Eğilmez savaşcı

Doğum ve ölüm; evrim denen muazzam kuramın iki dijital aşamasıdır. Doğum ve ölüm arasında yaşanan biyolojik varlıkların tümü tarihte kayıtlıdır. Tarihin akışında, iki dijital aşama arasında seyreden çoğu insan akışla sürüklenirken, kimileri ise dik duruşlarıyla akışı olumluya yönlendirmede aktif rol oynar. İnsanlığın çok şey borçlu olduğu bu savaşçılar çoğu zaman yaşamlarını bu yolda feda ederler. Yokluk içinde ölen Marks da, insanlıktan nasibini almamış çıkarcıların tıkadığı kulaklara giremedi, ama yüzlerini insanlığa ve medeniyete dönmüş tüm yüreklerde hak ettiği yeri buldu.

Eğilmemek, ama ne adına, ne amaçla! Dik durma ilkesi ve eylemi ancak ve ancak amacı ile değerlendirilebilir. Medeniyete ve insani duygulara dönük dik duruştur alkışlanması gereken, insanlığa karşı olanı değil! Geçen hafta yitirdiğimiz yaman mücadeleci Ayfer Ablamız, bir zamanlar taşıdığı soyadı ile müsemma şekilde “eğilmez” idi. Kapitalizmin her türlü habasetine karşı saf yüreklilik ve dik duruşu ile insanlığı, toplumun çıkarlarını ve, hepsinin de üzerinde, ahlaklılığı temsil etti ve savundu.

Ayfer Ablayı ilk olarak, özelleştirme çapulunun ilk dönemlerinde Ankara’da tertiplenmiş bir oturumda, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü’nde görevli bir eleman olarak tanıdım. Bu ilk karşılaşmamız bizi öylesine birbirimize yapıştırdı ki, yıldırım gibi geçen uzun mücadele yıllarının ardından maddi ayrılık geçen haftanın son günü, Cumartesi günü cenazede gerçekleşti. Dostlarının kucağında Kimya Mühendisleri Odasının Kadıköy’deki binasının önündeki mütevazı törende akıllara gelen onlarca mücadele örneği adeta nutkumuzu tıkıyordu. Yetmiş yıla yakın yaşamına neleri sığdırmamıştı ki Ayfer Ablamız! Bedeni ile aramızdan ayrılan Ayfer Abla, ortamına göre yufka yürekli ortamına göre sert ve vazgeçilmez mücadeleci ruhu ile aramızda yaşayacaktır.

Sosyalist mücadelenin örgütlü olarak ve cephe mantığı ile yapılması görüşünü hiç aklından çıkarmamış olan Ayfer Abla, TMMOB ve KİGEM gibi meslek odaları ve özel amaçlı kuruluşlar yanında sendikalarda da fiilen danışman-araştırmacı olarak çalışmış, her daim siyasi yürüyüş çizgisini muhafaza etmiş ve yükseltmiştir. Ailesel geleneklerden de kaynaklanan bu tavır kendisinin her sahada ilişkili ve etkin olmasına ve geniş bir iletişim ağı oluşturmasına yol açmıştır.

Özelleştirme sahte sözcüğü altında toplumun varlıkları özel kesime yok pahasına devredilirken, Mümtaz Soysal, Korkut Boratav ve Bilsay Kuruç gibi değerli hocalarımızın öncülüğünde, Kamu İşletmeciliği Geliştirme Merkezi (KİGEM) kuruldu ve söz konusu soygun politikasına karşı olan akademisyenler ve dostlar çeşitli alanlarda ve zamanlarda bu merkezde görev yaptı. Merkezin genel sekreteri gibi çalışan ve geçtiğimiz yılda kaybettiğimiz İlter Ertuğrul ile birlikte Ayfer Abla’nın yanında Ayla Hanım, ben diğer bazı dostlar da canla başla çalışma örneği sergiledik. Mümtaz Soysal hocamız ve İlter Ertuğrul’un yoğun gayretleri ile özelleştirme aleyhine Danıştay’da çok sayıda karşı dava açıldı ve çoğunda da başarılı sonuçlar alındı. Ne var ki, sahtecilikle kamuoyunu arkasına alan ekonomik güç siyasi örgütü marifetiyle, arada tökezlemiş olsa da, kimi zaman yargı kararlarını dahi uygulamadan, gözünü bağladığı halkın elinden değerli varlıklarını almayı becerdi. Bizleri derinden üzen tüm oluşumlar belki de Einstein’ı haklı gösteriyor: “Dünya kötülük yapanların değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden kötü bir yerdir.”

Dünyadaki ve ülkemizdeki olumsuz gidişatı zaman zaman Ayfer Abla ile tartışırdık. Tartışmalarımızda, görünürde anlaşılamayan politika ya da yürüyüşlerin ne denli sistemik olduğunu ve insanlığın onuruna ters geliştiğini beni inanılmaz şekilde şaşırtırcasına hiddetlenerek anlatırdı. Sistemin işleyişinden öyle örnekleri cımbızlayarak ortaya koyardı ki, işleyiş ve amaç tüm çıplaklığı ile açığa çıkarılmış olurdu.

Çok geniş alana yayılı dostluk ve sevgi bağı ile gerek haber almada gerek etkilemede güçlü bir odak gibi çalışırdı Ayfer Abla. Son zamanlarda yaşı ve kendisini zorlayan rahatsızlıkları nedeniyle durağanlaşan Abla yine de aktif siyaseti izlemeden ve dostları ile tartışmadan uzun süre uzak kalamazdı. Bu meziyetleri ile derinden etkilendiğim ve yararlandığım Ayfer Abla’yı, maalesef, kısa bir hastalık sonucunda geçen hafta kaybetmenin hüznünü yaşıyoruz.

Evet, evrim kuramının bir insanda gerçekleşmesi mukadder ikinci aşaması Ayfer Abla için de gerçekleşecekti ve gerçekleşti. Ama sosyal evrim sürecini nesilden nesile aktarılan kalıtımların muhassalası olarak tanımlarsak her insanın yüklenemediği etkileme-aktarım süreci Ayfer Abla halkasında mükemmel şekilde gerçekleşmiştir ve süreç devam edecektir. Sosyal evrimin her ileri aşaması insanlığa daha büyük saadet ve eşitlik getirmeye adaydır. Ayfer Abla, sonuçlarını öngörebildiği bu aşamaların ileri safhalarını göremeyecekti, sosyal evrime böylesi katkı yapan hiçbir canlının da böyle bir şansı yoktur. Ne var ki önemli olan yaşam süresinde görmek değil, ileriye yönelik katkı yapmaktır. Bu anlamda Ayfer Abla başlı başına tarih idi. Türkiye’nin çeşitli sarsılmalarında ve bu sarsılışlara karşı verilen mücadelede Ayfer Ablanın yeri ve rolü daima vardı. Ayfer Abla, hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan tüm yaşamını sosyal evrime katkı yapmaya vakfetmiş idi. Var olan ekonomik sistemi devamlı eleştiriyor ve insanlığa hizmete yönelik olası açılım kanallarını işaret ediyordu. Gelecek nesillere örnek teşkil eden Ayfer Abla’nın hedeflediği insanlık için özgür ve adil düzene, izleyicilerinin giderek büyüyen çabaları sayesinde daha da büyütülerek ulaşacağından eminim.

Tarihin insan kalabalığı bölümü sadece iki dijital aşama arasında yaşayıp, kayda geçmeden yok olup giden biyolojik varlıklarla doludur. Tarihin kaydına geçenler ise, iki dijital aşama arasına sıkışmış biyolojik varlıklarını ileriye aktardıkları fikir ve eserleri ile aşan, topluma katkı yaparak tarihi sürükleyen kıt insanlardır, eğilmez savaşçı Ayfer Abla gibi!

2207730cookie-checkEğilmez savaşcı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.