Erkek olmanın dayanılmaz hafifliği…

bu ilişkinin ve çelişkinin ne olduğu… Çözemedi iki bilinmeyenli denklemi bilginlerdeki ‘kör ışık’…


Çünkü  bu yazıları yazarken, doğal olarak herkes kendi yaşadıklarından ya da çevresinde yaşananlardan, gözlemlerinden, anlatılanlardan yola çıktılar.


Haklı olarak da herkes kendi penceresinden olayları, yaşananları, durumları yorumladı ve değerlendirdi. Bilimsel olarak araştırma yapanlarda tam olarak tarafsız olabildiler mi? Yoksa hem sanık, hem tanık, hem yargıç konumunda mı oldular?


Elbette hepimiz biliyoruz ki, bilimsel araştırma yapmanın olmazsa olmazları vardır. Neden – sonuç ilişkilerini irdeler, tarafsızlık, objektiflik gerektirir. Açık ve kapalı alan (laboratuar) çalışmaları, araştırmaları, gözlem ve deneyleri gibi  uygulanabilen ya da uygulanması gereken birçok yol ve metot vardır.
Ancak bu metotlar uygulanarak bir sonuca ulaşıla bilinir.


Bütün bunlara rağmen, bugüne kadar kadın – erkek ilişkilerini ve çelişkilerini düzenleyen, aralarındaki her türlü problemi çözen, genel kabul görür bir reçete tam olarak sağlıklı bir şekilde tespit edilememiştir.


İNSAN BU MEÇHUL insan davranışlarının belli bir standardı yoktur. İnsanları tanımak, tanımlamak, anlamak ve yorumlamak zordur, uzun bir süreç gerektirir.


Kim derse ki, ben insan sarrafıyım, bir insanı görür görmez hemen anlar ve notunu veririm,  bilsin ki çok yanılacaktır. Bir anlamda çok bilen çok yanılır misali.


İnsanları tanımak, ‘denizden fincan fincan su çekmeye’ ve ‘iğneyle kuyu kazmaya’ benzer.


Aslında insanları farklı ve anlaşılmaz kılan salt davranış bozuklukları, davranışlarındaki tutarsızlıklar değil, kişilerin birbirlerine karşı olan bakış açıları, değer yargıları ve beklentilerinde oluşan (olumlu-olumsuz) düşünceler ve bu düşünceler sonucu ilişkilerinin yaşama yansıma biçimleridir.


Geçen günlerin birinde bir TV kanalında  kadın – erkek ilişkileri üzerine bir söyleşi yapılıyordu. Program sunucusu bayanın konuğu, aynı zamanda kadın – erkek ilişkileri üzerine kitap yazmış olan ve bu kitabı da tartıştıkları psikolog – yazar bir bayandı.


Psikolog – yazar bayan diyordu ki;” Bu kitabı hazırlarken 200’den fazla kişiyle  bire bir görüşme yaptım, sorunlarını dinledim ve yardımcı olmaya çalıştım.


Ama inanın tam olarak şu durum şöyledir, bu durum böyledir diyebileceğim bir sonuca ulaşamadım” diyordu. Bunun nedeni olarak da herkesin farklı beklentiler içerisinde olmasının altını özellikle çiziyordu.


Örnek vermek gerekirse; görüşme yaptığı birçok bayanın kocalarının ilgisizliğinden şikayet ettiklerini, halbuki başka birçok bayanında kocalarının aşırı ilgisinden sıkıldıklarını hatta onları ‘hımbıllıkla’ suçladıklarını söylüyordu.


Yine aynı şekilde kitabına kaynaklık yapan birçok bayanın, eşlerini, sevgililerini; cahillikle, tembellikle, haşin ve kaba olmakla suçladıklarını. Yine birçok bayanında eş ve sevgililerini; çok kibar, çok centilmen, ekonomik durumu iyi, kültürlü ki, her bayanın bunu istediği sanılır, aksine bu bayanlarında eş ve sevgililerini sıkıcı, monoton bulduklarını söylüyordu.


Kimisi kocasının, sevgilisinin kendisini dövdüğünden dert yakınırken, kiminin de bana bir fiske bile vurmaz, demek ki beni yeterince sevmiyor diye dert yakındığını sayın psikolog – yazarımız anlatıyordu.


Aynı şekilde kimilerinin eşlerinin, sevgililerinin, temizliklerine dikkat etmediklerinden, bakımsız olduklarından, kendilerine, çevrelerine ve diğer canlılara karşı duyarsız olduklarından yakındıklarını. Bazılarının da aksine  hem kendilerine hem çevrelerine karşı duyarlı, bakımlı, temiz, titiz, kimlikli, kişilikli oldukların söyleyerek bundan da şikayetçi olduklarını, hatta bakımlı, hassas, duyarlı erkekleri farklı gözle gördüklerini kendisine söylediklerinin altını da çiziyordu.


Sayın yazar;” bunun için kadınlarımızın tam olarak ne istediklerini hala anlayabilmiş değilim, sayelerinde benim de kafam karıştı” diyerek esprili bir şekilde sözlerini tamamlıyordu.


İşte durum böyle sevgili dostlar, sanırım ülkemizde kadın olmanın da erkek olmanın da hem dayanılmaz ağırlığı hem de dayanılmaz hafifliği var. Şimdilik bu yazımı ‘Erkek Olmanın Dayanılmaz Hafifliği’ neymiş? Onu anlatmaya çalışarak tamamlamak istiyorum. Herkes kendince kıssadan hissesini çıkartsın:


Vücudundaki kılları mütemadiyen aldırmak zorunda değilsin.
Bıyıkların utanç değil, çoğu zaman övünç kaynağıdır.
Beş günlük tatil için ufak bir çanta yeterlidir.
Her kavanozu tek başına açma kabiliyetine sahipsin.
Tazelemek zorunda olduğun bir makyajın olmadığı için, zırt-pırt tuvalete gitmezsin.
Kilo aldığında dostların sana acıyarak bakmaz.
Ayakkabılarının topuğu ve tırnağın asla kırılmaz, çorabın kaçmaz.
Göbeğin bile bir çekicilik unsuru olarak sunulabilir. “Bu göbek değil sevgilim aşk halkası”…
İş görüşmelerinde kalça ve göğüslerinin güzelliği hiç önemli değildir.
Pişireceğin hayvanı kendin avlayacak güçtesindir.
Duş yapman ve giyinmen en fazla on dakika sürer.
Gereksiz eşyalarını taşıma alışkanlığın yoktur, ceketini alıp çıkarsın.
Beşli paket halindeki donların fiyatı, tek bir sutyeninki kadardır.
Kırk yaşına gelsen de kimse evde kaldığını iddia edemez.
Çişinle İtalyanca “seni seviyorum” yazabilecek kadar kabiliyetlisindir.
Yüzündeki tüm renkler orijinaldir ve ne silince, ne yağmurda, ne de ağlayınca çıkar.
Arkadaşına yarım saatte bir arkanı kontrol ettirmek zorunda kalmazsın.
Bira şişesini açacak kullanmadan açmanın en az beş yolunu bilirsin.
Sohbet ettiğin insanlar bakışlarını göğüslerine doğru kaydırmaz.
Sokakta muz yemen hiç ayıp sayılmaz.
Evlenince soyadını değiştirmek zorunda kalmazsın.
Kız arkadaşın kıyafetine karışmaz.
Karşı cinsle eşit olduğunu kanıtlamak için ömrünü adamış hemcinslerin yoktur.
Kahvehaneler, stadyumlar, sırf senin daha keyifli bir hayat sürmen için vardır.
Topuklu ayakkabı gibi bir şeyin üzerinde hokkabazlık yapmak zorunda değilsin.
“Erkek Hastalıkları Uzmanı” diye bir kavram yoktur.



Bütün bunları daha da çoğaltmak mümkün, ama şimdilik bu kadar yeterli sanırım. Gelecek yazımda buluşmak üzere dostlukla ve sevgiyle kalın.


“Anneme erkek olduğumu söylemeyin! O beni kadın sanıyor.”



Mete Karakaş araştırmacı/yazar 

683550cookie-checkErkek olmanın dayanılmaz hafifliği…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.