Emine Erdoğan Salda’dan sonra Patara’yı ziyaret edecek!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE  – Salda Gölündeki millet bahçesi projesinden mutmain olduğunu açıklayan Emine Erdoğan’ın şimdi de Antalya’nın ünlü Patara kumsalını ve antik kentini ziyaret edeceği belirtildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın 19 Ağustos’ta Antalya’nın Kaş ilçesindeki Patara antik kentini ve ünlü kumsalını ziyaret edeceği öğrenildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2020 yılını turizmde Patara Yılı ilan etmişti.  Likya uygarlığının başkentliğini yapan kentlerden biri olan Patara’da bir süredir hummalı bir restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışması yürütülüyor. Erdoğan’ın Patara kumsalında denize caretta caretta yavrularını bırakacağı belirtiliyor. Emine Erdoğan, geçtiğimiz yıl millet bahçesi projesiyle gündeme gelen Burdur’daki Salda Gölü’nü ziyaret etmiş ve ardından “ben mutmain oldum, halkımızın da mutmain olmasını tavsiye ediyorum” ifadelerini kullanmıştı.

CUMHURBAŞKANI 2020’Yİ PATARA YILI İLAN ETTİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz Şubat ayınca 2020 yılının Patara Yılı ilan edildiğini duyurdu. Ancak Mart ayında kovid-13 salgınında ilk vakanın açıklanmasının ardından başlayan sokağa çıkma yasakları ve uluslararası uçuşların ertelenmesiyle turizm bu sezona kayıplarla başladı. Buna rağmen Patara antik kentinde hummalı bir çalışma başlatıldı. Karşılama merkezi ve çevre düzenlemesi gibi çalışmaların yanında onarım ve restorasyonlara girişildi.

KUMLARIN VE BATAKLIĞIN ARASINDAN ÇIKARILAN BİR BAŞKENT

Patara antik kenti ile caretta caretta türü deniz kaplumbağalarına ev sahipliği yapan ünlü Patara kumsalı birbiriyle iç içe. Antik kentte 1988 yılından bu yana zor koşullarda yapılan arkeolojik kazıların bir kısmı kumulların içinde, bir kısmı ise eski bir liman olan bugünkü bataklık ve sulak alanda yürütülüyor. Bir bakıma Patara kumların ve bataklığın arasından yeniden gün yüzüne çıkarılıyor.

ANTİK KENTTE OSMANLI TELSİZ İSTASYIONU BULUNDU

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2020’yü turizmde ‘Patara Yılı’ ilan etmesinin ardından başlatılan çalışmalardan biri de, antik kentin sınırları içinde bulunan Osmanlı’nın son dönemlerine ait olduğu belirtilen telsiz telgraf istasyonu kalıntılarının restorasyonu. Sultan II. Abdülhamit döneminde yapıldığı kaydedilen ve Osmanlı’nın ilk telsiz telgraf istasyonu olarak tanıtılan yapının restore edilmesinin ardından müze haline dönüştürüleceği belirtiliyor.

UZUN PATARA KUMSALI ANTİK KENTLE İÇ İÇE

Yalnızca tarihi kültür mirasıyla değil, aynı zamanda doğal varlıklarıyla da öne çıkan Patara’daki ünlü kumsal Muğla sınırlarına kadar uzanıyor. Bu uzun kumsal aynı zamanda Akdeniz’de yaşayan ve nesli tehlike altında bulunan ‘caretta caretta’ türü deniz kaplumbağaları için de önemli yuvalama alanlarından biri.

KUMSAL YAKININDA BAŞLAYAN VİLLA İNŞAATLARI TEPKİ ÇEKMİŞTİ

Patara kumsalının iç kesimlerinde yer alan kum tepelerinde 2011’de başlayan villa inşaatları, uluslararası koruma kuruluşlarını harekete geçirmiş, Türkiye’deki ilgili bakanlıklara uyarı mektupları iletilmişti: (https://acikgazete.com/trkn-kaplumbaa-ile-imtihan/)

ULUSLARARASI KURULUŞLARDAN TÜRK MAKAMLARINA UYARI GELDİ

Akdeniz Deniz Kaplumbağalarını Koruma Birliği (MEDASSET), Patara kum tepelerinde yaşanan betonlaşmanın ve kumsaldaki insan kaynaklı tahribatların vereceği zararlara dikkat çeken raporlar hazırlamış ve bu konuda Türk makamlarını uyarmıştı. Ancak Türk makamları bu uyarılar karşısında “merak etmeyin her şey kontrol altında” mesajı vermekle yetindi: (https://www.magmadergisi.com/direndoga-turkiye/patara-betonlasiyor)

PATARA BİR VİLLA MEZARLIĞI GİBİ

Sonuç olarak Patara antik kentinin de bulunduğu Gelemiş Mahallesi’nde koruma amaçlı imar planı hazırlandı ve bu kapsamda alanda bulunan kooperatiflerin inşaatlarını tamamlanırken kimi yeni ruhsatlı ya da kaçak inşaatlar da ortaya çıktı.

KÜLTÜREL VE DOĞAL MİRASI TURİZMİN ÇEŞNİSİ OLARAK GÖRÜLÜYOR

Yakın geçmişte betonlaşma kıskacına alınan Patara bölgesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Patara Yılı” açıklamasının ardından devletin ilgili kurumları tarafından daha yakından ve hassasiyetle takip edildiği göze çarpıyor. Ancak kültür ve doğa mirasının yalnızca bir tür “turizm çeşnisi” olarak görülmesi ve ekonomik kazanımın payandası yapılmasının olumsuz sonuçlarını her yerde görüyoruz.

SALDA GÖLÜNDE YAŞANANLAR ÇARPICI BİR ÖRNEK

Burdur’daki Salda Gölü bu düşünce biçiminin en çarpıcı örneklerinden biri. En tepesinden, kılcal damarına, Cumhurbaşkanından muhtarına doğal ve kültürel varlıklar birer ekonomik kaynak olarak görülüyor. Elbette aynı zamanda ekonomik bir kazanım da elde edilmeli ancak konuya salt bu çerçeveden yaklaşmak bir nevi altın yumurtlayan tavuğu kesmek gibi sonuçlar doğuruyor.

EMİNE ERDOĞAN SALDA GÖLÜNDEN SONRA PATARA’YA GİDİYOR

Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Erdoğan Salda Gölü kıyısında millet bahçesi yapılacağını duyurmuş, ardından da girişimler başlamıştı. Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın daveti üzerine Eylül 2019’da helikopterle Salda Gölü’ne gelerek incelemelerde bulunan Emine Erdoğan, projeyi incelediğini ve tatmin olduğunu, “ben mutmain oldum, halkımızın da mutmain olmasını tavsiye ediyorum” sözleriyle anlatmış, göle bir de pelikan bırakmıştı: (Emine Erdoğan Salda gölüne gitti… “Tebrik ediyorum bakanlığımızı”)

SALDA GÖLÜ İÇİN MUTMAİN OLMAYANLAR HAKLI ÇIKTI

Ancak Emine Erdoğan’ın “mutmain oldum” sözleri epeyce eleştiri konusu oldu. Bu eleştirilerin haklılığı ise birkaç ay önce, korona virüs salgını nedeniyle sokağa çıkma yasağının başladığı günlerde ortaya çıktı. Salda Gölü kıyısında uygulamaya konulan millet bahçesinin yapımı için yer teslimi yapılan yüklenici firmanın geçtiğimiz Nisan ayında göle özelliğini kazandıran beyaz renkli hidromanyezit kumulları iş makineleri ve kamyonlarla taşıması Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Konuyla ilgili haberlerin yayınlanmasının ardından açıklama yapan bakanlık, “görüntüler bizi de rahatsız etti” diyerek soruşturma başlatıldığını, ilgili firmaya idari para cezası uygulandığını duyurdu.

ZİYARETÇİ GİRİŞİNİ KISITLAMAYAN İDARE TAHRİBATI ÖNLEYEMEDİ

Salda Gölü’ndeki uygulamaların yarattığı ziyaretçi baskısı, göl kıyısında oyuklar açılmasına da neden oldu. Alana ziyaretçi girişini kısıtlamayan idare, ziyaretçilerin göl kıyısında şifalı olduğuna inandıkları çamurları almak için dev oyuklar açmaması için jandarma yoluyla uyarılar yapmakla yetiniyor. Bu görüntüler tam bir acziyet göstergesi. Adeta fanusta korunması gereken doğal ve kültürel varlıklar, popülizm ve ekonomik yarar uğruna kitlelerin baskısına açılıyor ve ardından da önlem alınmaya çalışılıyor. NASA’nın Salda Gölü’yle ilgili açıklamasını bile “daha çok insan gelsin” diyerek fırsata çevirmeye çalışan idarenin bu tavrının neden olduğu tahribatlar kısa süreli kazanımlar uğruna doğal ve kültürel varlıkların geleceğe kalmasının önündeki en büyük engellerden biri olarak tarihe geçecek.

EMİNE ERDOĞAN PATARA’DA DENİZE CARETTA YAVRUSU BIRAKACAK

Cumhurbaşkanı Eşi Emine Erdoğan’ın “mutmain” olduğu Salda Gölü’ndeki uygulamaların yarattığı kaygılar sürerken şimdide Patara’ya yapılacak ziyaret gündeme geldi. Edindiğimiz bilgilere göre Emine Erdoğan beraberindeki heyet ve basın mensuplarıyla 19 Ağustos’ta Patara’ya bir ziyaret gerçekleştirecek. Patara antik kentini ziyaret etmesi beklenen Emine Erdoğan’ın aynı zamanda Patara kumsalında denize caretta caretta türü deniz kaplumbağalarının yavrularını bırakacağı belirtiliyor. Özetle Emine Erdoğan Patara’da bir tür halkla ilişkiler gösterisi yapacak.

PATARA’DA SORULAMAYAN SORULAR

Ancak pek çok konuda olduğu gibi Patara’daki çirkin yapılaşmanın yıllardır uluslararası sözleşmelere neden konu edildiği, Türkiye’nin Patara karnesinin neden hep kırıklarla dolu olduğuna hiç değinilmeyecek. Organizasyon şirketlerine verilen ve maliyetinin ne kadar olduğunu kamuoyunun asla tam olarak bilemeyeceği gezilerden biri daha tamamlanmış olacak. Bol bol kumsal pozları ve “dünyanın ilk ve enleriyle” başlayan sunumlarla antik kentin kültür varlıkları bir kez daha gündeme getirilecek. Arkeolojik sit alanı olarak ayrılan arazide karşılama merkezi, otopark ve satış üniteleri yapımına neden izin verildiği, böylesine önemli bir kültür mirasının çevresinin neden yapılaşmaya kurban edildiği, betonun ve parke taşlarının antik kentin içinde ne işi olduğu gibi sorular da sorulmayacak.

Antik kentlerde bile Osmanlı varlığı aranıp bulmanın moda haline geldiği bu dönemin en çarpıcı göstergelerinden biri olan Patara’daki telsiz telgraf istasyonu binası önünde büyük pozlar verilip ulu hakan Sultan II. Abdülhamit’e güzellemeler düzülecek.

UMARIZ PATARA DA SALDA GÖLÜNÜN KADERİNİ YAŞAMAZ

Emine Erdoğan’ın Patara ziyareti umarız Salda Gölü’ndekine benzer sonuçlar doğurmaz. Umarız devletin zirvesi antik kentin ünlü sütunlu caddesinden bakınca hemen batıdaki eğimli arazide birbiri ardında sıralanan beton mezarlığı villaları görür ve bunun nedenini sorar. Umarız kum tepelerinin gerisinde yapılan kaçak inşaatları, uluslararası kuruluşların uyarılarına rağmen korunan alanda inşa edilen villaların neden orada olduklarını merak eder ve gereğini yapar. Ancak Patara’da görünen manzara bunun pek de öyle olmayacağına işaret ediyor.

ARKEOLOJİDE YENİ DÖNEMİN ANLAYIŞI: KAZ VE KAZAN!

Müteahhit firmaların dört bir yanına yayılmasıyla antik kent adeta bir tür şantiye görünümünde. İş makineleri, kamyonlar, traktörler ve dev vinçler tarihi dokunun ortasında çalışıyor. AA’nın servis ettiği habere göre geçtiğimiz Temmuz ayında antik kentin ziyaretçi sayısında rekor kırılmış. Ancak plajla aynı girişi kullanan ziyaretçilerin ayırt edilip edilmediği belirtilmiyor. AA’nın haberine göre geçtiğimiz Temmuz ayında Patara’yı 66 bin kişi ziyaret etmiş ve toplam 1 milyon 145 bin TL gelir elde edilmiş. Geçtiğimiz yılın aynı dönemindeki ziyaretçi sayısının ise 35 bin civarında olduğu kaydediliyor. Tek başına bu bakış açısı bile idarenin kültür mirasına yönelik bakışını ortaya koyuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığının arkeolojik kazılardan beklentisi de tam bu yönde. Kaz ve kazan şeklinde özetlenebilecek olan bu bakış açısına göre ören yerlerini kazan arkeologlar para getirecek tarihi kalıntı bulmaya yönelik bir baskı altında çalışmak zorunda. Çünkü esas olan oradaki kültür varlığının asıl değeri olan bilgi değil, bir obje olarak turizmin payandası olarak para kazandırıp kazandıramayacağı.

 

2442520cookie-checkEmine Erdoğan Salda’dan sonra Patara’yı ziyaret edecek!
Önceki haberDolar/TL 7,40’ı aşarak rekor kırdı
Sonraki haberBelarus’ta Lukaşenko’ya karşı genel grev
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.