Erdoğan dönmeliydi

17 Aralık Brüksel sonrasında Türkiye’ye dönen Başbakan Tayyip Erdoğan, Ankara Belediyesi İ. Melih Gökçek’in işgüzarlığı ile gösterilerle karşılandı. Gökçek’in ucuz oy avcılığı AB liderlerine “Yahu bunlara da ne oluyor. Biz kazık mı yedik yoksa?” diye düşündürmüş olabilir…

Londra‘dan göründüğünce, siyasi risk aldığını söyleyen Başbakan Erdoğan’ı zorlu günler bekliyor. Oysa 17 Aralık günü Brüksel’de “Bye bye” dediğinde gerçekten Türkiye’ye dönseydi, risk almayacaktı. O masada İsmet İnönü deneyimi gerekirdi. Ne yazık ki danışmanları Erdoğan’ı yanlış yönlendirdi…

Masada taraflar birbirlerinin kartlarını çok iyi biliyordu. Muhafazakar Lider Margaret Thatcher’in dediği gibi politikada 20 yıl çok kısa gibi görünse de bazen 24 saat çok uzun bir zamandır… (İnönü de benzer bir sözle “Gün doğmadan neler doğar?” demişti.) 17 Aralık politik bir dalaş günüydü… Avrupa, güvenlikten genç işgücüne Türkiye’ye mecburdu. Yunanistan, Türkiye’yi AB içinde gördüğü süreçte kendisini güvende hissedecekti. Masada Türkiye’nin önemli kartlarından biri de Kıbrıs’ı ön koşul olarak görmeyen Kopenhag Kriterleri’ni yerine başarıyla getirmiş olmasıydı.

TÜRKİYE’NİN SANCILARI

Eğer Erdoğan “Kriterlerde olmayan Kıbrıs da nereden çıktı!” deyip Türkiye’ye dönseydi, AB yalancı ilan edilecek, bütün üyeler Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan’a tepki duyacaktı… Olmadı! Başbakan Türkiye’ye döner gibi yaptı, dönmedi. Üstelik, siyasi yaşamını da riske attı.

Şimdi Türkiye görüşmelerin başlayacağı 3 Ekim tarihine kadar Kıbrıs sorununu çözme sözü verdi. Nasıl yapacak? Artı, Ege sorunu gerektiğinde Lahey’e taşınabileceği metne girdi. Bu, Yunanistan’ın ikili sorunlara AB’yi dahil etme başarısı oldu. Ermenistan sınır kapısının açılması ve ardından Ermeni iddiaları metinde satır aralarına gizlendi.

Türkiye‘deki medya-hükümet ilişkisi, ucuz oy avcılığı halkın 17 Aralık’ı net değerlendirmesini engelliyor. Türk iş dünyası, “Onlar ortak biz pazar mı olacağız” diyen Bülent Ecevit’in, Kıbrıs’ın tek yanlı AB’ye üyeligini Gümrük Birliği ilye değiştiren Tansu Çiller, Murat Karayalçın’ın hatalarına bir yenisinin eklenmesini istemiyor.

Vizyonsuz politikacıların faturasını şimdiye kadar Türk ekonomisi ödedi. Şimdi politikacıları pohpohlamak yerine şapkamızı önümüze koyup düşünme zamanı. 3 Ekim’e kadar Kıbrıs sorununu nasıl çözecegiz?

AB İSTEDİĞİNİ ALDI

AB açısından ise 17 Aralık Türkiye’den istenilenin elde edildiği bir gün oldu. Türkiye’nin ağzına bir parmak bal çalarak aynı mesafede tutma politikasını başarıyla sürdürdü. Türkiye’yi her zaman olduğu gibi küstürmeden önce yanına yaklaştırdı sonra yeni zorluklarla eski uzaklığına gönderdi…

AB’nin bir başka taktiği de Başbakan Erdoğan’ı konturpiyede bırakarak harcamasıydı… Erdoğan’ın ileride güçlü bir lider olarak masada kendilerine sıkıntı yaratacağını bilen AB’li liderler, başbakanı siyasi riske soktular. Türkiye’nin, bir anlamda başbakanın omzuna yüklenen yük hiç de hafif değil. Erdoğan enerjisini güçlü bir lider olarak sivrilmek yerine, omuzlarındaki yüke harcayacak…

Türkiye’nin 17 Aralık fırsatını, hükümete yakın olmak isteyen medyanın yazdığının tam tersine Erdoğan’ın danışmanları harcadı…

Erdoğan AB’yi yalancılıkla suçlayıp geri dönmeliydi…

* BABİK Yönetim Kurulu Başkanı ve Türk İngiliz Sanayi ve Ticaret Odası’nın Avrupa – Türkiye İlişkilerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi

1600030cookie-checkErdoğan dönmeliydi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.