‘Dini bir mesele’

AK Parti’nin tabanının verilen sözün tutulması için Cumhurbaşkanlığı seçimlerini sabırla beklediğini söyleyen Kavakçı, Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı ve Abdullah Gül’ü de Başbakan olabileceğini öngördü.


Londra İslamExpo’da “Başarılı ve Örnek Müslüman Kadınlar” toplantısına konuşmacı olarak katılan Kavakçı ile Faruk Eskioğlu söyleşti, Kadir Aktay fotoğrafladı.


– ABD’deki yaşamınızdan özetle söz eder misiniz?
– George Washington Üniversitesi’nde öğretim üyesiyim. Milletvekilliliğimin kesintiye uğramasından dolayı AİHM’deki davamla ilgileniyorum. Ayrıca bir aktivist olarak da Washington’da olmanın getirdiği fırsatlardan da başörü mağdurları adına yararlanmaya çalışıyorum… Hayatım hemen hemen bundan ibaret…


– ABD’de kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Bir sürgün mü? Bir göçmen mi?
– Ailem ve kızım ile birlikte yaşadığım için ve başörtüsünü özgürce takabildiğim için göçmen ya da sürgün demek doğru olmaz ama kendi ülkemde bu duyguyu hissettim. Kendimi haksızlığa uğramış bir mazlum olarak gördüğümü söyleyebilirim…


“BİR DE ÇAYI ÖZLÜYORUM”


– Türkiye’de en çok neyi özlüyorsunuz?
– Akrabalarımı çok özlüyorum… Dostlarımı, arkadaşlarımı çok özlüyorum. İstanbul’u özlüyorum. Bir de çayı çok özlüyorum… Çayı da benim için güzel yapan benim için sohbettir… O sohbet yurtdışında olmuyor…


– AİHM’deki davada son gelişmeler nedir?
– Bekliyoruz. AİHM sonucu açıklamakta biraz gecikti ama son derece ümitliyim. Demokratik bir seçim yapılmıştı… Yalnız benim değil, beni TBMM’ne gönderen İstanbul halkının da bu hakkı gaspedilmişti. Açıkca durumumuzu dile getirdik. Ümit ederim ki kazanmak mümkün olur…


– Başörtüsü mağduru olduğunu söyleyenlerin mücadelesine katkınız nasıl?
– 1999’da TBMM’de yaşadığımız hadiselerle maalesef bugünkü çirkin tablo, Türkiye sınırlarını aşmasına da sebeb oldu. Yani bir yerde Türkiye’deki başörtü yasağının tanınırlığı 1999’daki Mayıs ayındaki yaşadığımız Meclis tablosuyla ortaya çıktı. Uluslararası arena bir yerde “Türkiye’de böyle bir sorun var” diye tanıdı. O sebeble de o konunu hem siyasi, hem akademik arenalarda konuşulması için davetler alıyorum. Onlara iştirak ediyorum. Bunların kimisi birlik düzeyinde olan şeyler… Örneğin bugün katıldığım Londra’daki IslamExpo, resmi olmayan bir toplantı. Bilgilendirme babında. Dört gündür İngiltere parlamentosundaki dostlarımızla beraberdik. “Nasıl çözüm üretebiliriz? Ayrımcılığa nasıl son verebiliriz?” bunları konuştuk. Ben de elimden geldiğince hem İngiltere, hem de ABD’de çalışıyorum. Washington’da Avrupa Güvenlik İşbirliği Komisyonu’nda Türkiye’deki dini hürriyetler konusunda danışmanım. Tabii benim için ilk hedef Türkiye başörtü mağduriyetinin son bulması…


– Bu tür toplantılarda yabancılar size, başörtü dışında Türkiye ile ilgili neler soruyorlar?
– AB… Türkiye çok gündemde olan bir şey… Benim George Washington Üniversitesi’nde verdiğim dersler de Türkiye ve genel anlamda Ortadoğu politikasıyla bağlantılı oluyor. Türkiye doğu ve batıda herkesin ilgi alanında. AB’ye entegrasyonu onu ilginç kılıyor. Müslüman ama Arap olmayan bir ülke olması, tarihi, modernizasyonu algılayışı, bugünkü hükümetin faaliyetleriyle ilgili sorular geliyor…


“TABAN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNİ BEKLİYOR”


– Peki bugünkü AK Parti hükümeti tabanının beklentilerini yanıtlayabildi mi?
– Taban halen beklemede… Kemikleşmiş tabanı halen bekliyor… Sabırla bekliyor… Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bekliyor. Bu demektir ki henüz talepler yanıtlanamadı. Gösterilen gerekçeler her ne kadar tabanı üzse de beklemeyi gerektiriyor…


– Bu gerekçeleri sizden duyabilir miyiz?
– Ben tabii orada değilim. Dışarıdan izliyorum ama Türkiye siyasetini yakından takip eden birisi olarak yaratılmak istenen sunni krizler, erken seçime götürme ve hükümeti düşürme gayretleri bunların arasında…


– AK Parti’nin sözlerini tutabileceğinden iyimser misiniz?
– Bu konuda iyimserim… Çünkü kişi olarak benim inancım iyimser olmayı gerektiriyor. AK Parti’yi bugün iktidara getiren kesimin, kemikleşmiş tabanının ihtiyaçlarına cevap verilmesini gönülden diliyorum.


– ABD’den bakınca Türkiye’de erken seçim olur mu? Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olabilir mi?
– Erken seçim olmayacağını düşünüyorum. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı ve Abdullah Gül de Başbakan olur diye düşünüyorum…


“BAŞARILI VE ÖRNEK MÜSLÜMAN KADIN”


– IslamExpo’da “Başarılı ve Örnek Müslüman Kadınlar” toplantısına konuşmacı olarak çağrıldınız. Türkiye’den ayrıldığınızda pek çok insanın vicdanı rahatsız oldu. Hatta çocuklarına Merve adını koyanlar bile oldu…  Bu sizin omuzlarınıza nasıl bir yük getirdi?
– Bugün konferansta ifade ettiğim gibi ben sadece binlerce başörtü mağdurundan sadece birisiyim… Beni farklı kılan medyanın dikkatine gelmiş olmam bir de milletvekilliği titriyle beraber gelen başörtüsü mağduru kızlarımızın, evlatlarımız, arkadaşlarımızın açamadığı kapıları açabilecek bazı fırsatların öne çıkması…


 Bunlar pratik anlamda Washington’da yaşamak, oranın dilini konuşmak, hem doğuyu hem batıyı bilmek… Hem de TBMM’de yaşadığımız hadiseden dolayı tanınmış olmak. Bütün bunları onların mesajını buraya, Batı dünyasına doğru iletmeye gayret ediyorum…


– Türkiye’ye dönmeyi amaçlıyor musunuz?
– AIHM’in geriye dönük karar çıkarması söz konusu değil. Başörtüsü yasaksız bir Türkiye’yi bu dünyadan ayrılmadan önce görmek ve çocuklarımıza bırakabilmek istiyorum.


“KADIN KENDİ HALİNE BIRAKILMALI”


– Peki başörtüsünde Türkiye’de bazı solcular ve feministler başörtüsünün devletin öne sürdüğü gibi “siyasi amaçla kullanıldığı için yasaklanması”na karşı çıksalar da “Kadının erkeği günaha sokmamak için başını örtmesi’ni edilgenlikle değerlendirip, eşitlik ve kadın haklarına aykırı görmesini” nasıl yorumluyorsunuz?
– Haklı bulmuyorum. Feminizmin zaten doğuşu batı kaynaklı… Feminizmin oryantele, doğuya, islama getirdiği bakış açısı da beyaz, Hristiyan, erkek bakış açısından farklı olmuyor. Bu kıskaçtan çıkamıyor… Onun için ben feminizm ile kendimi yakın göremiyorum. Bazı konularda kadınların çektikleri sıkıntılara karşı onlara iştirak etmeme rağmen başörtüsüyle kadının edilgen, pasif hale getirildiğini düşünmek bir defa içten bir kritik getirmektir… AIHM de bu hataya düşüyor… “Bir kadın başı örtülüyken erkeğe eşit olabilir mi?” diyor… Kendini bir yerde islam alemi konumuna koymuş oluyor. Ve sonuç olarak da “Hayır hiç bir zaman da olamaz!” diyor. Benim perspektifimden “Olamaz” diyor… Halbuki ben feministlere şunu söylemek istiyorum, “Kadın kendi haline bırakılmalı…” Bunu feministler de istiyorlar ama başörtüsü konusuna geldi mi, bunu otomatik olarak “Bir edilgenlik ve baskı altında olmayı getirdiğini” iddia ediyorlar… Halbuki Türkiye sokaklarında dolaşan güçlü, başörtülü, tahsilli binlerce genç kız bu argümanı çürütüyor. Hiç birimiz bir baskı altında ve edilgen konumda olduğumuzu kabul etmiyoruz. Sadece kendi halimize bırakılmak istiyoruz…


– “Erkekleri günaha sokmama” inancının kadını edilgen kılmadığını mı düşünüyorsunuz?
– Hayır öyle de bakmak istemiyorum. Bu dini bir mesele… Kur’an’ı Kerim’de açıkca ifade edilen bir meseme ama bu kul ile yaratıcısı arasında bir mesele… Bu açıdan bakmak bir sivil hak, bir insan hakkı, kadın hakkı… Kadının kendi kendine ne giyip, ne giymeyeceğine karar verme hakkı. Çok basit bir hak.  Ama kişisel bazda “Neden başınızı örtüyorsunuz?” derseniz, ben elimden geldiğince dinimi yaşamak isteyen bir insanım, bunu istemenin de benim hakkım olması gerektiğine inanıyorum. Batı da bunu söylüyor. Ama biz yanlış anlıyoruz…


“TOPLUMDA UZLAŞMA VAR”


– Bazı solun başörtüsü eylemlerindeki desteklemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Başörtüsü konusu Türkiye’de kanayan bir yara halinde. Son 10 yılda olan değişimler bizi bugünlere getirdi. Şöyle ki başörtüsü sadece başörtülü bir kadının sorunu değil. Artık eskiden bize destek vermeyen liberal, demokrat, laik, laikçi hatta kesimlerden dahi kadın hakları, insan hakları, sivil hakları adına bize destek veriyorlar. Türkiye’de başörtüsü sorunun çözümü için Türk halkı bazında sağcısı, solcusu, liberali, demokratı, muhazakarı hatta radikali arasında bir konsensus (toplumsal anlaşma)  zaten var… Biz siyasetçiler olarak, bu konsensusu birleştirmemiz gerekir. Bunu da önce kadınlar yapmalı… Kadınlar paydasında birleşirsek bu sorunu daha kolay çözeriz…


– Başörtüsüz Demokrasi başlıklı bir kitap yayınladınız. Biraz kitabınızdan söz eder misiniz?
– Başörtüsüz Demokrasi’nin ismi kardeşim Ravza Kavakçı Kan’a ait… O dönemde benim yanımdan hiç ayrılmadı. Tarih içinde tarih… En başta kendi ailemi ve bizden sonraki gelecek kuşaklara hatıralarımın üzerinden çok zaman geçmeden, unutulmadan ve kendi perspektifimde neler olduğunu ifade etmeyi hedefledim… 2004 Şubat’ında yayınlandı. Türkçe ve Arapça yayınlanmıştı Farsça’sı ve İngilizcesi yolda… Türkiye’de tanıtılmasında bazı engellerle karşılaştı… Gerçeklerin ortaya çıkmasını istemeyen güçler her zaman var…


“İSLAM DÜNYASI SİLKİNMELİ”


– Peki başka bir konuya geçelim… Irak’ta, son olarak Filistin’de olup bitenlere karşı İslam dünyasından ses getiren bir karşıçıkım yok…
– İslam dünyasının bir silkelenmesi lazım… Irak? Gözyaşı… Filistin? Gözyaşı…  Ortadoğu? Gözyaşı… Büyük Ortadoğu Projesi? Daha büyük gözyaşı… Biz Türkiye olarak kendimize gelip, demokratikleşebilirsek biraz daha, diğer Müslüman ülkelere de fayda sağlayacağız… Ve aynı zamanda da Batı’da da aklı selim sahibi insanlarla bir köprü görevi göreceğiz… Ama bir yerde dünyanın her tarafında herkes kendi derdiyle ilgilenmek zorunda kalıyor ve komşusuna bir faydası dahi olmuyor… ABD yönetiminin bu dış politikası çok zararlı bir politika. Sadece Irak’a, Ortadoğu’ya değil kendi insanına da zarar veriyor… Şimdi bir akademik arenada bir ABD imparatorluğundan bahsediyoruz. Bu imparatorluk, kendi arzularını kendi yöntemiyle legalize ederek dünyaya sunuyor…


– Bu imparatorluğun kendi halkından gelen tepkileri pek duymuyoruz. Siz ABD’de yaşıyorsunuz. Bize ulaşmayan tepkiler var mı?
– Duymuyorsunuz, çünkü ABD halkı da bundan pek farklı değil… Maalesef gelişmiş ülke olmanın bir sıkıntısı ile karşı karşıyayız. Halk, “Benim büyük arabam, büyük evim, güzel kıyafetlere benzinime yetecek param olduğu süreçte bana dokunmayın…” diyor. ABD’de halkın siyasetle ilgilenme oranı çok düşüktür zaten. ABD halkı değil dış, iç siyasetle bile ilgilenmiyor… Kaldı ki Ortadoğu, 11 Eylül saldırılarından sonra dikkatlerini çekti… ABD halkı diğer taraftan çok meraklı, okuyup köprüler kurmayı seven bir millet… O tarihten itibaren de yeni köprüler kurulmaya başlandı… Bilmiyor ama bilmediğiyle de gurur duymuyor. “Madem öyle bir şey var oradaki insanların sorunlarına ve o sorunlarla beraber bize yansıyan kızgınlıklarını ve sebeblerini bir şekilde anlayalım” diye de platformlar oluşturuyorlar. Bu da güzel bir şey…


“BUSH’U MÜSLÜMANLARIN BLOK OYU SEÇMİŞTİ”


– ABD’de yeni “Malcom X’leri yaratacak ortam var. Haçlı seferi ilan eden bir de başkan var. Fakat buna rağmen “Müslümanların lobisi de eskiye kıyasla çok geriledi” diyebilir miyiz?
– Müslümanların ABD’deki özellikle siyasi alandaki faaliyetleri ancak son 10 yıla sığdırılabilir…2000 senesinde Müslümanlar ABD tarihinde ilk defa blok oyla bugünkü başkan Bush’a ilk dönemini kazandırdılar… Müslümanlar hem sayı olarak çok az , hem de siyasete yeni yeni yeni ısınıyorlar… Hem de ABD’li Müslümanlar kendi kültürünü yeni kuşak ile kucaklamaya başladı… “Artık biz buralarda kalıcıyız. ABD siyasetinde de etkin olmamız gerekiyor” düşüncesi yeni yeni gelişiyor. Belki bu durum, başka azınlık gruplarının ilk ABD’ye geldiklerindeki bebek adımlarına da benzetilebilir…


AÇIK GAZETE’DEN: Söyleşileri alıntı yapacak yayın organlarının yazıların noktasını bile değiştirmemesi ve www.acikgazete.com adresini kaynak göstermesi rica olunur.


DİĞER AYAKÜSTÜ SOHBETLER:


– Perinçek: MHP tabanını dışlayarak solculuk yapılmaz!
– ‘Tek dileğim iki dengeli bir dünya…’
– ‘Beni en çok korkutan: Google’
– ‘Sorunumuz Yahudiler’le değil, siyonizmle’
– O bir ‘peynir avcısı’
– ‘Çernobil’den ders çıkarmadık’
– Bir kültür taşıyıcısı: Aydın Çukurova…
– Afşar Timuçin ile insana dair ne varsa…
– 12 Eylül iddianamesine ne oldu?
– Akın Birdal: Evren yargılanmalı!
– Hitler ile söyleşi…
– ‘Baş örtüsünü ilk kez Sumerliler taktı’
– ‘Türk solu titreyip kendine gelmeli’ 
– ‘Hepten pusulasız olmadığımız kanaatindeyim…’
– ‘Siyasi güç, her zaman kendi hukukunu yaratır’
– ABD işdünyasında çöküş
– ‘ABD Anayasası Patara’dan’
– Çocuklar öldürülmesin!
‘- ‘Bir Gün Mutlaka’
– ‘Derin devlet sorunları çözmek istemiyor’
– Kaş’taki gözyaşı
– ‘Son 15 yılda bilinçte sıçradık’
– Piref. H. Ökkeş ile ‘dörtköşe’ sohbet…
– Sorgun Ormanı’nı kurtaralım
– Devrim Bize Yakışırdı!
– G-8 protestosundan gözlemler…
-Başkaların hayalleri…
– Hurafeler gölgesinde Gelibolu…
Çokuluslu tekellere karşı ‘Adil Ticaret’
– Kuzey çikolata, Güney ekmek derdinde
– Fokları, katliamdan kurtaralım!
– Nükleer denemelerin faturası: Doğal felaketler
-Türkiye’de de nükleer silah istemiyoruz!
– Çocuk işçiler
– İsrail dünyanın 6’ncı büyük nükleer silahına sahip!
– Faşizm neden Almanya’da kök saldı? 
– Demirel davasında tekelci medya da suçludur

730150cookie-check‘Dini bir mesele’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.