Doğu Perinçek’e mektup

Değerli Başkan,

Uzun zamandır size bu mektubu yazmak istiyordum. Aslında mektubumu günlük hayatımın içinde tekrar tekrar yazdım, yalnız onu kağıda geçirmedim. Ellerim mi varmadı ne?

Ancak geçtiğimiz günlerde kız kardeşinizi de kaybettiniz, başınız sağ olsun, acınızı paylaşır toprağı bol olsun dileğimi iletirim. Eylül ayı sizin için kötü bir ay olduğunu düşünüyorum şimdi. Kardeşlerinizden birini Işık hanımı Eylül ayında kaybettiniz, en candan ve içten dostlarınızdan birisini de yıllar önce yine Eylül ayında kaybetmiştiniz.

Bilirim sizin candan, işten dost binlerce dostunuz vardır, bundan şüphem yok. Ancak bu dostunuz, yol arkadaşınız Erkan Yücel olunca, binlerce dostunuz dosttur size. Ancak Erkan Yücel’in yeri başkadır.

1985 yılıydı. Erkan Yücel’i kaybetmiş, onu Ankara’da toprağa veriyorduk. İşte o anı sürekli hatırlar ve o döneme ait duygularımı sizinle paylaşmak isterim. Bir de Bismil’in Cumhuriyet Köylüleri hep aklımda. Size mektup yazmamın nedenlerinden birisi Erkan Yücel, diğeri ise Bismil’in Cumhuriyet Köylüleridir.

Birbirlerinden bağımsız olan iki olay beni bir noktada bütünleştirdi; Bu nokta Bismil’in Cumhuriyet Köylülerini Ergenekon tertibindeki savunmanızda anlatırken ve yıllar önce Erkan Yücel toprağa verilirkenki hıçkırıklarınızdır. Ergenekon Davası savunmanız sırasında Bismil’in Cumhuriyet Köylüleri’nin fotoğraflarını gösterirken hıçkırıklara boğulmuşsunuz. Ben de sizin savunmanızı okurken aynı duyguları yaşıyorum, bir de Cumhuriyet Köylüleri’nin Silivri’ye kadar gelip sizi desteklemesi haberlerini okuduğunda aynı duyguları hissettim. Kaç insanım diyen insana böyle onur nasip olur acaba!

Hıçkırıklara boğulduğunuzu okuduğumda, 1985 Eylül’ünde Erkan Yücel’i Ankara Cebeci Asri Mezarlıkta toprağa verdiğimizde sizinle olan anımı hatırladım. Erkan Yücel’in dostları, yol arkadaşları olarak son görevimizi yaparken, sizi iki gözü iki çeşme görmüştüm. Ciğeri yanan birisi olarak o gün hıçkıra hıçkıra ağlıyordunuz. Yanınıza vardım, Erkan Yücel’in mezarı başında size başsağlığı dilemiştim. Başsağlığı dilerken yanınızda, soğuk, duygusuz, sert mimikleriyle Halil Berktay duruyordu, o da sizi teselli etmeye çalışıyordu. Ancak suratında o sert duruşunun dışında en ufak başka bir duygu belirtisi yoktu. “Halil Berktay çelik gibi” dedim kendi kendime. Sizin içinde “Bir parti başkanı bu kadar içli olur da hiç ağlar mı” diye düşünmüştüm. Ağlamanızı yadırgamıştım. Bu düşünceler arasında yanınıza varıp, başsağlığı diledikten sonra “Anadolu toprağı zengindir, yeni Erkan Yüceller yetişir” demiştim. O duygu yoğunluğunuz içinde ne dediğimi iyice dinlemiş olmalıydınız ki, bana hıçkırıklarınızın arasında “Yok be kardeşim yok, Erkan gibi birisi daha gelmez dünyaya” dediniz. O günden bu yana çok zaman geçti, bu geçen süre içerisinde ben de arkadaş acısı, ana ve baba acısı yaşadım. “Çelik gibi olmak” hiç mi hiç mümkün olmadı. Çelik gibi olmak ancak arkadaş, dost ve yakın kıymeti bilmeyenler için geçerliymiş. Bir dostun kaybının ne anlama geldiğini bilen birisi olarak, her dostumu ve yakınımı kaybettiğimde veya onların artık yanımda olmadıklarını hatırladığımda hep hıçkırıklara boğulurum. Haklıymış Doğu Perinçek derim. Parti başkanı da olsan önce insansın. İnsana ait duyguları bastırmak işte böylesi anlarda mümkün olmadığını düşündüm hep.

1985 yılından buyana değil yeni bir Erkan Yücel, bir benzeri bile Anadolu toprağında yaşamadı. Sizin bana söylemiş olduğunuz “Erkan Yücel gibileri bir daha dünyaya gelmez” sözünüz onaylandı.

Değerli başkan,

İşte Erkan Yücel’in toprağa verilmesindeki ve Ergenekon Davası savunmanızdaki Cumhuriyet Köylülerinin fotoğraflarının gösterilmesi sırasındaki hıçkırıklarınız beynime mıhlandı. Sizi dört duvar arasında haksız olarak yattığınızı düşündüğümde bir şey yapamamanın vermiş olduğu eziklikle kahroluyorum.

12 Eylül Darbesinin sonucu iktidara gelenler ve Çankaya’ya çıkanlar sizi darbecilikle suçlayarak, Silivri’de esir tutmaktalar. Aslında hem kendileri darbe ürünü, hem de darbeci Kenan Evren’i Çankaya köşkünde ağırlayan onlar. Bir de sözde demokrasi, fikir özgürlüğü, insan haklarına saygı gibi değerlerin savunuculuğunu başkalarına bırakmayan, partisinin genel başkanlığından istifa edip başka bir partinin oylarıyla meclise, oradan da Çankaya’yı işgal edenin bir işareti ile Kenan Evren’in ağırlandığı koltuğa oturmaya gidenler var. Asıl darbe destekçileri onlar. Siz Kenan Evren’in yapmış olduğu darbe sonarsında zindana atılırken, onlar Abdullah Gül’ün tarafından Çankaya’da ağırlanan darbeci Kenan Evren’den boşalan koltuklarda ağırlanmayı onurlandırılmış sanıyorlar. Aslında Abdullah Gül’ün ağırlamış olduğu darbeci Kenan Evren’in oturmuş olduğu koltuğa oturarak kendilerinin darbeci olduklarını ispatlamış oluyorlar. Ondan sonra da utanmadan, sıkılmadan sizi darbecilikle suçluyorlar.

Bir de açılımcı oldular bu aralar, yine siz Diyarbakır zindanlarında yatarken, Kürdümüzün haklarını savunmanızdan dolayı kapatılan partiniz Siirt’te Kasaplar Deresi’nde katledilenlerin cesetlerini gün ışığına çıkartırken, onlar Kürt lafını bile ağızlarına alamıyorlardı. Dergi ve kitaplarında K……… diye yazabiliyorlardı. Şimdi ABD’den gelen istek üzerine açılımcı oldular, demokrat oldular. Aslında işbirlikçi oldular.

Bunları düşündükçe Erkan Yücel, Cumhuriyet Köylüleri ve ağıtlarınız aklıma geliyor da diyorum ki, ağlayabilmek için de, mücadele edebilmek için de yürek sahibi olmak lazım. O da sizde var.

Sevgi, saygı ve hürmetlerimle sağlıklı günler dilerim, kendinize lütfen iyi bakın.

Kadim Ülker

1597850cookie-checkDoğu Perinçek’e mektup

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.