Düzenli olmak

Düzenli insanların hastasıyım. Ben azcık düzensiz biriyim. Zaman zaman iyice dağılıyorum. Bereket neyi nereye koyduğumu azçok biliyorum. Paçamı toplamak için davrandığım oluyor ama çok sürdüremiyorum. Kitaplarla başım dertte. Hangi kitabı nereye tıktığımı çok zaman bilemiyorum. İnsanın çok az kitabı olmalı. Benim kitabım yazık ki çok. Onları eksiltmeye çalışıyorum, kolay olmuyor. Giden on tanenin yerine yirmi tane geliyor. Bir gittiğim yerden kolum koltuğum dolu dönüyorum. O kitapların çoğu bir zaman sonra yazarının bile anımsamayacağı cinsten. Büyük evlerde yaşamıyoruz ki kitaplara ve her şeye gönül rahatlığıyla yer bulalım. Küçücük evlere sığışıyoruz. Evimizin alt katında kocaman bir kitaplığımız olmalıydı değil mi? Evimizin ne alt katı var ne de üst katı. Gelin de siz şimdi koca Montaigne’in şatosundaki kitaplığını aramayın. Kitaplarla uğraşmak çok zor. Bizim de işimiz kitaplarla. Kitaplar toz tutuyor. Camlı kitaplıklar yaptırma olanağımız olmadı. Çalışmalarımda başvurduğum temel kitaplar ayrı yerde duruyor. Zaman zaman onların bile birini ikisini bulamadığım oluyor. Bu koşullarda kendimizden de başkalarından da düzenli olmayı beklemek akılsızlık olur.

Dağınıklıkta da bir verim olabileceğini düşünürüm. Düzenli ve verimsiz insanlar tanımışızdır. Az dağınıklık zenginliktir, ipin ucu kaçmamışsa. Hiç kitap bulunmayan evlerin düzeni bir bakıma bizi kıskandırır. Bir köşede kitaplığa benzer bir şey vardır, duvara asmışlardır onu. İçinde yirmi otuz kitap size bilmiş bilmiş bakar. Onlar genelde okunmamış ve belki de okunmayacak kitaplardır. Kitap bir gereksinimse işte burada da var abilerim gibi bir anlam çıkarılabilir bundan. Bununla birlikte o durumda ev sahibinin her konuda bilgili olması şaşırtıcıdır. Mucize budur işte. Şu kavanoz dipli dünyada bilenlerden çok bilmeyenler biliyor her şeyi. Genç bir adamın benim mesleki bilgilerimin üstünü çizdiğini ve benim uğraşım olan konularda beni bir güzel küle oturtmaya kalktığını, ben biraz direnince de bana ağır sözler söylediğini bilirim. Buna şaşar mıyım? Şaşmam elbette. Terbiye eksikliğiyle ahlak eksikliğinin içiçe geçtiği bir ortamda bizim yapmamız gereken şey belki de pek ortalarda dolaşmamaktır.

Bazı arkadaş toplantılarına giderken bir bilenler ya da daha doğrusu her şeyi bilenler toplantısına gittiğimi düşünürüm. Altında üstünde işe yarar bir şey bulunmayan yeni bilgiler edinme yolunda olduğumu da bilirim. Saçmayla yüzyüze gelmeye iyice hazırsanız, kendinizi buna alıştırmışsanız bu ipe sapa gelmez bilgilerden çokça rahatsız olmazsınız. Gene de bir yer gelir tepeniz atıverir. İşte o zaman kırıcı olmak işten bile değildir. O zaman da şu izlenim uyanır birilerinde: efendim şunun şurasında oturmuş arkadaşça sohbet ediyoruz, işi bu kadar ciddiye alıp duyarlı davranmak doğru mu? Doğru değil gerçekten. Bir süredir kendimi iyi eğittim. Kafa sallıyorum ve susuyorum. Eskiden susmak tavır gibi algılanır diye düşünürdüm ve ben de kendimi iyi kötü bir şeyler söylemek zorunda duyardım. Yaşlandıkça insan kütleşiyor mu nedir, şimdi darılacaklarmış güceneceklermiş gibilerden bir kaygı taşımıyorum.

Gerçekte bizden beklenen ve bizim de kendimizden beklediğimiz nedir? Toplumsal yaşamda son derece sabırlı olmaktır ve özellikle ortalığı karıştırmaya can atan ve bu konuda ustalıklar geliştirmiş olmanın çok özel hazzını yaşayan kimselere fırsat vermemektir. Gelgelelim biz de insanız, sabrın da efendiliğin de ağırbaşlılığın da bir sınırı vardır. Adam sizi usul buldukça başlar bastırmaya. Lahavle çekip susmayı denersiniz, siz geri durdukça adam azgınlaşmaya başlar. En sonunda patlayıverirsiniz. Aslında patlamamanız gerekirdi, ne olursa olsun sabır denilen o güzel kurumun olanaklarından sonuna kadar yararlanmanız gerekirdi. O zaman o karşınızdaki densize acı çektirmiş olacaktınız. Ben neler yaptım, adam tınmadı, herifçioğlunun sinirleri ya taştan ya demirden deyip kendi durumuna yanacaktı.

Bazen ne yapmalıyız diye sorar ya dostlar birbirlerine. Bunu zaman zaman bana da sorarlar. Önce ilkelliklerimizden kurtulmamız gerekir derim. Pekiyi bunun için ne yapacağız? Bunun için önce dağınıklıklarımızdan kurtulmalıyız bir güzel. Az acı kişiliği geliştirir çok acı kanser yapar gibi bir durum var burada da. Çok dağınıklık bizi biz olmaktan çıkarıyor. Dağınıklık deyince yalnızca evlerdeki dağınıklığı anlamayalım, aynı zamanda kafa dağınıklıklarımızı düşünelim, duygu dünyamızdaki dağınıklıkları düşünelim, insan ilişkilerimizdeki dağınıklığı düşünelim. Toplum olarak başımıza gelen birçok kötülüğün dağınıklıktan geldiği tartışma götürmez. Az dağınıklık insanın düşgücünü artırabilir, çok dağınıklık bizi biz olmaktan çıkarır. Düzenli yaşayanlar ve düzenli düşünenler düzgün eğitimden geçmiş kimselerdir.

2099900cookie-checkDüzenli olmak

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.