İNGİLTERE… Dünyanın Türkiye konusunda anlayamadığı ne?

15 Temmuz kanlı darbe girişiminden iki ay on gün sonra, başarısız girişimin Türkiye’nin anayasal düzenine ve seçilmiş hükümetine nasıl bir tehdit oluşturduğu konusunda şüphe duyanların sayısı yok denecek kadar azaldı.

Uluslararası kurumlar ve üst düzey yetkililer, darbe girişimini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kınadılar ve Türkiye’nin meşru liderlerine desteklerini dile getirdiler.

Gülen hareketinin yıllardır sistemli bir şekilde yargı, polis ve orduya sızma politikasını ise demokratik bir sistemde kabul edilemez ve karanlık bulduklarını ifade ettiler.

Buna rağmen, Türkiye hala dış dünyayı çifte standart uygulamakla ve Türkiye’yi anlayamamakla suçlamaya devam ediyor.

Avrupa’nın önde gelen tüm merkezlerinde düşünce kuruluşları, üniversiteler ve diğer saygın kurumlar, neredeyse her gün Türkiye’deki gelişmelere dair toplantılar düzenliyor. Batı medyası, Türkiye hakkında haber ve yorumlarla dolu.

Türkiye’nin diplomatları ve politikacıları için görüşlerini ifade edebilecekleri, uluslararası kamuoyuna mesajlarını verebilecekleri sayısız platform ve fırsat mevcut.

Bilgilendirmek, tezlerini savunmak yerine, karşı saldırıya geçmek ve Türkiye’nin uluslararası ortaklarıyla arasını daha da açacak adımlar atmayı tercih ediyorlar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitaben yaptığı konuşmada, hem Birleşmiş Milletler’i hem de Amerika Birleşik Devletlerini sert ifadelerle, öfkeli bir dille eleştirdi.

Daha sonra Bloomberg ‘e verdiği uzun mülakatta, darbe girişimi sonrasında hukukun üstünlüğü ve insan hakları ihlalleri konusunda dile getirilen endişeleri tamamen reddetmekle kalmadı, Amerika Birleşik Devletlerinden iadesini istedikleri Fethullah Gülen hakkında beklenen deliller konusunda, “Ne mahkemesi ya? Teröristin ne mahkemesi olacak ki?“ diyerek şaşırtıcı bir tepki verdi.

Türkiye’de tutuklu ve gözaltındaki gazeteci sayısına itiraz etti ve sözkonusu gazetecilerin suç işledikleri için hapsedildiklerini, ya terör örgütlerini destekledikleri ya da silahlı oldukları için yakalandıklarını savundu.

Türkiye’de mahkemeler, ‘subliminal’ mesajlar verdikleri gerekçesiyle gazetecileri tutuklama kararı veriyor olabilirler ama darbe girişiminin yarattığı tehditle başetmenin çok ötesine geçen geniş çaplı operasyonları savunabilmek için daha inanılır ve somut deliller temelinde açıklamalar lazım.

Cumhurbaşkanı, sadece dünya kamuoyunu değil ama kuvvetler ayrılığını da hiçe saydığı izlenimi veren yorumunu ise, New York dönüşü, uçakta beraberindeki gazetecilere yaptı. Amerika Birleşik Devletlerinde, İran’a uygulanan ekonomik ambargoyu delmek ve kara para aklamakla suçlanan ve mahkemesi süren Reza Zarrab’ın suçsuz yere hapiste tutulduğunu söyledi.

Türkiye’deki gelişmelerden duyulan kaygıyı, diplomatik saldırı yöntemleriyle, ya da daha doğrusu, diplomasi geleneğini ve demokrasinin temel ilkelerini çiğneyen ifadelerle gidermeye çalışmak, beklenenin tam tersi etkiyi yaratıyor.

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in, Türkiye’nin notunu çöp seviyesine indirmesi , ekonomisinin göreceli sağlamlığına rağmen, ülkenin kurumsal ve siyasi gidişatından duyulan endişeyi yansıtan son önemli gelişme.

Moody’s kararını açıklamadan bir gün önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan Bloomberg’e kredi derecelendirme kuruluşlarının siyasi davrandıklarını düşündüğünü ve kredi notunun yatırım yapılabilir seviyenin altına düşmesinden endişe duymadığını söylemişti.

Financial Times gazetesinin ‘en incitici adım’ diye nitelediği kredi derece düşüşüneTürkiye’deki iş çevreleri ve iktisatçıların tepkileri ise, Cumhurbaşkanınki kadar umursamaz değil. Bazıları, kararı ‘sübjektif’ bulsa da, sonucunda Türkiye’yi zor günlerin beklediğinde birleşiyorlar.

Chatham House Uluslarası İktisat uzmanı Dr. Mina Toksöz , ülke riskinin en önemli göstergelerinin ‘borcunu ödeme kabiliyeti ve istekliliği’ olduğunu ve bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin dış finansman kaynakları nezdinde güçlü konumunu koruduğunu düşünüyor. Ancak Moody’s’in not düşürme kararının, siyasi risk gözle görülür şekilde arttığı ve kurumların baskı altında olduğu bir sırada, Merkez Bankasının faiz indirimine devam etmesine karşı bir caydırıcı adım ve uyarı olarak görülmesi gerektiğini belirtiyor. Dr Toksöz, ‘ Sarsıcı bir darbe girişimi ardından hükümetin büyümeyi artırıcı önlemler üzerinde odaklanması anlaşılır bir şey. Fakat, ekonomiden sorumlu ekibin dış dünyaya da kulak vermesi ve cari açığı yüksek Türkiye gibi ülkeler açısından küresel koşulların giderek zorlaştığı gerçeğini de gözardı etmemesi gerekir’ diye ekliyor.

Türkiye’de liderlerin uluslararası kamuoyunu dikkate aldıklarına dair bir işaret yok. Ortada yanıt bekleyen pek çok canalıcı soru var. Her geçen gün de listeye daha çetrefil yeni sorular ekleniyor.

Türkiye ekonomisi ve siyaseti konusunda son günlerde Londra’da katıldığım toplantılar ve görüşlerine başvurduğum uzmanlardan duyduklarım ışığında şunu söyleyebilirim: uluslararası kamuoyu, her şeyden önce Gülen hareketinin, AKP hükümetlerinin gözleri önünde, bunca yıldır devletin her kadamesine nasıl sızabildiklerini, bu çapta bir darbe girişimi yapacak kadar nasıl güçlenebildiklerini merak ediyor. AKP iktidarının sorumluluğunun ne olduğu sorusuna yanıt arıyor. Eğer varsa işbirlikçilerin ne zaman soruşturulup ortaya çıkarılacağını soruyor.

Bir başka deyişle, Türkiye’de ‘derin devletin’ gerçekte ne kadar derin olduğunu merak ediyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN
http://www.firdevstalkturkey.com/tr

 

2011860cookie-checkİNGİLTERE… Dünyanın Türkiye konusunda anlayamadığı ne?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.