Devr-i âlem

gibi damgalar vardı, gayet iyi hatırlıyorum. Bu yüzden halk birde bunları deneyelim dedi ve öyle sandık başına gitti. Sandıktan DP çıktı, on senelik devirlerinden sonra”Hatırla Sevgili”dizisi ile son buldu.


( BİZİM kuşak, askerin siyasete karışmasını ilk kez “27 Mayıs 1960″da gördü. Ordu darbe yaptı, Meclis’i kapattı, partileri feshetti. Cumhurbaşkanını, başbakanı, bakanları, milletvekillerini Yassıada’da yargılattı, başbakan ve iki bakan idam edildi.)


* * *


( MÜDAHALELER bu tarihten sonra da devam etti.
“12 Mart–12 Eylül” darbeleri, arada İsmet Paşa’nın kurumsal gücüyle önlenen “22 Şubat–21–22 Mayıs” yarım müdahaleleri ve “28 Şubat” postmodern darbesi… )


Parantez içindeki yazılar “Hasan Pulur” ustanın sayfasından alınmıştır…


1960 dan sonra devri –âlemde yerini alan  koçero, Siirt doğumlu Kürt eşkıyadır koçero.Namı değer  Mehmet Kilit’tir. 1960–1970 yılları arasında yaşamış olup, birçok cinayet işlemiştir. Ölüm tarihini bilmiyorum. Yılmaz Güney 1964 senesinde bir filmini yaptı koçeronun. Gene de apo gibi değildi koçero, bence ikisi de yanlış tarafı seçmemiş olsalardı bu ülkede milletvekili olmaları içten bile değildi. Koçero da ne alaka demeyin sevgili okurlar, koçerodan öğrendik biz bu ülkede soyulmayı, Tatvan’a çalışmaya gitmek için Diyarbakır’a kadar uçakla gelip oradan 250km lik yolu “MALABADİ” köprüsünden geçerek yapıyorduk. Yolda koçero korkusu oluyordu tabiî ki, sonradan eşkıya hamido, hakimo falan çıktı ama sıradan birileri olmaktan ileri gidemediler.


1960 darbesinden sonra ordudan emekli olan Ragıp Gümüşpala paşa AP sini kurdu, “1961” seçimler olacak derken ömrü vefa etmedi, mirasına ülkemize Amerikan piyangosundan çıkan, Morisson Süleyman Demirel kondu.  1964 de AP genel başkanı oldu. 1965 seçimlerinde 240 milletvekili ile başbakan oldu.1969 da 256 milletvekili ile gene kazandı. Morisson lakabını, yüksek Mühendis Ağabeylerim vardı onlardan duymuştum”
 “Yük. Müh. Eşek Mehmet ağabey, Semih Dönüm, Şecaattin Tulgar, Nafiz Yürekli, Asaf Âlemli.  Cavit Göğüs. Asaf Ağabey hayat da, diğerleri sizlere ömür nur içinde yatsınlar mekânları cennet olsun.” Hepsinden çok şey öğrendim. Eşek Mehmet ve Şecaattin ağabeylerin unutulmaz anıları vardır bende.


Kasım 1961 Şubat 1964 de kadar “İSMET İNÖNÜ” ülkede cumhurbaşkanlığı yapmış olmasına karşın tekrar başbakanlık yapıyordu. “Ben bunu bir fabrikada ustabaşı olmuşsunuz, sonrasında aynı fabrikaya usta olarak geri dönüyorsunuz” diye değerlendiriyorum. Sonunda Bülent Ecevit’e bıraktı CHP koltuğunu, Ekim 1972 de şapkadan “SELAMET” ile Erbakan hocamız çıktı bu sihirli ülkede, ona da o yakışırdı. Kıbrıs barış harekâtı ile rahmetli Karaoğlan geldi, hoş geldi sefa geldi derken sabah oldu erken,  rahmetli Türkeş her zamanki gibi sahnede idi, sahneyi çıkmayı seviyorduk, sahne 1980 de devrildi devri –âlemde bir şeylerin devrilmesi gerekiyordu. Gerektiği gibi oldu devrildi. Bu sefer tekrar bir Yassıada davası mı olacak derken, devri-âlem’de Zincirbozan dediler. Gerisini biliyorsunuz sahneden indiler gene çıktılar tek devrilmeyen “DEVRİ-ÂLEM” Oldu yazmaktan yoruldum, ne zor bir iş adamın kafası karışıyor. İki konuyu sevmem yazmak ve konuşmak istemem, çünkü bir yere varmanız imkânsızdır. Anlayacağınızı ümit ederek, bu konuyu bitiriyorum.


Özal, Yılmaz, Çiller, Baykal, Bahçeli,  falan derken sırayı şaşırdık Evreni unuttuk.1993 senesinde Tansu Çiller geldiğinde bayağı sevinmiştim, sosyal antropolog olan eşime, İlk Kadın Başbakan olduğu için ülkemizin imajı değişecek diye söylerken bayağı gururlanmıştım. Ama nerde o günler, AKP nin aldığı son seçim 1950 benzeri seçim oldu. Halk birde bunları deneyelim dedi AKP yeni kurulmuştu “Selamete” çıkarız diye sandık başına gittiler. Halk Çiller ile Yılmaz’a almaları gereken ders’i verdi zaten. Daha evvel de Baykal’a vermişlerdi. Son seçimde


Bahçeli büyük bir çoğunluk ile iktidara geleceğini ümit ediyordu, Ankara’da Atatürkçü düşünce derneği önderliğinde çok güzel bir şekilde toplanan halk, birde bu yenileri denemekte yarar vardır dediler, bir ders’de Bahçeliye de verdiler. Erbakan hocamızın da bu iktidar derslerinden aldığını unutmamak gerekir.” Halk” olarak belki 2007 seçimlerinde birilerine daha verebilirler.


Hâlbuki bu ülkede Cumhuriyet’ten ötede işler yapmış bir adam vardı “MUSTAFA KEMAL ATATÜRK” Dünya liderlerinden övgüler almış bir insan. Bu değerli insanı kaybettikten sonra
“Bekir Coşkun” hocamızın dediği gibi 55 / 60 senedir gelen çaldı giden çaldı, kimilerinin şapkadan çıktığı bu ülkede yaz sonunda yeni bir seçim var.  Belki bu sefer, Ali Baba ve Kırk Haremiler çıkar sandıktan. Olmazsa Fareli Köyün Kavalcısı yahut da Bremen Mızıkacıları,


Koalisyon yaparlar ne büyük curcuna olur. Masallar âleminde yaşarız, masallar âlemini görürmüyüz çocuklar? Beklide görürüz bellimi olur “DEVRİ-ÂLEM”DE.


Bu karışık yazımı masallar âleminden küçük bir masalla bitirmeme itirazınız olmaz inşallah, olursa yazarsınız yorum bölümüne, Sayın Açık Gazete yazarları ve okurları. Saygılarımla


Balıkçı ve Paşa,


Devri-âlemde bir balıkçı köyü varmış, balıkçılar balıktan döndüklerinde, köye, büyük ve değişik bir balık indirmişler teknelerinden. Köy sakinleri ve balıkçılar ilk defa böyle büyük ve değişik bir balık gördüklerini birbirlerine, Allah Allah diyerek ifade etmişler. Neyin nesidir nedir derken, bir köylü fikir atmış ortaya, paşanın aşçısına götürelim balığı, nede olsa paşa aşçısıdır bilir ne balığı olduğunu. Kalkmışlar gitmişler aşçıya balığı göstermişler, aşçı bir haber, ne yapalım ne edelim derken, aşçı birde paşaya gösterin belki o bilir demiş, balıkçılardan biri peki paşa anlar mı balıkçılıktan diye sormuş, paşanın aşçısına, aşçının cevabı şöyle olmuş, anlamasına anlamaz ama nede olsa paşa paşadır.


Anlayana sivrisinek saz,anlamayana davul zurna az.


 



 

699100cookie-checkDevr-i âlem

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.