Erkeğe hadımlık, kadına sünnet*

İsveçte, 1934 yılından 1976 yılına dek yürürlükte kalan
”Kısırlaştırma Yasası” uyarınca, 70 bin dolayında kadın ve erkek
hadım edildi. Halen, İsveç başta olmak üzere Kuzey Avrupa ülkelerinde
oturan ve yaşları 3 ile 15 arasındaki yüzlerce göçmen genç kız da, ya
bu ülkelerde ilkel yöntemlerle, ya da yaz aylarında aileleri
tarafından kendi ülkelerine götürülerek ”sünnet” ediliyorlar…
İsveç toplumunda uzun yıllar, gizlilik içinde yürütülen kısırlaştırma
uygulamaları, yasanın yürülükten kaldırılmasından sonra basında yer
alan haberlerle ortaya çıktı.
Kısırlaştırmanın ana gerekçesi ise, İsveç ırkının hastlıklardan
arındırılarak daha sağlıklı nesillerin yetiştirilmesiydi. Bu amaç,
yasada, ” ”Endüstri toplumunun gerektirdiği sağlıklı işgücünü
yaratmak ve gereksiz sağlık harcamalarını azaltmak için kalıtımsal
hastalıklara sahip kişilerin çocuk sahibi olmalarını önlemek ”
ifadesiyle yer aldı…
1934 yılında yürülüğe giren yasa ile, ” Kalıtımsal bir hastalığı
olan, ileri derecede psikolojik, psikiyatrik rahatsızlık taşıyanlarla,
alkolikler ve uyuşturucu bağımlıları” hastanelere yatırılarak, kimi
zaman ikna yöntemleri uygulanarak, kimi zaman da zorla
kısırlaştırıldılar. Böylece, sanayi toplumunu ayakta tutacak
”sağlıklı nesiller” yetiştirilecek, İsveç toplumunu kemiren alkol ve
uyuşturucu bağımlılığı belasından kurtulmanın yolları açılacaktı.
Yasadan, ülkede yaşayan Çingeneler, Tatarlar ve İsveç, Norveç ve
Finlandiya’nın kuzeyinde göçebe yaşam sürdüren Lapon ırkı da payını
aldı. Buzlar üzerinde ren geyiği avlamaktan başka bir tutkuları
olmayan azınlıktaki Lapon ırkı bu ‘kısırlaştırmalarla” tükenme
noktasına geldi…
Kısırlaştırmaların , kısırlaştırılılacak kişilerin herhangi bir sağlık
sorunu nedeniyle hastaneye başvurduklarında yapıldığı, bunlardan
çoğunun, basit bir apandisit amelaiyatı geçirdiklerini sandıkları ve
kısırlaştırıldıklarını bilmedikleri yasanın yürürülükten
kaldırılmasından sonra basında yer alan haberlerle ortaya çıktı…
2007 yılında çekilen (Den Nya Människan (Yeni İnsan ) filmi ile 2008
yılında hazırlanan ” Walborgs Ungar” (Walborgs’un Gençleri) adlı
belgesel, İsveçte, 1934- 1976 yılları arasında kısırlaştırılan
insanların hikayesini anlatır….
Kuzey ülkelerinde kanamaya devam eden başka bir yara da ”Kadın
sünneti…” İsveç, Norveç , Danimarka ve Finlandiya’da yaşayan
Asya,Orta Doğu ve Afrika kökenli göçmenler arasında çok yaygın bu
uygulama ile
sünnet, yaşları 3 ile 15 arasındaki kız çocuklarının cinsel
organındaki klitoris kesilerek yapılıyor. Böylece, kadının cinsel
uyarılardan etkilenmemesi amaçlanıyor. Sünnet edilen kadın, çocuk
doğurabiliyor, ancak, cinselliği uyarılmadan, mekanik olarak yaşıyor.
Stockholm Rinkeby Belediyesi Kadın Çalışmaları Merkezi
danışmanlarından, ”Uçan Süpürge” İsveç Sorumlusu Tülin Uygur’un
yaptığı açıklamaya göre, ”sünnet” , ”’delme”, ”dağlama”,
”kazıma”, ”vajinanın içine kanamaya yol açacak çeşitli bitkiler
yerleştirme” yöntemleriyle yapılıyor. Dünyada her yıl milyonlarca
kadın sünnet ediliyor, bunlardan bir çoğu ölüyor veya sakat kalıyor..
İsveç yasalarında ”sünnet” suç sayılıyor. Ancak, Asya, Orta Doğu ve
Afrika kökenli yüzlerce genç kız, ya hastane dışındaki gizli yerlerde,
ilkel yöntemlerle; ya da, yaz aylarında ülkelerine götürülerek sünnet
ediliyor. Ne yasalar, ne de Kuzey ülkelerinin ”ileri demokrasileri”
her yıl yüzlerce genç kızın sünnet edilmesini önleyemiyor.
Birleşmiş Milletler ve UNICEF verilerine göre, Mısır, Etyopya ve
Somali başta olmak üzere; Afrika, Orta Doğu ve Uzak Doğudaki 30
ülkede, her yıl 130 Milyon kadın sünnet ediliyor, bunlardan 3 milyonu
yaşamını yitiriyor veya sakat kalıyor. Sünnet, Umman, Yemen, Birleşik
Arap Emirliği, Endonezya, Malezya ve Kuzey Irak’ın bazı bölgelerinde
yaygın olarak uygulanıyor. Cibuti, Somali ve Sudan’da, kadınların
yüzde 98’i, en ağır yöntem olan “Firavun yöntemi” ile sünnet
ediliyor. Mısır’ın güneyi, Eritre, Etiyopya, Gambia, Çad, Kenya ve
Mali’nin bazı bölgelerinde de bu yöntem uygulanıyor. ”Fravun
yöntemi” ile, kadınla, her doğumdan sonra yeniden sünnet ediliyorlar.
Rinkeby Belediyesi Danışmanı Tülin Uygur,’a göre, Dünya Sağlık Örgütü,
yüz yıllardır uygulanan ”kadın sünneti”ni, 1975 yılından sonra
gündemine aldı. Avrupa ve Kuzey ülkeleri ise kadın sünnetiyle 1980’den
sonra, Afrika,Uzak ve Orta Doğu’dan gelen göçlerle tanıştı. Sünnet
geleneği daha sonra, Kanada, Amerika, Yeni Zelanda ve Avustralya’ya
taşındı. Tülin Uygur, ”Kadın sünneti”nin, kadınlara yönelik şiddetin
en uç uygulamalarından biri olduğunu vurguladı…

[email protected]

* Bu yazı, Cumhuriyet gazetesinde de yayınlandı.

648370cookie-checkErkeğe hadımlık, kadına sünnet*

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.