3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ydü… “Engelli bir yazar olarak bir şeyler karalamak da boynumun borcu” diye düşündüm… Engeliniz nedir diye merak ederseniz, 2 yaşında geçirdiğim çocuk felcinden dolayı sağ ayağım 8 cm kısa. Aksıyorum… Türkiye’de 50 yıl önce çocuk felci aşısı yaygın değilmiş…
Türkiye yüzde 13 ile dünya engelli ortalamasını yakalamış durumda. İngiltere’de bu oran çok daha az ama sokaklarda Türkiye’dekinden daha çok engelli görürsünüz. Çünkü İngiltere engellisinin önüdeki engelleri kaldırarak yaşamın içine sokmayı beçerir…
Türkiye engelli olmak zor… Öncelikle engelli kelimesinde bir birlik yok. Engelli, bazen sakat, bazen özürlü olur. En komiği de bir cümlede üçü birarada da kullanılır.
Türkiye’de engeli dostu tasarımlar yeni yeni başlıyor. Bazı aksaklıklar da oluyor haliyle. Örneğin (11 yıl önce kaleme almıştım) Ankara Kızılay’da metrodaki engelli asansörüne gitmek için 30 basamaklı merdiveni aşmak gerekirdi…
Herşeyden önce engellinin engeli namıdır… Övündüğümüz kültürümüzde engelli ya da yakının duygusu düşünülmez. Kör Mahmut aşağı, Çolak İbo yukarı… Garip ama “Nasıl gidiyor” sorusu da “Kör topal” diye yanıtlanır…
Engelli defolu görülür. Kafadan engelliler dışında engelliye kız da vermezler… Bir tanıdığım şaşı olduğu için askerden muaftı ama “evlenemem” korkusuyla bir yolunu bulup askere gitmişti. Neyse boşa askerlik yaptı garibim. Çünkü döndüğünde de bir şaşı kızla evlendi… Gündemdeki bedelli askerlikte de askerlikten muaf engelliler isterlerse bedel ödeyebilecekmiş… Yani para karşılığında deftere “engelli” yerine “bedelli” yazacaklar… Allah akıl fikir versin…
Üniversiteyi bitirdiğim dönemde özellikle engellileri işe almamak için ”muafiyet”i tanımaz ve askerlik yapmayı şart koşarlardı. Ben askerlik için sağlık kontroluna gittiğimde de masada oturan yüksek rütbeli bir asker “Oğlum sen çürüksün!” demişti… Bildiğiniz gibi “Çürük” bir de seks işçileri için kullanılıyor…
İşyerlerinde engelli eleman kotası oldu bitti vardı ama ne uyan olur ne de kontrol eden…
Sosyal devlet anlayışında engelli ve engelli ailesinin yükünü toplum paylaşılır. Engelliye pozitif ayrımcılık yapılır. Türkiye’de bunlar kağıt üstündedir. Toplum da bunları tanımaktan yana değildir zaten… Bu konuda pek çok örnek verebilirim ama kafanızı şişirmek istemem.
Unutmadan yazayım 12 Eylül 1980 cuntasının iktidarı ele geçirdiğindeki ilk icraatı neydi biliyor musunuz? Engellilerin vergi muafiyetini azaltmak…
İngiltere’deki engelli hakları Türkiye ile kıyas götürmez tabii. Bu yıl Muhafazakar ve Liberal koalisyon da 12 Eylül cuntası gibi gözünü engellilere dikti. Engellinin üç kuruşuyla bütçe açığını azaltacaklar… Ne yazık ki günümüzde engelli hakkı daha genişletileceğine daraltılıyor…
Londra’daki bizim toplum üyelerine de iki çift sözüm var. Engellilere ayrılan park yerlerini haksız yere kullananların çoğu bizim uşaklar. Bence yüz kızartıcı bir durum…
Sonuç olarak dostlar, engellilik bir durum. Engelli ne kendi durumunun abartılmasını ister ne de engelinden dolayı yaşamının zorlaştırılmasını.
AÇIK GAZETE GECESİ…
Londra’daki dostlarımız… 11 Aralık saat 19-24 arasında “182 Stoke Newington Rd. N16 7UY” adresindeki Solche Restaurant’da Açık Gazete Gecesi düzenleyeceğiz.
Herkese açık olan gecede, Londra’da yaşayan sanatçılardan Kemal Külahçı, Cahit Baylav, Çiğdem Arslan, Sedat Sarıcı ile Ezo, Açık Gazete ile dayanışma amacıyla sahneye çıkacaklar. Bir taverna tadında geçecek gecede açık büfe ve yemek dahil £25 olarak saptadık.
Gecenin amacı Açık Gazete ile dayanışma ve birlikte felekten bir gün çalmak…
Eğer bir “engel”iniz yoksa sizi de geceye bekliyoruz. :-)