Dünya nereye gidiyor, ya biz nereye?

İSMAİL BAYER –  Gün boyu süren bir toplantı. Bir çok konu peş peşe ele alınıyor. Bilim insanları ve uygulamadan gelen, deneyimli yöneticiler. Gelişmeleri aktarıyorlar. Bir reklam programı değil yalnız bu. Bu gelişmelerin olumsuz etkilerini, yarattığı sorunları gündeme getirip, tartışıp, değerlendirip, çözüm önerilerini de belirtiyorlar.
İzleyenler arasında gençler yoğunlukta. Bu olumlu bir durum öncelikle. Geleceğimiz açısından. Onların, geleceği izleme ve yorumlamaları açısından. Nereye gidiyor dünya derken, biz bu gidişin, bu yolculuğun neresine olduğumuzu görmeleri ve değerlendirmeleri açısından.
Hilton İstanbul Bosphorus Otelinin Şadırvan Salonu. Gün boyu ilgi azalmadan sürdü. Geçen hafta, 15 Şubat Perşembe günü. Biraz gecikerek de olsa, bu konferans programı için Ankara’dan İstanbul’a yolculuk ve de 18.30 a kadar ilgi ile konuşma ve sorular ile yanıtları izleme.
Samimi bir itiraf. Çarpılmış gibi oldum. Kafam karmakarışık. Gidiyoruz. Bir yolculuktayız. Ama bu yolculuğun nelere mal olduğunun pek bilincinde değiliz. Gelişmeleri öğreniyouz da. Dışarı çıkınca karşılaştıklarımız, bize aktarılanlar ve götürülmek istendiğimiz noktayı düşününce de, bir girdabın içinde, adeta bu gelişmeleri yok sayan bir şekilde, derinliklere, karanlığa çekiliyoruz.
Çok çarpıcı bir değerlendirme. Şaşırtıcı, düşünmeye sevkedici. Sunum yapan bir bilim insanını değerlendirmesi. “Cep telefonu, cebimizde bir bomba”
“DİJİTAL DÜNYADA İNSAN HAKLARI VE SİBER GÜVENLİK” konulu konferansı izliyoruz. İstanbul Gedik Üniversitesi İnsan Hakları Uygulama ve Araştırma Merkezi düzenliyor.
İş Müfettişi olarak yeni görev yapmağa başladığımız günlerde, İstanbul Hukuk Fakültesi’nde doktorasını yapmış bir bilim insanı ile tanışma. Sonra kitaplarını okuma, çalışmalarını izleme, bazı programlar da beraber olma, bir çok televiyon programında çalışma yaşamının güncel konularını değerlendirme de, konuğu olduğumuz bilim insanı. Kendisinden çok şeyler öğrenip, yararlandığımız, Prof. Dr. Berin ERGİN.
Bir kaç yıldır görüşememenin eksikliği içinde, konferans çağrısını alınca, hemen izlemeğe gitme kararını vermiştim zaten. Yeni bir konumunu da öğrenmiş oldum. Emeklilik sonrası, değerli öğretim üyesi, bilgi birikimini, İstanbul Gedik Üniversitesi’n de paylaşmaya başlamış. Öncelikle bu yeni görevinde başarılar dileyelim.
Ve İstanbul Gedik Ünversietsi’ni kutlamak gerekiyor. Böyesine ilginç bir konunun, bu denli yoğun sunumların yapıldığı bir toplantının düzenlenmesine ve değişik üniversitelerden ve alanda çalışanlardan katılımın sağlanarak, öğrencilerle de buluşmasının ortamını sağladıkları için.
Sabah. bir “günaydın” ya da “merahaba” bile demeden, evde, işte, masanını başına geçip, bilgisayarı açıyoruz önce. Cep telefonu ise yanımızdan, cebimizden hiç eksik değil. Çoğunlukla da hep elimizde. Yemek yerken, araba sürerken, otobüsde, konferans dinlerken, yanımızda arkadaşmız konuşurken, ders dinlerken, gözümüz hep o cep telefonunda. Arayanı soranı bıraktık, mesajlar öne çıktı.
Ve asıl gelecekte ki büyük tehlike. Çocuklar, neredeyse yürümeye başlarken, bu aletlere bağımlılıkla yaşama başlıyorlar.
Her şey süzgeçten geçmiş şekilde sunuluyor. Kitap okumayı bıraktık. Yazarken ve konuşurken, dilimizin ne denli bozulduğunun farkındamıyız acaba. Nerede kelimeler, ünlem işaretleri, noktalamalar. Cümleleri bırakın, kelimeleri bile kesmeğe başladık. Yeni bir DİL gelişiyor adeta.
Çalışma yaşamında, iş yasası, sendikalaşma, toplu sözleşme düzeni, taşeronlar, arabuluculuk konuları bile günderm dışı kalıyor. Kişisel verilerin korunması. 15 yıl önce diyelim, böyle bir konu, başlık bile yoktu. Şimdi öylesine yoğun ki bu konudaki tartışmalar, eğitimler, yeni bilgiler.
Bu toplantıda da, “Kişisel Verilerin Korrunması ve Hak İhllalleri” gündeme getirildi. Dijital dünyada ki ihtilaflar, her geçen gün artıyor. Delillerin kapsamı bile değişti.
Bir diğer oturumda, “Siber Zorbalık ve Siber Farkındalık” aktarılıp, tartışılıyor. “Dijital Vatandaşlık Bilinci Kazandırma”, sanki bir başka dünyadaymışız gibi hissediyor insan kendini. Daha da önemli, “Dijital Ortamda Çocuğa Yönelik Şiddet ve Suçlar” artmış ve gelişiyor. Farkındamıyız acaba büyük tehlikenin. Büyükleri bıraktık, çocuklardan bahsediyoruz.
Cahilliğime verin. “Bulut”, bu dünya da başka bir bulut. Açıkça itiraf ediyorum. Şaşkınlıkla dinliyorum. “Siber Güvenlik, Bulut Bilişimi ve İhlaller”, Ülkeler sınırlar kalkmış. Ve gelen yeni bir çok tehlike, “Siber Suçlar ve Siber Dolandırıcılık”
Gelişmeler almış başını gidiyor, biz hala düzenleme yapıp uygulamayı düzenliyeceğiz. Geçmiş olsun demek geçiyor hemen içimizden.
Bir başka sunum, çarpıcı. “Dijital Ortamda Sağlık ve Bağımlılık”. Yakında bu konuya ilişkin, yeni hastanelere gereksinim duyulacak gibi geliyor.
Tarihçeden, başlangıçtan günümüze, bir devrim mi gerçekleşiyor. Ya da, “4.Endüstri Devrimi ve Günümüzdeki Siber Hayat” İlerliyelim de, bizi neler bekliyor. Sorular da bitmiyor.
Sunum yapan, katkıda bulunan değişik üniversitelerde görevli, değerli bilim insanları ve bu konuda yaşamda uyglama içinde yetkili ve yönetci olanlar, teknik insanlar. İlk kez karşılaştığım bir bilgi yumağı çerçevesi. Salondan ayrılınca konuşulanlardan kendime bir süre gelemediğimi de belirtmeden geçemiyeceğim. Farklı bir dünya oluşuyor değil, oluşmuş.
İzleyemediğim, bir başka etkinliğide, hiç değilse belirtmeden geçemiyeceğim. Yine, İstanbul Gedik Üniversitesi’nin bir etkinliği. 16 Ocak 2018 de, İstanbul’da Green Park Pendik Hotel de gerçekleştirilmi. “Üçüncü Bin Yıl Türkiye’sinden Kadınlara Sesleniş.” Konferansın programı öylesine dolu dolu ki. Bu düzenlemede de, merkezin başkanı olarak, Prof. Dr. Berin ERGİN imzası var.
İstanbul Gedik Üniversitesi’nin, bu düzenlemeleri gelenekselleştirmeye doğru götürüyor izlenimi edindim. Bu denli geniş bir bilimsel platformda, yetkin kişilerle gerçekleştirilen bu programların, kalıcı hale getirilmesi, bence son derece gerekli. Video çekimlerinin ve giderek sunum ve tartışmaların mutlaka ve mutlaka bir kitap haline de dönüştürülmesinin, çok yararlı olacağını belirtmek ve bir kez de ben önermek istedim. İstanbul Gedik Üniversitesi Konferansları. Ne güzel bir belgeleme ve dizi olur.
Şimdi bilgisayarın başında gezinirken, bir başka dünyayı da ziyaret ediyorsunuz ister istemez. Kafalarını bir yerlerden çıkaramayan topluluklar türemeye başladı iyice ve bunu bir de, din maskesi ile sunuyorlar. Bazı yüksek öğretim kurumlarının en yetkililerinden tutunda, kariyerlerini de belirtenlere kadar. Ayrıca ne sıfatları olduğu belirsiz ahkam kesenler, yorum yapanlar. Bu mantıkdan bile yoksun düşüncelerini, bir de din perdesi altında aktarmaları. Nasıl bir dünya bu.
Küçük çocuklara tecavüzden, aile içi ve yakınlarına kadar uzanan sapkınlıklar, merdiven çıkarken ya da asansöre binince neler olabileceğinbe ilişkin ahkam kesenlerden tutunda, Allah adına diploma vermeye kadar imza atanlar.
Dünya nereye gidiyor?
Bunlar ise, bizi nereye götürmek istiyorlar? Nereye Payidar?
İşe farkında olmakla başlayalım isterseniz.
______________
İsmail Bayer. 20 Şubat 2018. Salı. İstanbul.  [email protected]
2163770cookie-checkDünya nereye gidiyor, ya biz nereye?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.