüğü belirtiliyor. Bir kaç gün önce konuştuğumuz Amasyalı bir soğan üreticisi, üretimde Hollanda, İtalya ve Japonya’dan ithal edilen tohumların kullanıldığını belirtti. Demek ki bir zamanlar Fırat ve Dicle vadilerinden götürülen soğanlar, götürüldükleri topraklara ‘ithal tohum’ olarak geri dönüyor.

ÜRETİMİ PLANLAMASI GEREKEN HÜKÜMET SOĞANA SAVAŞI AÇTI

Hükümet günlerdir soğan depolarına baskınlar düzenliyor. Türkiye’nin önemli soğan üretimi merkezi olan illerde üreticiler ve tüccarlar önce stokçu, karaborsacı gibi anıldı şimdi ise adeta ‘terörist’ muamelesi görüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın soğan üzerinden yaptığı açıklamalar, adeta kendi ülkesinin tarım sektörüne savaş açılmış izlenimi yaratıyor. Türkiye’nin dört bir yanında soğan savaşı yaşanıyor. Bir yanda üretici, tücar, depocu; diğer yanda ise tüm bu zinciri üretimden tüketime planlaması gereken hükümet.

‘SAVAŞIMIZI DEVAM ETİRECEĞİZ’

Mardin’de soğan depolarına yapılan baskınların ardından konuşan Artuklu İlçe Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Çakmak’ın sözleri ‘savaş’ sözcüğünün hiç de abartılı olmadığını gösteriyor: “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile Valimiz ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkan ekilimiz Mustafa Yaman ile Artuklu Kaymakamımız ve Belediye Başkan Vekilimiz Şakir Öner Öztürk’ün talimat ve himayelerinde ilçemizde dün geceden bu yana stokçuluk yapan fırsatçılar üzerine sıkı bir denetim başlattık… Türkiye’ye açılan ekonomik savaş herkesin gözü önünde milletimiz evine götüreceği ekmek parasının önemli olduğunu biliyoruz. Stokçulara ve fırsatçılara karşı savaşımızı devam ettireceğiz.”

BÖYLE GİDERSE ÜRETİCİ TOPRAĞA KÜSECEK

Soğan depolarının basılması ve kamuoyuna teşhir edilerek soğan fiyatlarındaki artışın tek suçlusu olarak üretici ve depocuların gösterilmesi Türkiye’nin kendi ayağına kurşun sıkmasından başka bir şey değildir. Her türlü zorluğa karşın üreterek direnmeye çalışan tarım üreticilerinin birçok üründe uğradığı bu büyük haksızlıklar ancak üreticinin toprağa küsmesine yol açacak.

Hükümetin siyasi kazanımlar elde etmek uğruna hedef gösterip saldırdığı soğan depoları, aslında elmadan nara, limondan kavuna birçok ürünün muhafazası için kullanılan, kullanılması gereken bir zorunluluk. Üreticiler ve deposular “küf hastalığı var, ürün çürüyor” diyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “siz çürüttünüz!” diye haykırıyor. Televizyon ekranlarından Türkiye’ye izlettirilen soğan deposu baskınlarına eşlik eden yandaş basının cahilane soruları işi üreticileri ve depocuları ‘vatan haini’ ilan etme noktasına vardırsa da ne üreticilerin ne de sektörün diğer temsilcilerinin sorunlarını dile getiren yok.

YANDAŞ STOKÇULAR KAYRILIYOR MU?

Soğan depolarına yapılan baskınların ardından konuştuğumuz Polatlılı ve Amasyalı üretici ve tüccarlar, yaşananların bir tiyatro olduğunu söylüyordu. Birçok depocuya göre asıl ‘yandaş’ stokçular göz ardı ediliyor ve ekmeğini ranttan değil ürettiği üründen kazanma çabası içindeki üreticiler hedef gösteriliyor.

SOĞANI BİLE YÖNETEMEYEN BAKANLAR AVRUPA BİRİNCİSİYİZ DİYOR

Köylerde soğan avına çıkan hükümetin hatalı tarım politikalarının suçunu üreticiye ve tüccara yıkması tarımdaki plansızlığı ve başarısızlığı örtmeye yetecek mi? 16 yıldır Türkiye’yi tek başına yöneten bir iktidarın, Türk halkının en temel tüketim maddelerinden biri olan kuru soğanın tarladan sofraya olan yolculuğunu planlaması çok mu zordur? Her kış kuru soğanda aynı sorunlar yaşanırken bu hatalardan ders çıkartıp çözüm üretmenin imkânı yok mudur? Bugün kökeni bu topraklar olan bir çok üründe net ithalatçı konumuna düşürülen Türkiye’nin tarım bakanları son 10 yıldır nasıl oluyor da utanmadan tarımda Avrupa birincisiyiz diyebiliyor.

4 BİN YIL ÖNCE SOĞAN İHRAÇ EDEN ANADOLU BÖYLE EZİYET GÖRMEDİ

Soğan, Anadolu halkının en önemli gıdalarından biri. Bundan 4 bin yıl önce Anadolu’dan yakın doğuya soğan ihraç ediliyordu. Kayseri Kültepe’de ortaya çıkarılan çivi yazılı tabletlerde soğana ilişkin tarihe düşülen notları ele alan yazımız için bakınız: (https://gazeteciyazaryusufyavuzblog.wordpress.com/2018/06/21/4-bin-yil-once-sogan-ihrac-eden-anadolu-bugun-sogan-ithal-ediyor/)

SOĞANIN GEN MERKEZİNİ BİN YIL BOYUNCA TÜRKLER YÖNETTİ

Soğanın gen merkezi bugün Orta Asya olarak anılan eski Türkistan coğrafyası ve güneyindeki bölge olarak biliniyor. Bugün dünyanın önde gelen soğan üreticisi ülkeleri sıraladığımızda, Çin ve Hindistan ilk iki sırayı alıyor. Bu iki ülke dünya soğan üretiminin yaklaşık yarısını karşılıyor. Sıralamayı ABD, Mısır, İran ve Rusya’yı Türkiye izliyor. Toplam üretimdeki payı yaklaşık yüzde 4 olan ABD’yi bir kenara koyarsanız bugün dünyanın soğanını karşılayan ülkelerin hepsi doğu ülkeleri. Bir başka deyişle Çin’in ve Hindistan’ın bir bölümünü de içine katarsanız bugün soğan üretimi yapılan coğrafyayı yüzyılın başlarına kadar bin yıldır Türkler yönetiyordu.

Gazneliler, Karahanlılar, Selçuklular, Babür, Memlük, Osmanlı, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safevi, Avşar ve Kaçar (Hanedan) gibi Türk devletlerinin kontrolündeki dünyanın doğusu, Anadolu’yla birlikte aynı zamanda büyük bir üretim merkeziydi. Örneğin Mısır’dan hububat gelmese Roma da Konstantinapolis de aç kalırdı.

BUGÜN BİR SOĞAN BİLE TARLADAN SOFRAYA PLANLANAMIYORSA…

Bütün bu saydığımız coğrafya soğanın dünyaya yayıldığı yerler iken nasıl oldu da bin yıl buraları yöneten Türkler bugün 80 milyonluk ülkede bir kuru soğanı tarladan sofraya planlayamaz hale geldi. Ataları Horasan’dan, Kaşgar’dan, Herat’dan, Maveraünnehir’den, kısacası Türkistan’dan gelip Anadolu toprağına, buğday, arpa, nohut ve soğan ekerek, koyun ve keçi güderek bu devranı döndüren bir halkın torunları nasıl oldu da bugün terörist muamelesi görmeye başladı?

YAĞMALANAN ANADOLU, ASYA’NIN ÖZETİYDİ

Stratejik önemde olan birçok tarımsal ürünün gen merkezi olan Anadolu, batılılarca Küçük Asya (Asia Minor) olarak anılıyordu. Çünkü Anadolu’nun coğrafi konumu ve iklim tipi, bütün Asya’nın özelliklerini barındırıyordu. Bu çok büyük bir biyolojik zenginlik demekti ama aynı zamanda önemli bir bağımsızlık kaynağıydı da. Anadolu ve genel olarak doğu coğrafyası son 300 yıldır kelimenin tam anlamıyla yağmalandı. Ancak bunda yağmalayan batılılar kadar bu yağmaya çanak tutan doğulu yöneticilerin de payı vardır. Bugün laleleriyle ünlü olan Konya büyüklüğündeki Hollanda’nın lale soğanlarını Osmanlı döneminde Anadolu’dan götürdüğü bilinir. Binlerce başka bitki türü de aynı şekilde götürülerek patentlenmiştir. Bugün birçok belediyenin, hatta sarayın bile kullandığı bitki türlerinin kökeni doğudur, Anadolu’dur.

HOLLANDA SOĞAN DERNEĞİ: ‘SOĞANIMIZ FIRAT VE DİCLE’DEN’

Hollanda’da sadece lale soğanını geliştirip satmıyor. Binlerce başka tür gibi bugün uğruna fırtınalar koparılan soğanı da hem tohum, hem de ürün olarak bütün dünyaya satıyor. Taze sebze üretetici birlikleri ve pazarlamasını yapan şirketler birleşerek 2014’te “Holland Onion Association (Hollanda Soğan Derneği” adıyla bir dernek kurdu. Derneğin resmi internet sayfasında soğanın tarihçesiyle ilgili kısaca şu bilgilere yer veriliyor: “Bugün bilindiği kadarıyla soğan, M.Ö. 3000 yılına kadar uzanmaktadır. Fırat ve Dicle nehirlerinin yakınındaki verimli Mezopotamya toprağı, muhtemelen Hollanda soğanımıza ev sahipliği yapmıştı. Eski Mısırlılar da soğana aşina olmuşlardı… Soğan, 13. Yüzyılda Romalılar tarafından Avrupa’da hızla yayıldı ve toplumun her kesiminde popüler bir sebze ve lezzet haline geldi.”

HOLLANDA DÜNYANIN HER KITASINA SOĞAN SATIYOR

Hollanda Soğan Derneği, soğan üretiminin bu küçük ülkede aile çiftçiliğinin önemli bir parçası ve babadan oğula geçen bir üretim kültürü mirası olduğuna işaret ediyor. Bugün Hollanda taze sebze sektörünün en büyük hacimli ürünü olduğu belirtilirken bu üretim için ülke topraklarının yüzde 6’sı kullanılıyor. Yıllık 1.3 milyon tonluk üretimin 1 milyon tonunun dünyanın her kıtasına ihraç edildiği kaydediliyor.

TÜRK SOĞAN ÜRETİCİSİ BUGÜN HOLLANDA TOHUMU KULLANIYOR

Soğanı doğudan alıp götüren ve geliştirerek bugün doğu dahil bütün dünyaya satan Hollanda, Konya kadar bir coğrafyada tarımı en büyük ekonomik girdilerden biri haline getirmeyi başarmış. Hollanda Soğan Derneği’nin resmi sitesinde yer alan ve yukarıda aktardığımız bilgilerde, bugün ürettikleri soğanın Fırat ve Dicle yakındaki verimli Mezopotamya topraklarından götürüldüğü belirtiliyor. Bir kaç gün önce konuştuğumuz Amasyalı bir soğan üreticisi, üretimde Hollanda, İtalya ve Japonya’dan ithal edilen tohumların kullanıldığını belirtti. Demek ki bir zamanlar Fırat ve Dicle vadilerinden götürülen soğanlar, götürüldükleri topraklara ‘ithal tohum’ olarak geri dönüyor. Türkiye Mezopotamya’nın bekası olan topraklardaki soğan üreticilerine bugün terörist muamelesi yapıyor, yazık!

BOZULMADAN KALAN YEREL SOĞANLAR NEREYE GİTTİ

Bugün kuru soğanda yaşanan depolama sorunu ve küf hastalığının da büyük ölçüde bu coğrafyaya uygun olmayan ithal tohumlara bağlı olduğu söyleniyor. Anadolu’nun yerel soğanlarının uygun saklama koşullarında aylarca bozulmadan kalabildiği, hatta bir sonraki ekim zamanına kadar tüketildiği bilinir. Küresel tohum tekellerinin talebi doğrultusunda ‘standart’ hale getirilen üretimin aksine Anadolu’nun her bölgesinde genel olarak ‘güver’ ya da ‘göğer’ olarak anılan tohumluk küçük arpacık soğanları binlerce yıldır kuşaktan kuşağa aktarılarak bugüne kadar ulaştı. Ancak artık çarşı-pazarlarda o yüksek aromalı, göz yaşartıcı soğanları görmek mümkün değil. Ancak kıyıda köşede köylü pazarlarında göze çarpıyor. Yerel tohumlar konusunda izlenen politikalara bakılırsa pek yakında o küçük, eğri büğrü ama lezeti ve besin değeriyle gerçek bir ilaç olan yerel soğanları da bulamayacağız.

SOĞANIN ACISINI YİYEN DEĞİL, DOĞRAYAN BİLİR

Bakliyattan ete, salatadan sebze yemeklerine bütün doğu mutfağından soğanı çıkarırsanız geriye tatsız, yavan bir burukluk kalır. Edebiyattan müziğe gündelik hayatın içine işleyen soğanın bu toplumdaki yeri sanılandan çok daha derindedir. Bugün köy köy, depo depo dolaşıp baskın şovlarıyla tarımdaki başarısızlığın üzerini örtmek isteyen hükümet ve taşradaki idarecilere halkın ürettiği soğanla ilgili bir ata sözünü anımsatarak bitirelim: “Soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir…”

2248290cookie-checkDepoya konmadan aylarca dayanabilen yerel soğanlara ne oldu?
Önceki haberTürk tarımı adım adım böyle çökertiliyor!
Sonraki haberYalıçapkınının son sığınağını böyle yok ettiler!
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.