Duty Free’deki soygun!

Türkiye’den yurtdışına çıkarten pasaport kontrolunu geçtiğinizde gözalıcı vergisiz satış yapan mağazalarla (Duty Free) karşılaşırsınız. Unuttuğunuz hediyeleri (sözümona) hesaplı almak için son fırsattır. Bundan sonra demirkuşun midesinde gideceğiniz ülkeye uçacaksınız…

Her ne kadar ulusal içki olduğu tartışılsa da Duty Free’lerden genellikle rakı alırım. AKP’nin vergi üzerine vergi ile pahalandırdığı bu “haram” içkiyi Londra’da ancak “Black Label” viski fiyatına bulabilirsiniz.

Bu kez İstanbul Atatürk Havalimanı’nda ATÜ’nün işlettiği mağazada rakı alırken bütün ürünlerin yalnızca euro ile etiketlendirildiğini farkettim. Kasada sıra bana geldiğinde ödemeyi TL üzerinden yapacağımı söyledim. Kasadaki görevlinin istediği para kafamdaki rakama uymayınca görevli “Beyefendi euroyu önce TL’ye çeviriyoruz ve komisyon uyguluyoruz. Fark ondandır…” diye yanıtladı.

Londra’daki döviz hesabımdan euro çekmesini istememe karşın beceriksiz (ya da uyanık) görevli TL çekti. Böylece bana hem Türkiye’de hem İngiltere’de iki kez zoraki komisyon ödetmiş oldu.

Aslında ne rakının “kazık” eurolu fiyatı, ne kasadaki gencin beceriksizliği ne de şirketin uyguladığı “keyfi” döviz kuru canımı sıktı. Beni gerçekten kızdıran, Türkiye sınırları içinde TL harcarken “K. Farkı” başlığıyla “komisyon” ödetmeleriydi…

Ülke içinde tek yabancı toprağı sayılan yer büyükelçiliklerdir… Başkonsolosluklarda herhangi bir ödemede bulunmak gerekirse içinde yaşanılan ülke para birimi uygulanır. Türkiye sınırları içinde TL harcarken komisyon alınması hem yasal hem de etik değildir. Efendiler Türkiye’de TL harcayan tüketiciden hangi yasal dayanağa göre kur farkı alıyorsunuz?

HANİ VERGİDEN MUAFTI?

İkinci bir konu da “Duty Free”, vergiden muaf mağaza demektir… Türkiye’de bakkalda 27 TL’ye satılan bir büyük rakının yüzde 18’i KDV ve yüzde 275.6’sı ÖTV’dir. Yeni Rakı’nın üreticisi MEY’e göre fabrika çıkışı 70’lik bir rakının 3.89 TL’si KDV ve 11.34 TL’si de ÖTV olmak üzere toplam 15.23 TL’si vergidir. Rakı satıcı mağazaya geldiğinde bu vergi daha da büyüyor tabii. Haliyle Duty Free’de KDV ve ÖTV düşüldükten sonra bir 70’lik rakının fiyatının en fazla 10-12 TL’ye düşmesi gerekir…

Duty Free’den 24 Ağustos 2009’da kesilen No:7-1510 nolu faturaya bakıyorum. İndirimli ikiz paket 70’lik Yeni Rakı 18.50 euroya satılmış. Müşteri TL vermeyi tercih edince 39.50 TL ödemiş. Faturada ödenen TL miktarının altında da “EUR 0.10 K.farkı” diye bir not düşülmüş…

Hem kur farkı diye komisyon almışlar, hem de vergi muafiyetini dürüstçe uygulamamışlar.

Duty Free’deki bu uygulama, bana göre gözgöre göre bir soygundur… AB üyesi ülkelerdeki uluslararası havalimanlarında bile AB para birimi euro’dan önce kendi para birimleriyle alışveriş yapma şansı tanınır ve euro ödemek istediğinizde de komisyon ya da kur farkı ödemezsiniz.

AB üyesi olmayan Türkiye’deki bu eurolu uygulama tamamen Duty Free mağazalarını işleten ATÜ’nün aç gözlülüğü ve devletin denetimsizliğidir.

ATÜ’NÜN SAVUNMASI

Bu yazılı kaleme almadan önce ATÜ Basın Halkla İlişkiler’e gönderdiğim e-postalarla uygulamaların yasal dayanağı sormuştum.

ATÜ Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Gecikligül telefonda yasal dayanaktan söz etmese de piyasa kurallarının belirleyici olduğunu öne sürdü. “Tek Duty Free mağazasının olduğu havalimanında nasıl bir rekabet ortamı ya da tüketicinin seçme şansı var?” anlatsa da dinlesek…

Satışların euro üzerinden fiyatlanmasının nedenini ürünlerin tamamının ithal olmasına bağlayan Genel Müdür Yardımcısı, euroyu diğer para birimlerine çevirirken döviz kurunu ATÜ’nün kendisinin saptadığını bu oranın piyasadan bir miktar yüksek olmasına karşın yine de müşteri için avantajlı alış veriş sağlandığını söyledi.

Gecikligül faturalarda yazan “K. Farkı”nı da “komisyon” olarak nitelenemeyeceğini de sözlerine ekledi… Gecikligül kabul etmese de kur farkı dedikleri şey bal gibi komisyondur…

UZMANLARIN GÖRÜŞÜ

Duty Free’deki kafalarına göre döviz kuru uygulayarak komisyon alma yöntemini ekonomi ve vergi uzmanlarına sorduk. Uzmanlara göre; Türkiye’deki Duty Free’de yapılan işlem doğru değil fakat “Duty Free” olduğu için, “serbest bölge” gibi yarı yabancı bölge gözü ile bakılıyor. O zaman da devreye hukuk-yöntemelik değil, güç ve ilişkiler giriyor. “Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanun” kanunu kaldırılmış ve 32 sayılı Kararname de çıkmış olduğuna göre, para değişimi yapıp, komisyon alamazlar, sadece parayı resmî kurdan çevirip işlem yapmak durumundalar…

Zavallı turistler ceplerinde kalan son TL’leri harcamak için girdikleri bu mağazalarda komisyon ödedikleri ve muaf sandıkları verginin önemli bir kısmına el konduğunun farkında değiller… Peki Türkiye’deki ulusal basın bunu biliyor mu? Hiç bilmez mi! Şimdi oraya gelelim…

YABANCI ORTAKLA SİLKELİYOR

Atatürk Havalimanı’ndaki Duty Free mağazasını işleten ATÜ “neyin nesi, kimin fesi”dir diye sorarsanız, kendi web sitesi atu.com.tr’de kendilerini şöyle tanıtıyorlar:

“Yeni Uluslararası İstanbul Atatürk Havalimanı terminali DHMI tarafından yap-işlet-devret sistemiyle ihaleye açıldı ve kazanan konsorsiyum T.A.V oldu. T.A.V, Duty Free işletmeciliğinde ortaklık kurabileceği bir partner ararken beklentileri karşılamak üzere Unifree ve Gebr. Heinemann ortaklığı sağlandı. Gebr. Heinemann, dünya çapında bir Duty Free perakende satıcısı ve toptancısı. T.A.V, Unifree-Heinemann ortaklığına 1999 yılındaki ihalenin kazananı olarak değer kazandırdı.

Unifree, T.A.V’ ı kuran inşaat firmaları Tepe ve Akfen’ le güçlerini birleştirdi. Bunu yapmaktaki amacı ATÜ (Akfen-Tepe-Unifree) adı altında yeni ve çok güçlü bir Duty Free işletme şirketi oluşturarak Uluslararası İstanbul Atatürk Havalimanını bir alışveriş cenneti haline getirmekti. Ortak kuvvetleri bulunan inşaat şirketi ve perakende satıcısı Duty Free alışveriş merkezinin konsept, tasarım ve mimarisi için bir arada hareket etmeyi başardı.”

Gördüğünüz gibi her basın bülteni ulusal basında özellikle Hürriyet’te yer bulan T.A.V, yabancı ortağı Unifree ile elele verip tüketicileri ortaklaşa silkelecek bir “kazanç cenneti” yaratmışlar.

atu.com.tr sitesine bir göz atarsanız, bu komisyondan bahsedip tüketicilerin uyarılmadığını ya da “komisyon”dan kaçınmaları için bir seçenek tanınmadığını göreceksiniz. Bana göre bu sinsi bir kazanç kapısıdır…

BUNU HÜRRİYET EKONOMİ YAZAMAZ

Haliyle “Maliye Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı hatta Turizm ve Kültür Bakanlığı denetçileri uyuyor mu?” diye sorabilirsiniz. (Ben resmen soracağım ve sizinle de sonucu paylaşacağım…) Durum onu gösteriyor ki uyuyor… Ya da “4’ncü kuvvet denilen medyaya ne oldu yahu?” diye de düşünebilirsiniz…

Diğer holdinglerin olduğu gibi T.A.V.’ın da hükümet ve politikacılarla iyi ilişkiler kurması doğası gereği. Basınla da tabii… Geçen yıl bu zamanlarda Hürriyet Ekonomi Müdürü Vahap Munyar’ı eleştirdiğim bir yazının altına şöyle bir not düşmüştüm*:

“Bu yazıyı kaleme aldıktan sonra 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda çeyrek finale yükselen (A) Milli Futbol Takımı, 22 Haziran’da Hırvatistan ile karşılaşmıştı. Medyatava sitesi Tepe-Akfen-Venture (TAV) Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın’ın bazı gazetecileri maça götürdüğünü yazdı. Ekonomi Müdürü ve TGC Başkan Vekili Vahap Munyar da bu gazeteciler arasındaymış… Munyar’ın servisini ilgilendiren iş-gezilerinin yanısıra spor gezilerine de katılmasına eski bir iş arkadaşı olarak çok sevindim. İşadamlarının öyle etik metik eleştirilerine kulak da asmayıp Milli Takım maçlarına ilgili ilgisiz gazetecileri götürmelerini takdir ediyorum. Özellikle bazı gazeteciler çok iyi tezahürat yaparlar…”

Şimdi ara başlık daha iyi anlaşılıyor sanırım. Ne yazık ki Türkiye’nin en çok satan ulusal gazetelerinden Hürriyet’in bile “Duty Free”deki soygunu ele alıp da halkın avukatı, tüketicinin koruyucusu olmasını beklemek saflık olur.

T.A.V’ın patronunun milli maça, iş yaptığı bir politikacı ya da resmi kurumlardaki bir memuru götürmesi nasıl etik değilse haberini yayınlatmaya çalıştığı bir gazetenin ekonomi servisi müdürünü götürmesi de aynı şekilde etik değildir. Tabii bunu gazetecilerin meslek örgütlerine şikayet etmeyi düşünebilirsiniz? Kimi kime şikayet edeceğiz şimdi? Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi’nin başında bulunduğu Basın konseyi’ne mi? Yoksa Başkan Vekili’nin yine Vahap Munyar olduğu Türkiye Gazeteci Cemiyeti’ne mi? “Çağdaş Gazeteciler Derneği’ne yazmaya ne derseniz?” diye sormayın sizin dilekcenize yanıt bile vermeye mecalleri olmadığını göreceksiniz.

T.A.V’ın yurtdışındaki yatırım haberlerini okuduğumda artık keyiflenmeyeceğim. “Duty Free’deki dolap bana ‘koca şirketin mayası hakkında da ipuçları verdi” diye düşünüyorum.

_______________

* https://acikgazete.com/turkiye/2008/08/15/hurriyet-insan-haklariyla-dalga-gecti.htm

1083160cookie-checkDuty Free’deki soygun!
Önceki haberBaşak Temel’den sanatına dair.
Sonraki haberBeşiktaş eli boş dönüyor
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.