Erdoğan’ın Körfez ziyareti: Türkiye ne aradı, ne buldu?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Körfez ülkelerine yaptığı dört günlük ziyarette hem bölgesel konuları hem de ekonomik işbirliklerini ele alan görüşmeler yaptı.

Haftanın başında çıktığı Körfez turunda Erdoğan dört gün içerisinde Bahreyn, Katar ve Suudi Arabistan’a ziyaretlerde bulundu, ülkelerin liderleriyle görüştü.

Erdoğan’ın bu ziyaretlerde Türkiye kamuoyuna en çok yansıyan fotoğrafı Umre yaparken çekilmiş olan fotoğrafı olsa da, bunun dışında Ortadoğu’da ve Suriye’de dengeleri değiştiren bir fotoğraf karesinin de içinde yer almış görünüyor.

Analistlere göre ise bu fotoğrafın odak noktasında Türkiye’nin Rakka operasyonunda öncü bir rol alma isteği yer alıyor.

Zira Erdoğan ziyaret öncesinden havaalanında yaptığı açıklamada da bir süre gündemde tartışılan şu cümleyi sarf etmişti: “El Bab hallolmak üzere bundan sonrası için Münbiç ve Rakka var. El Bab nihai hedefimiz değildir. Nihai hedefimiz bölgenin DAEŞ’ten temizlenmesidir. DAEŞ’ın asıl merkezi Rakka’dır.”

Rakka’nın bir Türk yetkili tarafından ilk kez telaffuz edilişi bu değildi ve IŞİD’in karargahı sayılan Rakka’ya yönelik muhtemel bir operasyon yine bir Suudi Arabistan ziyareti vesilesiyle dile getirilmişti.

Türkiye’de Şubat ayının gündemi: Rakka

Bu kez masanın iki tarafında Suudi ve Türk Dışişleri Bakanları vardı ve Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu mevkidaşı ile yaptığı görüşmenin ardından 8 Şubat’ta şöyle demişti:

“Bundan sonraki hedef tabii ki Rakka operasyonudur. Rakka operasyonunun da başka terör örgütleriyle değil, doğru kişilerle yapılması gerekiyor. Başından bu yana Rakka operasyonunun, Suudi Arabistan’ın da bu konudaki düşüncesi aynıdır. Biz bölgesel ülkeler ve koalisyonun içindeki ülkeler olarak özel kuvvetlerimizi devreye sokabiliriz, sokmamız gerekiyor.”

Erdoğan’ın Körfez ziyaretini BBC Türkçe’ye değerlendiren Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) analistlerinden Emrah Kekilli, “Körfez ziyaretinin birinci önceliği Fırat Kalkanı operasyonunun Rakka’ya doğru evrilmesi durumunda Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye profesyonel destek vermesi, bölgedeki diğer Arap gruplarının; hatta Suriye Demokratik Güçleri içerisindeki grupların da operasyona kara unsuru olarak katılması ve ABD’nin hava desteği temin etmesi” diyor.

Türkiye’nin bugüne kadar El Bab’da operasyonunu tek başına yürüttüğünü ancak Rakka’ya yönelik bir operasyonun bölgesel ve uluslararası güçlerin bir mutabakatı ve katılımıyla gerçekleşebileceğini vurguluyor.

“Rakka’ya operasyon olursa sahada 15-20 bin kişiye ihtiyaç var”

Kekilli sahada yapılması gerekenleri ve Türkiye’nin hangi aşamada Suudi Arabistan’ın desteğini aradığını şöyle özetliyor: “Bab’a yapılan operasyonu 2-3 bin kişi ÖSO unsurları ve Türk ordusu subayları yürütüyor. Bab’daki terör örgütü unsurlarının sayısı ise 2 bin kadardı. Rakka’daki terör örgütü üyeleri sayısı 15 bin civarında diyebiliriz. Şehrin nüfusu da daha fazla” diyor ve ihtiyaçları ekliyor:

“Operasyon Rakka’ya genişlerse, kara unsurlarının sayısı 15-20 bine çıkarılması gerekiyor. TSK’nın verdiği lojistik desteğin ve teknik desteğin arttırılması gerekiyor. Türkiye diyor ki, ‘ben bu operasyonu Rakka’ya doğru genişletirsem öncelikle kara unsurlarının sayısını arttırmam lazım. Dolayısıyla bölgedeki Araplardan, bu operasyona katılacakların sayısının artması gerekiyor.”

Elbette Rakka operasyonu hem IŞİD’in karargahı olması açısından hem de ancak uluslararası bir mutabakat gerektirdiğinden Suriye savaşına dahil olmuş bütün ülkelerin üzerinde uzlaşması gereken bir operasyon olmalı.

ABD ‘den Türkiye’ye yapılan üst düzey ziyaretlerin anlamı ne?

Bu noktada Rusya’nın onayı ve ABD’nin hava desteği uluslararası mutabakatın olmazsa olmaz iki unsuru.

Kekilli’ye, geçen hafta Türkiye’yi ziyarete gelen CIA direktörünü ve bugün İncirlik’te Türkiye Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile görüşmeye gelen ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’ın bu resmin içine oturup oturmadığını soruyorum.

Kekilli, “Tam da bunun içine oturuyor. İki ana gündem maddesi var. ABD için iki temel husus var: Türkiye’nin Rakka ve İran konusunda görüşlerini anlamak isteği.”

Körfez ülkelerinin anahtarı: Ekonomik işbirliği

Bunun yanı sıra bu ziyaretten bir başka beklenti ise ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi. AKP’nin iktidara gelmesinin ardından ama özellikle 2007 yılından itibaren Körfez ülkeleriyle ekonomik ilişkiler ciddi bir gelişme kaydetti.

Kasım ayında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin yaptığı açıklamaya göre karşılıklı ticaret hacmi 16.4 milyar dolara kadar yükseldi.

Suudi Arabistan Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 11. ülke konumuna geldi.

Bundan 20 yıl önce sayıları ancak birkaç bin olan Suudi turist sayısı ise geçen yıl yarım milyona ulaştı.

Erdoğan’ın Körfez ülkelerine yaptığı ziyaretle bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi isteniyor.

Özellikle turizm sektörü iyimser. Ortadoğu ve Körfez ülkelerine yönelik faaliyet gösteren 20 turizm acentesi adına konuşan İstanbul Turizm Seyahat Acenteleri Derneği Başkanı Hasan Bayram, Sabah gazetesine yaptığı açıklamada, Körfez ülkelerinden yılda 2 ile 2,5 milyon arasında turist ağırlandığını söyledi.

Bayram, bu sayının bu yıl 5 milyonlar seviyesine çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.

Bunun yanında analistler Türkiye’nin son aylarda başlattığı, 1 milyonluk yatırım yapan yabancılara Türk vatandaşlığı verme teşvikinin özellikle Arap yatırımcılar için planlandığı görüşünü paylaşıyor.

Arap yatırımcılar özellikle Karadeniz’de çok sayıda mülk satın alıyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve görüştüğü ülkelerin liderlerinin bu görüşmelerle ilgili fazla ipucu verdiklerini söylemek mümkün değil. Ancak önümüzdeki aylardaki gelişmeler, bu görüşmelerin sonucunun ne olduğunu; hangi konularda uzlaşma sağlandığını ve bunun kapsamını ortaya koyacak nitelikte olacak. Rengin Arslan / BBC Türkçe, İstanbul

2062700cookie-checkErdoğan’ın Körfez ziyareti: Türkiye ne aradı, ne buldu?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.