Ensar Vakfı ve çocuk tecavüzleri

Yoksa tecavüzün altında yatan gerçekleri araştırmadan bir kişiyi cezalandırarak işin üzerine örtü çekildiğini mi düşünmeliyiz? Bu konu da soruları herkes çoğaltabilir. Çoğaltması da gerekir. Sorular soruldukça olaylar ve olgular açığa çıkar. Gerçeklerle yüzleşiriz.

Hiç kuşkusuz tecavüzcüye çıkan karar suçların şahsiliği bağlamında düşünürsek yerinde diyebiliriz. Ancak bu suç bir kurumsal yapı altında işlenmişse suçun şahsiliğinin yanına bir de kurumsal sorumluluk eklemek durumundayız. Bu karar aslında, Ensar vakfın da çok sayıda çocuğa yapılan tecavüz olayını gizlenmesi anlamına gelir. Çünkü bu kurum yasadışı evler oluşturmuş, denetim dışı çalışmış ve denetimde yapmamış! Haliyle de kurumsal suçlar işlemiş. Kurumsal suçlar için herhangi bir ceza yok. Tecavüzü birey yaptı da o yasadışı evleri birey açmadı. Ensar vakfı o evleri açtı. Çocukları da o adama Ensar vakfı teslim etti.

Demek ki suçun şahsiliği yanında bir de kurumun kurumsal suçu var. Apar-topar çıkarılan bu karar da soruşturma eksik kalmış. Cezalandırma da eksik olmuş. Bu bağlam da eksik kalan noktadan konu üzerinden tartışılmalar devam edecektir. Her ne kadar bir aklama, paklam durumu yaşananmış olsa da ortada çok sayıda yapılan saldırı karşısında sessiz kalınmış. Yargı bu eksiklikleri görerek hareket etmesi gerekir. Ensar vakfı hakkında soruşturmayı derinleştirerek sürdürmesi gerekir. Bunu yapmadığı sürece de bu tartışmaların önüne geçemez. Adalette gerçekleşmiş sayılmaz. Eğer olayın üzeri kapatılmak istenmiyorsa, adaletin yerini bulması amaçlanıyorsa o zaman Ensar vakfı yöneticileri hakkında soruşturma derinleştirilmesi gerekir.

Erdoğan, AKP iktidarı “90 yıllık enkazı kaldırdı” demişti. Buradan şunu soralım: Cumhuriyet tarihinde Ensar vakfında yaşanan olay gibi kaç tane var? AKP iktidarı da tam kadro bu vakfı desteklediğine göre, Ensar Vakfından daha lanetli bir enkaz olabilir mi?

Yargı tarihini en hızlı ceza kararını çıkması Enser vakfına yönelik eleştirilerin önün kesmek içindir. Lanetli yapıyı korumaya yönelik bir tutumdur. “Muharrem R.’nin 9 yaşında 10 oğlan çocuğuna” tecavüz etmesi ve çok sayıda öğrenciye yıllarca cinsel tacizde bulunması, Vakıf yöneticilerinin buna ses çıkarmaması ve göz yumması Vakıfın sorumlu davranmadığının en açık göstergesidir. Suç işleyenle suçu gizleyen arasında ahlaksal olarak bir fark yoktur. Yasa dışı evlere çocukların gönderilmesi vakıfın istismara olanak sağladığının bir kanıtı olarak karşımıza çıkar. Bu da cezanın bir kişiye kesilmek suretiyle vakıfı korumaya almaktan başka bir anlam ifade etmez.

üstelik bu adamın sapık davranışı yeni bir olayda değilmiş! cinsel istismara uğrayan çocukların sayısı 45olduğuna göre, tecavüzlerin 3 yıl süresince devam etmesi, vakfın yurt ve evlerinde yatılı kalan küçük çocukların bu süre boyunca denetimsiz şekilde bu cinsi sapığın ellerine bırakılmış olması, aslında yasadışı olan bu evlerin de valilikçe hiç denetlenmemiş olması vakıfın suçunun açık göstergesidir.

” Ensar Vakfın, yargıya düşen ikinci Ensar Vakfı Çorum Şube Başkanlığı yapan ve AKP Belediye Başkan adayı da olan, yerel gazete de sık sık din, ahlak ve namus üzerine makaleler yazan Din Kültürü öğretmeni 52 yaşındaki Zekai İşler o yaz Kuran kursuna gelen 2 kız çocuğuna tecavüz etmiş. Pedofili – Sübyancılık” davası olduğu da bu süreçte yeniden gündeme geldi. Ama ne İlginçtir ki mahkeme sonunda, “nitelikli cinsel istismar” suçuyla yargılanan ve 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması gereken Zekai İşler, Adli Tıp’ın verdiği ‘kız çocuğunun ruh sağlığı bozulmuştur” raporuna rağmen “iyi hal”den 2010 yılında sadece 4 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmış.

Bütün bunlar tesadüfü olaylar olmadığı gibi AKP’lilerin tecavüzcü vakıfı sahiplenmesi de tesadüfü bir durum olmadığını ortaya koymakta. Tıpkı bu olayın da Deniz Feneri olayı gibi bu olayın da AKP ile yakın bağlantısı olduğu görülerek düşünülmeli! Erdoğan ailesinin de bu vakfa neden özel ilgisinin olduğu biraz sorgulanmalı? Dindar ve kindar bir nesil yetiştirmenin kaide ve kuralları sorgulanarak yaşanan çocuk istismarlarıyla alakası kurulması yerinde olur.
Ahmet Hakan, Cenk Dilberoğlu ile yaptığı söyleşide verilen yanıtlar hayli ilginç: bu “Örtbas iddiası nereden çıkıyor?” diyecek kadar insanların aklıyla alay eden bir insan karşımıza çıkıyor. “Savcılığın gizlilik ve yayın yasağı kararı vermesini” de kendilerinden bağımsızmış gibi göstermeye çalışması da suçluluğun ulaştığı boyut olsa gerek. ” Çocukların ruhsal gelişimleri, devam eden okul ve sosyal hayatları göz önünde bulundurulmuştur” demekle de savcıların gizlilik kararlarına gerekçe uydurmaktalar.

” Kimsenin alnında “tecavüzcü” yazmıyor. Karaman özelinde yaptığımız araştırmada bu şahsın itibarının çok yüksek, sevilen ve sayılan bir kişi olduğu, Milli Eğitim’de ilkokul sınıf öğretmenliği yaptığı ve başarılı bir öğretmen olduğu için veliler tarafından tercih edildiği, insanların bunları yaptığına inanamadıkları gibi bilgilere ulaştık.” derken de aslında bakanlık güvenceli demeye çalışmış.

Bütün bu açıklamalar, beyanlar Ensar Vakfının yasadışı Evler çalıştırarak çocukların kullanılmasına olanak yarattığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Ensar Vakfı açıkça suç işlemiş, suçun işlenmesine yardımcı olmuş. Bu vakfın cezasızlığı kabul edilemez. Daha öncede bu vakfın başka bir şubesinde bu türden olaylar başlarına gelmiş. Bu bağlamda yaşananlardan da ders almamışlar. O nedenle de soruşturma iyice derinleştirilmesi gerekir.

1581960cookie-checkEnsar Vakfı ve çocuk tecavüzleri

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.