Erdoğan-Gülen çatışması: Dersaneler

ERDOĞAN-GÜLEN VEYA CEMAAT -AKP ÇATIŞMASI: DERSHANELER

Gülen cemaati ile Erdoğan merkezli AKP hükümeti arasındaki çatışma, hem devletin stratejik kurumlarına, hem de toplumun farklı sosyal tabakaları üzerine hâkim olma mücadelesi olarak karşımıza çıkıyor.

Bu çatışma ve rekabet önce polis ve yargı üzerinde ortaya çıktı. Cemaat, AKP’yi özellikle Erdoğan üzerinde baskı kurmak için iki temel noktada saldırı yaptı. Önce PKK ile Devlet arasında gerçekleştirilen Oslo görüşmelerini, uluslararası istihbarat güçlerinin desteğiyle kamuoyuna sızdırdı, sonra bunu gerekçe göstererek MİT Müsteşarı Hikmet Fidan hakkında tutuklanma kararı çıkarttı. Erdoğan, MİT Müsteşarı’nın tutuklanması kararının esasen kendisine yönelik bir hamle olduğunu belirterek çok açık tutum aldı ve bir kaç gün içinde yasal değişikliklere giderek, MİT Müsteşarlarının yargılanmasını bizzat Başbakan’ın iznine bağladı.

Özellikle son günlerde politik gündemi önemli oranda meşgul eden dershaneler üzerinde yürütülen tartışmalar, İslamcı hareketin stratejik yönelimleri bakımından oldukça önemsenen bir konudur. Çünkü mesele AKP’nin eğitim sistemine yönelik yapmak istediği değişikliklerle ilgisi olmayıp, Erdoğan’ın özellikle kendisine rakip gördüğü Gülen cemaatinin toplumsal ilişkiler ağının sınırlanmasına yönelik çok bilinçli ve planlı bir adımdır. Bu bakımdan mesele dershanelerin işlevinin ne olup olmadığı değil, 2014-2015 yıllarında Erdoğan’ın iktidar gücünü kendi elinde toplaması ve cemaatlerin kendisine biat etmesini sağlamaya yönelik açık politik bir çatışmadır. Bir bakıma, iktidar ilişkilerinde söz sahibi olmak isteyen Gülen cemaatine karşı belki de en önemli hamlelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Gerilim, rekabet ve çatışmayı üst boyuta çıkartan dershaneler neden bu kadar önemli sorusu gündeme geliyor. Bu soruya birçok yönde yanıt vermek mümkün. Bu bakımdan dershanelerin bu düzeyde bir güç olmasının ekonomik, politik ve sosyal arka planını birkaç yönde analiz etmeden, sorunun kendisi anlaşılamaz. Bütün bu sürecin doğru okunması için, iktidarlaşma sürecinde dershanelerin oynadıkları rolün kavranması önemlidir.

Eğitimi Ticarileştiren Kurumlar Olarak Dershaneler:

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bulunan dershaneler, eğitim alanında en güçlü ticari kurumlardır. Her hangi bir özel okul gibi Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına göre faaliyet yürütüyorlar.

Tablo 1. Özel dershanelerin, öğrencilerinin ve öğretmenlerinin sayısal dağılımı (1995-2011)

1995-1996 yılı verilerine göre dershane Sayısı 1.496, , 2000-2001 yılında 1864 ve bu sayı 2010-2011 yılında 4.055’e yükselmiş. Aynı şekilde öğrenci Sayısı 379.463, 2000-2001 yılında 523,244 ve 2010-2011 yılında ise 1.234.738 olarak gerçekleşmiş. Aynı dönemlere ait öğretmen sayısı ise 1995-1996’da 12.430’dur. 2000-2001’de 18.175 ve 2010-2011 yılında ise 50.532’dir. Özellikle 2000-2011 yılları arasında yaklaşık olarak 9.880,169 öğrenci dershanelere gitmiş.

Hazırlanan rapora göre, 4 bin 55 özel dershanenin 689’u İstanbul’da, 444’ü Ankara’da, 225’i İzmir’de bulunuyor. Hiç şüphesiz ki bunun temel nedeni, öğrenci nüfusun büyük bir kısmının büyük şehirlerde yoğunlaşması ve talebin çok daha yüksek olmasıdır. Bu nedenle dershanelerin yarıdan fazlası 12 büyük şehirde bulunuyor. Bölgelere göre hesaplandığında ise Marmara Bölgesi’nde 1.190, İç Anadolu Bölgesi’nde 792, Ege Bölgesi’nde 597, Akdeniz Bölgesi’nde 606, Karadeniz Bölgesi’nde 408, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde ise 462 dershane bulunuyor.

Dershanelerin sayısal olarak bu düzeyde yüksek olması ve 12 yıldır yaklaşık olarak 10 milyon öğrencinin bu merkezlere gitmiş olmasının temel nedeni eğitim sistemiyle ilgilidir. Devlet okullarında eğitim kalitesinin önemli oranda düşük olmasından dolayı aileler, çocuğunun bir koleje veya bir üniversiteye girmesinin yolu dershanelere göndermekten geçtiğini düşünüyor. Bu bir bakıma zorunlu hale getirilmiştir. Ekonomik durumu iyi olan aileler çocuklarını genelde özel liselere ve üniversitelere gönderirken, ekonomik durumu zayıf olan ve toplumun büyük bir kesimini oluşturan aileler, çocuklarını devlet okullarına göndermek zorunda kalıyorlar. Başından beri eşitsiz bir eğitim sisteminin olması, öğrencilerin geleceğinden önemli bir rolü olan üniversite sınav sonuçlarını doğrudan etkiliyor. Dershaneler, üniversitelere girişti bir bakıma alternatif, geçici bir eğitim modeli olarak görülüyor.

Bugünkü eğitim sistemi içerisinde, önemli bir yer işgal eden dershanelerin oynadıkları rollerde nispeten fraklılaşmaktadır. Dershaneler özellikle eğitim alanında özel ticari şirketler olarak ön plana çıkıyor. Ancak son 30 yıldır, cemaatlerin dershanelere yönelmesiyle bunların rollerinde de belirgin bir değişiklik oluştu. Bu bakımdan dershaneler eğitim amaçlı görünmelerine rağmen ticari, sosyal ve politik örgütlenme faaliyetleriyle de oldukça dikkat çekiyorlar.

Daha çok ticari olarak ön plana çıkan ve Türkiye’nin hemen her ilinde şubesi bulunan ve bu alanda tekelleşmiş bazı dershanelerin yaklaşık olarak 30 yıllık bir geçmişi bulunuyor. Örneğin Final’ Dershanesi’nin 217, Sınav Dershanesi’nin 211, Uğur Dershanesi’nin 187 ve Birey Dershanesi’nin 111 şubesi bulunuyor. Yaklaşık olarak 1.170 şubesi bulunan 13 dershanenin tamamı birer ticari kurumdur.

Cemaatlerin Ticari ve Toplumsal Örgütlenme Ağları Olarak Dershaneler

Cemaat dershanelerin işlevi çok yönlüdür. Ticari kuruluşlar olarak işlev görmesine paralel olarak yanı zamanda, sosyal ağlar ve örgütlenme modelleri olarak da ön plana çıkıyor.

Tablo-3: Cemaatlere Bağlı bulunan Ticari-Politik Dershaneler

Cemaatlere yakın olduğu tespit edilen dershane sayısı 928 görünüyor. Gerçek sayının bunun çok üstünde olduğu biliniyor. Gülen Cemaatine yakınlığı ile bilinen Fem Dershanesi’nin 280, Anafen Dershanesi’nin 213 ve Körfez Dershane’sinin 126 şubesi bulunuyor. Özellikle Doğu ve Güney Doğu’yu kapsayan Kürt illerinde bulunun yaklaşık 470 dershane’nin yüzde 80’i Gülen cemaati tarafından açılmış.

Ayrıca dikkat çeken önemli bir nokta, cemaatlere yakın olan dershanelere giden öğrenci sayısının, doğrudan ticari amaç günden dershanelere giden öğrenci sayısından çok fazla olduğu biliniyor. Söz konusu mevcut veriler dikkate alındığında dershanelerin yaklaşık olarak % 30’u cemaatlerin denetimindedir. Dershanelere giden yıllık öğrenci sayısının 1,3 milyon olduğu dikkate alındığında, cemaat dershanelerin öğrenci kapasitesinin de yaklaşık 400 bin olduğu anlaşılıyor. Özellikle genç nüfus bakımından muazzam bir potansiyeli oluşturuyor.

Yoksul Aile Çocuklarını Cemaat Dershanelerine Gönderiyor

Fem, anafen uzay, feza, serhat, körfez, yamanlar gibi şirketleşmiş yüzlerce dershane, özellikle üniversiteye ve kolejlere hazırlık kursları, İslamcılaştırma faaliyetinin bir parçası haline gelmiş bulunuyor. Cemaatlere yakın olduğu bilenen dershanelerde yüzlerce öğrenciden para alınmazken, diğer dershanelere göre fiyatları çok daha ucuzdur. Cemaatler, dershaneleri, sadece bir eğitim merkezi olarak görmüyor aynı zamanda, gençliğin İslamcılaştırılmasının en önemli halkalarından biri olarak değerlendiriyor.

Tansel ve Bircan tarafından yapılan bir araştırmada, 2002 yılında sınava giren 1,5 milyon öğrenciden rastgele seçilen 120 bin öğrencinin 53 bin 240’ı (%44,37) dershaneye gitmiş. Dershaneye giden öğrencilerin % 27,5’nin ailesinin geliri 250 TL den az, % 41,7’sinin ailesinin geliri 250-500 TL arasında olduğu tespit edilmiş, Yani dershaneye giden örgencilerin % 68,2’sinin ailesinin aylık geliri 500 TL’nin altında bulunuyor. Tersine dershaneye öğrencilerin % 1,3’nün ailesinin aylık geliri 1500-2000 TL, ayrıca % 1,6’sının ailesinin aylık geliri 2000 TL’den fazla olduğu tespit edilmiş. Ailesinin ekonomik durumu iyi olan çocuklar, daha ortaokul ve lise yıllarından itibaren yeterli ve iyi bir eğitim aldıklarından özel kurslara gitme ihtiyacını pek hissetmiyorlar. Buna karşılık yoksul aile çocuklarının ise ciddi bir eğitim sorunuyla karşılaştıkları ve bu nedenle üniversite sınavlarında yeterince başarılı olamadıkları için dershanelere gitmek zorunda kaldıkları anlaşılıyor. Ayrıca, ailelerin çok önemli bir kısmının, daha ortaokuldan itibaren çocuklarını yabancı dil eğitimi yapan kolejlere ya da özel okullara göndermek istiyorlar.

Bunun başarmak için sınavlara çok daha güçlü bir şekilde hazırlamak zorundadır. Bunun için de dershanelere gönderme zorunluluğunu hissediyor. Cemaatler ve özellikle Gülen cemaati, toplumun bu sosyal gerçeğinin fakında olduğu için yoksul aile çocuklarına yönelik özel bir politika geliştirdiler. Birçok öğrenci için dershanelerin bünyesinde ücretsiz kurslar düzenleniyor ve ayrıca öğrencilerin düşük ücretlerle gelmelerine olanak sunuyor. Ekonomik olarak düşük yaşam standartlarına sahip olan aileler, çocuklarını doğal olarak bu merkezlere gönderiyor. Çocuğun geleceği için cemaatle ailenin ilk yakınlaşması başlamış oluyor. Dershaneler sadece sınava hazırlık alanı olarak değerlendirilmiyor, aynı zamanda, hem çocuğu yaşam tarzı ve politik olarak yönlendirme, hem de çocuğun ailesiyle ilişkilerini geliştirebilecek bir mekân olarak görülüyor.

Bu politika ile cemaatler özellikle yoksul ailelerle doğrudan veya dolaylı bir iletişim kurmaktadırlar. Çocuğun parasız olarak kurslara gönderen ve manevi bir bağlılık hissetmeye başlayan aileler ve çocukları, İslamcıların örgütlenme alanı içerisine giriyor. Bu bakımdan dershaneler sadece eğitim merkezleri olmayıp özellikler dershane yurtlarında günlük yaşam biçimi İslamcı kurallara göre organize ediliyor. Buralarda kalan öğrencilerin namaz kılmak, toplantılara katılmak, oruç tutmak gibi bir kısım kurallara uymaları zorunludur. Çocuğu başarılı olan aileler de, cemaate karşı manevi bir bağlılık duymaya başlıyor. Ayrıca üniversite veya özel bir liseyi kazanan öğrenci gittiği şehirde de cemaatle yakın ilişki kurulması sağlanıyor. Özellikle barınma sorunu olan gençleri kendi yurtlarda ikame ettirerek, ilişkinin sürekliliğini sağladıkları gibi aile içinde çocuk güvenli bir mekânda kalmış oluyor. Böylece Dershanede başlayan ilişki gelişerek çok yönlü devam ediyor. Hem çocuğu yetiştirme, hem de aileyi cemaatle buluşturmada önemli bir halka oluşuyor. Böylelikle aile de, çocuk da cemaatin sosyal ilişki ağının içerisinde girmiş oluyor.

Dershaneler Önemli Rant Kaynaklarıdır

Dershanelere giden örgenci sayısı her yıl artarak devam ediyor. 2000 yılından beri dershanelere olan talep hızla artıyor. 2000 yılında 500 bin olan öğrenci sayısı 2013 yılında 1,3 milyona ulaşmış bulunuyor. Bir çocuk için yıllık dershaneye ödenen miktar 3-5 bin TL arasında değişiyor. Dershanelerin resmi yıllık cirosu 5 milyar tl’yi aşmış bulunuyor. Gayri resmi rakamlar ise bunun çok üstündedir. Ticari şirketlerle, cemaatlere yakın ticari-politik şirketlerin, dershane rantlarında aldıkları pay birbirine yakın bulunuyor. Özellikle 2002 yılından bu yana, cemaatlerin payı çok daha fazla artarak devam ediyor. Böylelikle özellikle Gülen cemaati, ekonomik alanda da çok önemli bir kaynağı elinde bulundurmuş oluyor. Ayrıca sadece dershaneler değil, yurtlar, özel kolej ve liseler, üniversiteler de hesaplandığında cemaatin, denetim altında tuttuğu toplumsal alan oldukça geniştir. Bu sosyal alanın getirdiği yarattığı ekonomik güçte, dershaneler önemli bir yer işgal ediyor. Gülen cemaatine yakın o-dershanelerin yıllık olarak 1,2 milyar TL’nin üzerinden bir iş hacmine sahip bulunuyorlar.

AKP’nin belirlemiş olduğu yeni eğitim politikası esasen ‘özelleştirmeye’ dayanıyor, Bunun önceliklerinden biri de özel kolejlerin, liselerin ve üniversitelerin açılmasıdır. Türkiye’de hızla artan genç nüfus dikkate alındığında bu alanda müthiş bir rant bulunuyor. Erdoğan, özellikle politik olarak kendisine yakın bulunan işadamlarının ve şirketlerinin bu muazzam ranttan yararlanması için gücünü ve olanaklarını kullanıyor. Ekonomik olarak güçlenmeyi, politik iktidar mücadelesinin önemli bir halkası olarak da görüyor.
Dershanelerin özel kolejlere dönüştürülmesi politikasını yaşama geçirmek istemesinin bir yönü de, bu alandaki 5 milyarı TL’yi aşan iş hacmini kendi denetimine almaktır. Bu bakımdan, dershaneler üzerinden cemaatle çatışmasının biri nedeni de budur. Ekonomik gücü elinde tutarak, cemaatin bu alandaki etkisini zayıflatarak ekonomik ilişkiler üzerindeki ağını sınırlamak.

AKP’nin politikalarına yön veren en önemli veri: anketlerdir.

Her hafta bir kaç anket yaptıran Erdoğan, toplumun genel taleplerine dair söylemleri çok bilinçli olarak ön plana çıkartıyor. Cemaat’e dair yaptırdığı anketlerde, cemaatin sanılan kadar güçlü ve etkili bir tabanı olmadığı ve yaklaşık olarak % 6-8 civarında oy potansiyeline sahip olduğu ve bunların çok önemli bir kısmının da tercihlerini İslamcı bir partiden, bugün için AKP’den yana oy kullanacağı tahmin ediliyor. Türkiye’de çok sayıda İslami cemaat bulunuyor, ancak bunlar içerisinde Erdoğan merkezli AKP iktidarıyla rekabet halinde olan Gülen cemaatidir. Süleymancılar, Nurcular, Işıkçılar, İskender Paşa Dergâhı gibi birçok cemaatten farklı olarak Gülen Hareketi, güçlü uluslararası ilişkilere sahip bulunuyor. Bu bakımdan Erdoğan merkezli AKP ile iktidar/güç ilişkisine girebilecek tek harekettir. Erdoğan’ın hedefi, doğal lideri Erbakan gibi cemaatler üstü olmaktır. Bunun önündeki tek engel Gülen’dir.

Gülen cemaatinin oy potansiyeli tartışmalıdır. Ancak Erdoğan’ın yanıldığı nokta, Cemaatin uluslar arası ilişkisi, ekonomik gücü, medya ağları ve psikolojik üstünlüğüdür.

Erdoğan, Cemaatin Toplumsal Dayanaklarını Kesmek İstiyor

Gülen-Erdoğan çatışması kişisel olmaktan çok, iktidara hâkim olma mücadelesidir. Erdoğan, yapılan araştırmalardan güç alarak, Cemaatin toplumsal damarlarını kesme kararı aldığı anlaşılıyor. Cemaat ile toplum arasındaki en önemli bağlardan biri dershanelerdir. On binlerce öğrenci cemaat dershanelerine gidiyor. Hem öğrencilerin, hem de ailelerin cemaate manevi bir bağlılıkları gelişiyor ve doğal olarak cemaatin toplumsal etki gücü artıyor. On binlerce öğrenci buralarda yetiştirildi ve bugün devletin stratejik kadroları olarak cemaat faaliyeti içerisindedirler.

Milli Görüş geleneğinden gelen Erdoğan, geçmişten beri Cemaate karşı mesafeli oldu. Bugün ise tek başına iktidar gücü olmak için cemaati çok yönlü etkisizleştirmesi gerekiyor. Bu bakımdan Gülen’in elinde sosyal bir güç haline gelen ve örgütlenme alanın en önemli halkası olan Dershanelerin kapatılması ve statüsünün değiştirilmesi, geçmişten bugüne kadarki geçen süreçte, belki de Gülen cemaatine vurulmuş en büyük darbe olacaktır.

Gülen cemaati bu süreçten itibaren boş durmayacağı, Erdoğan’a karşı farklı araçlar kullanarak mücadele edeceği biliniyor. Bugünkü güç dengeleri içerisinde ibre Erdoğan’a dönmüş de olsa, dershaneler konusunda bir uzlaşıya da varılsa, iki grup arasındaki iktidar çatışması devam edecektir. Devletin kurumsal yapıları içerisinde belirli bir denge oluşmuş bulunuyor. Ancak bunların ötesinde, gelecekte iktidar gücü olmanın önemli halkalarından biri, toplumla cemaat arasındaki organik bağların mutlak bir şekilde azaltılması ve izole edilmesidir. Toplumsal ilişkilerden izole edilmiş bir cemaatin ne iktidar gücü, ne de ekonomik gücü kalır. Her iki tarafta bu gerçeği bildiği için, Erdoğan, cemaatin ana damarını kesmeye, Cemaat ise çok daha güçlendirerek Erdoğan karşısında çıkmayı hedefliyor.

Arınç-Erdoğan Çatışması: Cumhurbaşkanlığı sorunudur

Arınç’ın AKP’nin Demirel’i olarak ‘bir bilen’ sıfatıyla belirli bir etkinliği var. Gül-Arınç-Gülen ittifakına karşı, Erdoğan, gelecek yıl yapılacak olan iki seçimde de çok daha güçlü çıkmak istiyor. Özellikle cumhurbaşkanlığı hayalini kuran bir başbakan için süreç tahmin edilenden çok daha karmaşıktır. Gülen cemaati, A.Gül’ün ikinci kez cumhurbaşkanı olmasından yana, aynı şekilde Arınç’ta Gül’den yana tutum takındığı biliniyor. Bu bakımdan AKP içerisinde saflaşma giderek belirginleşiyor. Erdoğan, Cemaati kast ederek “kendilerinin de bizi anlayışla beklemeleri lazım, sürdürdükleri propagandayı bitirmeleri lazım ve bizden bir geri dönüş bekliyorlarsa bunun olmayacağını bilmeleri lazım.” Bu açık tutum, çatışmanın çok daha sertleşeceğini gösteriyor. Buna karşılık Arınç da ‘dershanelerin, kursların, okuma salonlarının, etüt merkezlerinin eğitimimiz açısından, öğrencilerimiz açısından faydalı olduğunu, kapatılmaması gerektiğini Muhterem Hoca efendi söylüyor. Bu çok doğru bir gerekçe olabilir…”

Ayrıca Gülen cemaati bu süreçten itibaren boş durmayacağı, Erdoğan’a karşı farklı araçlar kullanarak mücadele edeceği biliniyor. Bugünkü güç dengeleri içerisinde ibre Erdoğan’a dönmüş de olsa, dershaneler konusunda bir uzlaşıya da varılsa, iki grup arasındaki iktidar çatışması devam edecektir. Devletin kurumsal yapıları içerisinde belirli bir denge oluşmuş bulunuyor. Ancak bunların ötesinde, gelecekte iktidar gücü olmanın önemli halkalarından biri, toplumla cemaat arasındaki organik bağların mutlak bir şekilde azaltılması ve izole edilmesidir. Toplumsal ilişkilerden izole edilmiş bir cemaatin ne iktidar gücü, ne de ekonomik gücü kalır. Her iki tarafta bu gerçeği bildiği için, Erdoğan, cemaatin ana damarını kesmeye, Cemaat ise çok daha güçlendirerek Erdoğan karşısında çıkmayı hedefliyor.

1608320cookie-checkErdoğan-Gülen çatışması: Dersaneler

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.