On Haziran akşamı İstanbul Harbiye Askeri Müzesi’nde sessiz sedasız, olağandışı bir gösteri gerçekleşti. Devinimler Yaşama Sevinci Dans Topluluğu Ankara’dan sonra üçüncü kez İstanbul’da izleyici karşısına çıktı ve iki saat boyunca unutulmaz bir dans ziyafeti sundu. British Council, Çankaya Belediyesi, Bedensel Engelliler Genel Merkezi, Okyanus ve Gülüm Pekcan Dans Stüdyosu’nun işbirliğiyle oluşturulmuş olan bu dans grubunun en önemli özelliği dansçılarının bir bölümünün bedensel engellilerden oluşmasıydı.
Engelli insanların hakları konusunda sosyal bilinci arttırmak, onların neler yapabileceğini göstermek amacıyla kurulan Devinimler Yaşama Sevinci Dans Topluluğu’nun gösterisine yoğun ilgi gösterenlerin büyük bir bölümünü de, ne yazık ki yine bedensel engelliler oluşturuyordu. Çankaya Belediyesi yetkilileri, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Faruk Öztimur, Bedensel Engelliler Derneği Başkanı ve British Council yetkililerinin de katıldığı gece, her zaman olduğu gibi, “hanımefendi” manken sanatçılar, tekelci basınının angaje haberleri ya da beleş eğlenceli “in” mekan açılışı gibi derin ve önemli haberlerin peşinde koşan değerli medyamızın ilgisine masar olamadı. .
On altı üyesinin altısının tekerlikli sandalyeye bağımlı olmasına karşın, Devinimler Yaşama Sevinci Dans Topluluğu sahnede “engeli” engel kabul etmediklerini bir kez daha gözler önüne sererek güç, hız, denge ve güvenin biraraya gelmesinin ortaya çıkardığı büyülü bir gösteriye imza attı. Koreografisini Gülüm Pekcan’ın gerçekleştirdiği gösterinin müzikleri, ünlü sanatçı Mercan Dede’nin imzasını taşıyordu ve Mercan Dede olağanüstü bir duyarlılık göstererek dansçı arkadaşlarını Askeri Müzede ki gösteride de yalnız bırakmamıştı.
Dans, tek başına, iki kişiyle, çok kişiyle… Dans tekerlekli sandalyeyle, koltuk değnekleriyle… Dans, yürekle, inançla, sevgiyle. Evet! Pazar akşamı sahnelenen danslar tüm bunların bir bileşkesiydi. Onaltı insan yüreklerini bu işe koymuşlar ve engel tanımama düşüncesinin varabileceği en uç noktalardan birine danslarıyla ulaşmayı başarmışlardı. Onları izlerken insan “engelin” sadece insan beyninde olduğunu bir kez daha farkediyordu.
Evet , yaşam her an, her birimizi aniden “engelli” bir insana dönüştürebilir. Bu konuda kimsenin yapabileceği pek bir şey yok. Ancak ya tamamen sağlıklı bir bedenin içine hapsedilmiş olan engelli beyinler. Önemli olan bedensel engeller değil, yeter ki insanın beyninde “engeller” olmasın..