Edith Piaf – 1

1935’de söylediği şarkı -belki de ilk şarkısıdır- yüreğimizi derinden sarsar: “Son bir defa vals yap benimle / Göğsüne sıkı sıkı bastır beni / Güzel aşk sözleri söyle bana usul usul / Tıpkı ilk gün söylediğin gibi / Yaralı bir kuş diye yavaşça salla beni / Kollarında bir an gene düş göreyim / Geçmiş mutluluğumun yansısı olsun bu da / Sevdiğim vals yap benimle”. Onda yoğun duygusallıklar da buluruz, “İnsanın karnı tok sırtı pekse / Çok güzel ahlak dersleri verebilir” gibilerden bilgelikler de. Yerine göre şakacıdır: “Kendini Seine nehrine atmak istedi / İstedi… ya da en azından öyle dedi” “Onun kollarına düşmek istemezdim / Ama neylersiniz ki / O gün güneş vardı”. Bazen acılı olanın içine gülünçlüyü sığdırır, bazen gülünçlüde acıyı yansıtır. Bazen acı gerçeklerle yüzyüze getirir bizi: “Marsilya limanında / Güzel bir gemi var / Su üstünde dans eder / Ama kaptan artık yok / Kaptan öldü / Acısı çok büyüktü / Atladı geminin bordasından / Şimdi sularda uyuyor oh oh”. Zaman zaman gene şakacı bir bakışla metafizik konularına girdiği olur: “Bir çan çalar ve çalar / O takıntılı ve tekdüze / Ölümde şarkı söyler / Der ki yaşayanlara: / ‘Tanrı bir gün size el sallayacak / Onun kanatları altında / Sonsuz Yaşam’da aşkın / Sonsuzluğunu bulacaksınız’”.

Edith Piaf 1925’den 1963’e kadar şarkı söyledi. Şarkısı sıradan bir şarkı değil gerçek anlamda bir insanlık bildirisiydi. Böylesi bir yeteneği oluşturmak ve işlemek elbette her insanın yapabileceği bir iş değildir. Nerede olursa olsun, adını başköşeye yazdırmak şu ölümlü dünyada ancak ve ancak kendini deha olma yolunda ince ince işlemiş ve sıkı sıkı örmüş insanlara özgüdür. Şarkıcılık gibi sulanmaya elverişli bir işi yetkin ölçülerde kurmak ve insanlığa armağan etmek ancak Edith Piaf gibi öngörülü kişilere özgüdür. Kendine en kolayından “sanatçı” sıfatını yakıştırıveren cahil ve süslü kadınların şarkıları çıktığı yerde boğulurken ya da üç gün sonra susarken Edith Piaf’ın şarkıları her gün yeni bir güç, taze bir yaşarlık kazanıyor. Edith Piaf 11 Kasım 1963’de öldüğünde ölümle yenilenmiş gibiydi, onun ses dünyasındaki egemenliğinin en anlamlı dönemi böylece başlamış oluyordu.

Neydi Edith Piaf’ı bizim için böylesine vazgeçilmez kılan? Soruyu genelleştirebiliriz: nedir bir sanatçıyı ölümsüzler katına çıkaran? İnsan gerçeğini gerçek anlamda açıklayan ve dışlaştıran her yapıt ölümsüzlükle taçlanacaktır. Her büyük sanatçıyı ölümsüz kılan şey Edith Piaf’ı da ölümsüz kılmıştır. Şarkılarında buram buram insan vardı. Biri çıkıp şöyle diyebilir: o şarkıların bütün sözlerini Edith Piaf yazmış değildir, bu şarkı sözleri aralarında Edith Piaf’ın da bulunduğu değişik insanların kaleminden çıkmıştır. Evet, bu doğru. Bu şarkı sözleri tepeden tırnağa şiirdi ve besbelli özellikle Edith Piaf’a yakışıyordu. Evet,  bunların çoğu ya da hemen hepsi “şarkı sözü” deyip geçeceğimiz basit sözler değildir. Bir George Brassens gibi ya da bir Jacques Brel gibi Edith Piaf da şarkılarında ne söylemesi gerektiğini bilen biridir. Öbürleri şarkı sözlerini kendileri yazmışlardır, Edith Piaf bazı şarkılarının sözlerini kendi yazmıştır.

Benim şarkılarını çok sevdiğim Brassens de Brel de Piaf da yapıtlarında insana dokunmayı bilen sanat adamlarıdırlar. Biz gerçek bir sanat yapıtında içinde yaşadığımız dünyayla birlikte kendimizi açıklayan işaretler buluruz. Kim insanı tanımak istiyorsa buyursun sanata gelsin. Sanat bir romanda bilmem ne paşasının yaşamöyküsünü açıklamak için değildir, bir şiirde bilmem hangi evde kalmış kızın duygularını açıklamak için değildir, bir resimde bilmem hangi ünlünün sokağının görüntüsünü çıkarmak için değildir. Sanat yalnızca insanı açıklamak içindir. Piaf’ın sanatı da insanla tıklım tıklım doludur. Onun insanları belki de sizin ya da başka birilerinin insan diye ilgileneceği insanlar değillerdir: sokak fahişeleri, uzak yol kaptanları, çımacılar, lejyonerler… Bunları sever misiniz? Bunlar sizin ilginizi çeker mi? Çekip gidenin ardından bakakalmış bir kadının acıları size bir şeyler söyler mi? “Gemisine atladı gitti / Güzel beyaz gemisine / Bir şey söylemeden gitti / Bir akşam güneş batarken // Onu götüren geminin / Düdüğünü duyarım hep / Hayvanca çıkar sesi / -Onu artık göremezsin / Ondan beri ayın altında / Durur rüzgarı dinlerim / Bana sevgilimden sözetmek için / Kumluğa gelen rüzgarı”.

Evet, Edith Piaf’ın şarkısı gerçek anlamda bir insanlık bildirisiydi. Kendini kendi aynalarında tanıyamayan onun şarkılarında tanıyabilirdi.

641790cookie-checkEdith Piaf – 1

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.