Erdemol Suriye gözlemlerini yazdı

Üretken olan yazarın son kitabının önsüzünü Ekonomist ve köşe yazarı Ergin Yıldızoğlu yazdı. Yıldızoğlu’nun önsözü aynen şöyle:

Karl Marx, ünlü VIII. Tez’de “Toplumsal yaşam özünde pratiktir. Teoriyi gizemciliğe götür en tüm gizemler, akla uygun çözümlerini, insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.” [[1]] saptamasını yapar. Bu saptamanın ışığında bakınca, “Suriye” olayının, AKP döneminde Türkiye dış politikasına yön veren “Stratejik Derinlik” teorisinin, bundan türetilmiş “komşu ülkelerle sıfır sorun” politikasının tüm mistiğini dağıtan pratiğin adı olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Özellikle de elinizdeki çalışmayı okuduktan sonra.

“Stratejik Derinlik” teorisine göre, Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu geçmişi, Sünni Müslüman geleneği ve yapılanması, bölgede bir “stratejik derinlik” ayrıcalığına sahip olma anlamına geliyordu. Bu stratejik derinlik sayesinde, küresel bir hegemonun, günümüzde ABD’nin desteğine dayanarak, Türkiye bölgede güç yansıtacak, Müslüman ve Arap dünyasının lideri konumuna yükselecekti. Bu vizyona göre Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi’nin ortağı olarak bölgede, bu hegemonla stratejik birlik içinde düzen kurucu bir pivot ülkeydi.

Bu 21. Yüzyılın “Büyük Osmanlı Barışı” hayaliydi. Bu hayal, Batı emperyalizminin bölgede kendisiyle çalışacak, Müslüman ama emperyalizmin ekonomik, siyasi kullanımına, kültürel etkilerine açık (“post-colonial”) diğer bir değişle “ılımlı” Müslüman müttefik hayaliyle de uyum halindeydi. AKP kurmaylarına göre de, zaten AKP, “iç ve dış dinamiklerin çakışmasının” adıydı.

Batı, son iki genel seçimlerde, Financial Times, The Economist, The New York Times gibi yayımlarda sık sık okuduğumuz gibi, ılımlı İslam’ın seçimle iktidara gelebileceğini, orada kalabileceğini, AKP yoluyla kanıtlamaya niyetliydi. Böylece Siyasal İslam Radikal kanatları tasfiye edilerek, Batı’nın uzantısı bir harekete dönüştürülecekti.
Elinizdeki çalışmayı okurken, bu fantezinin de Suriye olayında iflas ettiğini, Batı’nın, Ilımlı İslam’a verdiği destekten beslenerek yetişen zehirli otlardan, Selefi hareketin kasaplarından, Batı’nın fena halde korkmaya başladığını, Suriye konusunda şimdi ne yapacağını bilemez noktaya geldiğini de göreceksiniz.
Mustafa K. Erdemol’un, bizzat yerinde, Suriye’de, savaşın içinde edindiği deneyimlerinden, güçlü bir teorik donanım, ama daha da önemlisi, sağlam bir “etik” duruştan kaynaklanan çözümlemelerinin berrak bir bakış açısıyla sunulduğu bu çalışma “Suriye olayının” tüm yerel, bölgesel, hatta yükselen güçlerle egemen güçler arasındaki dengeler ve rekabet alanı bağlamında küresel boyutlarıyla özlü bir biçimde ve dinamik bir anlatıyla ortaya koyuyor. Bu çalışma bize, “Arap Baharı” denen olayları da kapsayan kapsamlı bir Ortadoğu panoraması sunuyor

Erdemol, bu çalışmada, neden Suriye’nin bir Libya ya da Irak olmadığını, Beşar Esad’ın, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun beklediği gibi “on, on beş gün” içinde devrilememiş olmasının nedenlerini, yerel muhalefet hareketlerine, özelde, “Arap baharı” tanımlamasıyla saptırılmaya çalışılan devrimci dalgaya, emperyalizmin müdahale etmeye başlamasıyla ortaya çıkan insanlık trajedilerini daha kolay anlamamıza yardımcı oluyor.

Okudukça Suriye sorunun giderek Türkiye’yi de içine çeken bir bataklığa dönüşmeye başlamasını tüm boyutlarıyla izleyebiliyoruz. Sanırım tarih de AKP Türkiyesi’nin Suriye politikasının ne kadar yanlış, AKP yönetiminin çevresindeki realiteyi anlamakta ne kadar yetersiz olduğunu yazacak ve bu yanlışın yetersizliğin hem Suriye hem de Türkiye halkına ne kadar pahalıya patladığını da… Belki de, tarih, Türkiye’nin kurtlar sofrasına oturmaya çalışırken, kendini menüde bulmuş olduğunu da bir dip not olarak ekleyecek.

Neden eklemesin ki, Suriye olayı başladıktan sonra çatışmalarda on binlerce insan öldü. Yüzbinlerce insan evinden toprağından oldu, başka ülkelere sığındı. Kendi halkına doğru dürüst bakmaktan aciz olan bu ülkelerde tam bir perişanlık içinde yaşamaya katlanmak zorunda kaldı. Bu sırada, rejime muhalefet eden kesim içinden, Selefi akım tüm şiddeti, bağnazlığı ve acımasızlığıyla yükselerek egemen silahlı güç haline geldi.

ABD ve Avrupa’nın Suriye’de Esad sonrasında oluşacak bir rejim bağlamında büyük bi tehlike olarak gördüğü, giderek terk ettiği bu akımın savaşçılarının, kadrolarının Türkiye topraklarında üstlendirilmesi, gelecekte büyük istikrarsızlık yaratma potansiyellerine sahip bir dinamik yarattı.

Bu dinamiklere, AKP hükümetinin, bir taraftan Kürtlerle, Irak Kürdistanı’ndaki petrolleri de kapsayan kimi hesaplara girişirken, aynı anda bu Selefi grupları Suriye Kürdistanı’ndaki Kürtlere karşı kullanmaya çalışması gibi, garip politikalarla, Irak Kürdistanı’nı Iraktan kopartmaya çalışırken, ABD ile düşmeye başladığı uyumsuzluğu eklediğimizde, karşımıza korkutucu olaylara gebe bir ufkun açılmaya başladığını görüyoruz.

AÇIK GAZETE: Suriyeli demokrat devrimciler, yabancıların içişlerine karışmasını istemiyor ve her türlü müdahaleye karşı çıkıyor… Bu aklıselim ses ne yazık ki Türkiye basınında pek yankı bulmuyor. Cumhuriyet muhabiri Kemal Erdemol güçlü kalemiyle bir istisna oluşturuyor. Suriye’de olayların sıcağında Suriyelilerle görüşüyor, gündemi oluşturan isimlerle röportaj yapıyor… Erdemol Londra’daki söyleşisinde de “Türkiye ulusal basınında yazılanlara lütfen inanmayın” diyerek Suriye konusunda çevrilen entrikalara karşı katılımcıları uyarmıştı… “Suriye Denklemi” okuru objektif bilgilendirerek gerçeklerle başbaşa bırakacak… Açık Gazete, okurlarına “Suriye Denklemi”ni öneriyor…

719060cookie-checkErdemol Suriye gözlemlerini yazdı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.