Derinden gelen ses

İSMAİL BAYER – Zonguldak’dan derinden bir ses geldi duydunuz mu? Kamu oyuna pek yansımadı, siz de duymamış olabilirsiniz. Ama gelen sesin, derinden gelse de, güçlülüğünü ve yaygınlaşma olasılığını düşünenler, duydular ve bu sese kulak verdiler.
Onlar yeniden yerin altına girdiler. Çalışmaya başladılar, çalışıyorlar. Hangi ses, ne istiyordu, nasıl olmuştu.
Sendika mı örgütlemiş di bu eylemi. Hayır. İşçiler maden ocaklarında üretimi birden durdurmuşlardı. Vardiyalar değişiyordu. Ama üretim yoktu. Ocakların önünden kitlesel olarak işçilerin, protesto eylemleri direnişleri sürüyordu. Ne olmuştu birden bire böyle?
Sessiz çoğunluk, birden ses olmuştu. Duyun beni diyordu.
Hükümet, maden ocaklarının özelleştirilmesi ile ilgili yeni bir adım atma hazırlığındaydı. Yasal düzenleme ile Zonguldak’da kamuya ait maden ocakları da, özel şirketlere devredilecekti.
Bu haber duyulur duyulmaz işçiler kendi aralarında haberleşerek, birden tek ses olmuşlar ve üretimi durdurmuşlardı. Derinden gelen ses birden eyleme dönüşmüştü. Ülke çapında pek duyulmayan bu sesi, duyması gerekenler ise hemen duymuşlardı. Üretim durmuştu. İşçiler tepkili ve kararlıydı. Zonguldak da kömür madenleri, özel şirketlere devredilemezdi, satılamazdı, kamu buradan elini çekemezdi.
Zonguldak demek birazda kömür demektir. Kömür ile birlikte yaşam ve ölüm de iç içedir.
İkinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı sonrasını hatırlayalım. Genç Türkiye Cumhuriyeti’ nin oluşum süreci başlamıştır. TBMM toplanmış, ama Cumhuriyet daha ilan edilmemiştir. İşte bu Meclis’in Cumhuriyet’in ilanı kararından bile önce, kabul ettiği yasalar arasında Zonguldak ve kömür madenleri ile ilgili düzenlemeler vardır.
Zonguldak’da ki işçilerin bu direnişleri ile ilgili, gün boyu süren eylemler, genişleyip yaygınlaşırken, sonra sese kulak verilmesi sonucunda, sona ermiştir. Hükümet, Zonguldak’da ki kömür madeni ocakları ile ilgili özelleştirme girişimi ile ilgili olarak, bu işlemden vazgeçmiştir. İşçilerin maden ocaklarına girerek, çalışmaya başlamaları bu söz ve özelleştirme girişiminin rafa kaldırılması ile sağlanabilmiştir.
Bu konuda bir değerlendirme yapıldığı konusu bir yana haber olarak bile ne yazık ki pek kamu oyuna yansımamıştır. Adeta bu eylem olmamış gibi unutulmak ve unutturulmak istenmiştir. Önümüzde ki günlerde veya aylarda, bakalım işçilerin örgütlü olduğu sendikanın yayın organlarında bu eylem nası aktarılacak ve değerlendirilecektir. Bu sendika, işçi ilişkiler, açısından önemli ip uçları verecek bir yaklaşımın belgelenmesi niteliğinde de olacaktır.
Maden ocaklarında özelleştirme olup olmaması bir yana, izinli ya da izinsiz olarak çalışan bir çok maden ocağı işletmesinin olduğu gerçeğini yadsıyamayız. Bu sadece kömür madenleri ,le ilgili olarak da sınırlı değildir.
Son yıllarda maden ocaklarında gerçekleşen iş kazaları ve yoğun ölüm oylarını hatırlamaya çalışalım. Televizyonlara ve gazetelere yansıyanları. Yansımayanlar ise ayrı bir başka sorun. Geçtiğimiz yıllarda Soma’da yitirdiğimiz maden işçilerini hatırlamaya çalışalım. Soma’da ki bu maden ocaklarını o zaman kim çalıştırıyordu, şimdi de aynı kişi veya tüzel kişiler çalıştırmıyor mu.
Kamu işyerlerinde iş kazaları ve ölümler olmuyor gibi bir görüş öne sürme durumunda elbette değiliz. Ancak, maden ocaklarında son yıllarda artış gösteren ölümlü iş kazalarının neredeyse tümü hep kamunun devrettiği alanlarda meydana gelmiştir.
Bu maden ocaklarında ayrıca bir de alt işveren uygulamalarının da yaygınlaşmaya başladığı gerçeğini de yadsıyamayız.
Tekrar Zonguldak’a dönersek, bu işyerinde kamu işletmeciliği süreci içindede yıllar içinde ölümle sonuçlanan iş kazaları olmuştur. Grizu patlamaları sonucu oluşan kazaların azalmaya başladığını belirtebiliriz.
Zonguldak maden ocaklarında çalışan işçiler, yani sessiz çoğunluk. Maden ocaklarında çalışmanın, ölüm riskinin fazla olduğunun bilinci içindedirler. Dışarıda da bu riskin bilinmesine karşın, işe alınmak için bekleyen bir çok işsiz olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. İşsizliğin yoğun olduğu bölgede bu ocaklarda çalışma olanağını bulmuş olmanın bile ayrıcalıklı sayıldığı bir gerçekliktir.
Peki bu tepki ve direniş neden.
1. Özelleştirme ile birlikte işçi çıkarılması gündeme gelecektir. Var olan işini kaybetme endişesi ön plana geçmiştir.
2. Özelleştirme ile birlikte işyerinde çalışma koşulları ile ilgili zorlukların daha da artacağı endişesi vardır. Çevrede kamu dışındaki ocaklarda çalışanların bazılarının sigortasız bile çalıştırıldığını görmekte ve bilmektedirler.
3. Özelleştirilen işyerlerinde ki risklerin, daha fazla olacağını ve belki de ölümü daha yakından hissedeceklerini de düşünmüş olabilirler.
4. Var olan ücretlerinden memnun değildirler ama hiç değilse aybaşı geldiğinde ücretlerinin ödeneceğini bilmektedirler. Özelleştirme sonrası bu ücretleri bile bulamıyacakları ve de düzenli alamayacakları endişesi vardır.
5. Özelleştirme ile birlikte gelecek, küçülme ve bölünme sonucu işyerlerinde sendikaların bile artık olamayacağı düşüncesi de etkili olmuştur.
Bunlar bizim düşüncelerimiz yada olasılıklar. Daha başka nedenler de elbette olabilir. Bunların araştırılması ve sergilenmesinin önemli olduğunun altını çizmek istiyoruz.
Bu işyerlerinde örgütlü olan sendika yönetimi, acaba bu olgunun değerlendirilmesini, harekete geçiş nedenini saptamayı hiç düşünmez mi, bir araştırma yapma gereğini gündeme getirmez mi, bilmiyoruz.
Ama bildiğimiz bir şey var. 2017′ nin sonbaharında ki bu direniş eylemi. Derinde ki sesleri yeniden gündeme getirmiştir. Özelleştirme olgusu gerçeğinin işçiler tarafından nasıl algılandığını göstermiştir.
Şuna da inanıyoruz ki, bu işçilerin büyük çoğunluğu ve aileleri şu an yönetimde olan partiye oy vermişlerdir. Şimdi ki bu neslin babalarından kalma duydukları ama yaşamadıkları bir “Ecevit” ismine karşı saygıları da vardır.
Peki bu sonuç nedir. Ve bu sonuca göre politika nasıl oluşturulacaktır.
Onu söyleme konusunda da, doğal olarak yeterli değiliz ve kolay bir sonuç da yok. O zaman biraz düşünerek hiç değilse araştırma gerekliliği gerçeğini gündeme getirmeye çalışıyoruz.
Farkında olmak, farkında olunmasını sağlamak için.
Derinden gelen bir ses var. Duyuyormuyuz?
_______________
İsmail Bayer. 14 Kasım 2017. Salı. Ankara.  [email protected]
2139120cookie-checkDerinden gelen ses

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.