Doğal peyzaj düşmanlığı bu ülkeye neleri kaybettiriyor?

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Milyonlarca lira kamu kaynağı harcanarak yapay peyzaja büründürülen ve betona gömülen Konyaaltı sahilinin uzun süren sakinliği 1 Haziran’da sona erecek. Çok değil, bundan yalnızca üç yıl önce sahilde son kez görüntülenen bu gelincikler, doğanın gerçekliğini anımsatıyor kent sakinlerine…

Burası Antalya’nın ünlü Konyaaltı sahili. Denizin ve kumsalın gerdanlığı gibi gülümseyen gelincikler ise Konyaaltı sahilinin milyonlarca lira kamu kaynağı harcanarak betona boğulmasından sadece bir kaç ay önce, 15 Nisan 2017’de görüntülendi. Bu, doğal gelinciklerin tüm coşkusuyla sahili son şenlendirmeleri oldu. Çünkü Ekim 2017’de dönemin Antalya Büyükşehir belediyesi yönetimi tarafından uygulamaya konulan sahil projesinin inşasına başlandı…

İş makineleri, beton karıştırıcıları, kamyonlar ve yüzlerce işçinin devinimine sahne olan sahil, Varyant’tan, Boğaçay’a kadar devasa bir inşaat şantiyesine döndü. Aylarca beton döküldü, granit döşendi, kimisi ülke dışından getirilen bitkilerle sahil baştanbaşa yapay ve sürekli olarak bakım isteyen bir peyzaja büründürüldü ve sonunda iktidarı ve muktedirleri yücelterek övgüler düzen sinema oyuncusu Hülya Koçyiğit’in damadının şirketine kiralandı.

Bu kiralama ihalesinde ve inşaat sırasında kamunun ne kadar zarara uğratıldığı geçtiğimiz aylarda ortaya çıktı. Bunların detaylarıyla ilgilenenler arşivlerden ulaşabilirler. Sonuçta yeni Büyükşehir Belediyesi yönetimi de bu ihaleyi iptal etti ve ardından mahkeme de yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bütün bunlar konunun idari, siyasi ve kamusal boyutu…

BU HALK JACARANDA’YA TÜRKÜ YAKMAZ

Ancak bunun bir de ekolojik ve kültürel boyutu var ve bu nedense genellikle ıskalanıyor. Bu coğrafyanın türleri, bu coğrafyanın kültürünün de bir parçasıdır. Binlerce yılda oluşan bu birliktelik öylesine derin izler bırakır ki, toplumsal hafızayı şekillendirir. Zakkumuna, hayıtına, kekiğine, gelinciğine türkü yakan, ebe gömecini, ıhlamurunu, defnesini masalına konuk eden bu kültürün insanı henüz Jacaranda’ya ya da Benjamin’e bir türkü yakmış değildir.

BÜR TÜR YAŞAMIMIZDAN ÇEKİLDİĞİNDE, MASALIMIZ DA ÇEKİLİR

Bu yüzden bir tür yaşamımızdan çekildiğinde, dilimiz de, türkümüz de, masalımız da çekilir. Bir tür görüş alanımızdan yok olduğunda, geçmişimiz, belleğimiz de yavaşça silinir. Doğal bir türü ortak yaşam alanımızdan çıkardığımızda, geriye yapay ve plastik bir mekân duygusu kalır. Konyaaltı sahilinde gelincik kokusunu içine çekerek yürümüş, ruh heybesini baharın kızıl gülüyle doldurmuş binlerce insan için o sahil artık kokusunu ve ışığını yitirmiş bir mekândır. Binlerce aydınlatma lambası, yüzlerce ışıldak yetmez o ışığı geri getirmeye.

GELİNCİKLER VE ILGINLAR ARTIK ORADA OLMAYACAKLAR

Konyaaltı sahili 1 Haziran’dan itibaren yine insanları ağırlamaya başlayacak. Aylardır evlere hapsolan Antalyalılar ve dışarıdan gelen konuklar çok özledikleri sahile yeniden kavuşacaklar. Ancak ne gelincikler ne de Boğaçay’ın söğütleri, sazlıkları, ılgınları artık orada olmayacaklar. Yapay peyzajlarla aslında neyin yitirildiğini anladığımızda umarım yaşam alanlarımızda hala doğanın gerçek ruhu soluklanıyor olsun…

*Konyaaltı sahilinin gelinciklerini Nisan 2017’de fotoğraflayan ve arşivinden bizimle de paylaşan doğa tutkunu Pınar Tekkılıç’a teşekkürler.

2420150cookie-checkDoğal peyzaj düşmanlığı bu ülkeye neleri kaybettiriyor?
Önceki haberViyola sanatçısı Ruşen Güneş’i kaybettik
Sonraki haberİsrail’deki arkeolojik araştırma: Yahudiler binlerce yıl önce ayinlerde kenevir yakıyordu
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.