Evlilik dersleri…

Yaz tatili nedeniyle koca şehir bomboş. Sokaklarda başıboş hayvan da yok ki meydanlar kedi – köpeklere kaldı diyeyim. Kapının önüne oturup yoldan geçerken yarenlik edecek adam da kalmadı. Arap komşum, bir kaç kez tavlayı koltuğunun altına alıp geldi, tavla bilmediğimi öğrenince başını hayretle sallayıp gitti. Güney İsveç, küresel ısınmaya bağlı görülmemiş sıcaklar yaşıyor. Gidenler gitti. Kalanlar da sabah kahvaltısından sonra, mayosunu, havlusunu alıp deniz kenarına koşuyor. Şehir, gündüzleri terk edilmiş gibi…

Tembel tembel etrafa bakınırken, Yugoslav Dragan  çocuk arabasıyla görünüyor.
İyice yakınıma geldiğinde laf atıyorum:
"Ne o Dragan, çocuk bakma işi artık sana mı kaldı, karın nerede?"
Hiç zorsunmadan yanıtlıyor:
"Karım tatile gitti. Çocuğa ben bakıyorum. O döndükten sonra da çocuğu ona bırakıp ben gideceğim" zaman başvurdukları "tek başına tatil ve eğlence" yöntemini artık yabancılar da uyguluyor.  Dragan'ın kendince haklı bir gerekçesi var. Geçen yıl, çocuğu da yanlarına alıp Yunanistan'a gitmişler. Çocuk, sıcaklara dayananamış, hastalanmış, tatili ikisine de zehir etmiş. Bu yıl başka bir çözüm bulmuşlar. Dragan, babalık iznine ayrılmış. Çocuğuna baktığı süre içinde maaşını hastalık kasasından alıyor. Eşi, döndüğünde  annelik iznine ayrılacak.Tatil sonrasında ikisi yeniden çalışımaya başladıklarında çocuğu yuvaya verecekler.

Aile ortamından sıkılan ailelerin ayrı ayrı tatil yapmaları artık doğal karşılanıyor. Gençler, anna, babalarıyla tatile gitmek yerine arkadaş gruplarıyla olmayı seçiyor. Bazen karı koca da bu yola başvuruyor.

Bu kural, haftasonu eğlenceleri için de geçerlidir. İsveçliler, genellikle haftasonlarında içkili yerlerde  eğleniyor. Küçük çocuklu ailelerde karı- koca eğlence yerlerine birlikte gidemedikleri için bu işi sıraya koyuyorlar. Bir hafta sonunda kadın, başka bir haftasonunda erkek evde çocuğa bakıyor. Eşler tek başına eğlenmeye gidiyor. Eğlenme, bazen gece yarılarına dek sürebiliyor, sorhoşluk hali olabiliyor. Bu durumda, kadın ve erkek eve dönmeyebiliyor, başka biriyle sabahlayabiliyor. Bu tür bir gecelik ufak tefek "kaçamaklar" aldatma sayılmıyor ve hoşgörüyle karşılanıyor.

Dragan'ın eşi İsveç'li. Aynı evde yaşıyorlar, çocuk yapmışlar, ama  resmi nikaha gerek duymamışlar. Anlaşabilen insanlar arasında resmi nikahı bir bağlayıcılık olarak görüyorlar. Her şey çiftlerin istencine bağlı. İnsan bugün anlaşır , yarın ayrılır. Kağıt üzerindeki birliktelik bağlayıcı değil. İlişkileri yasal kılıfa sokmaya gerek duymuyorlar. İsveç'te son yıllarda hızla yaygınlaşan ve insana fazla bir yasal sorumluluk getirmeyen bu tür evliliğe "Sambo" diyorlar. Eşler, evde ortak sorumluluk taşıyor. Giderleri paylaşıyorlar. Paraları bittiğinde birbirlerine borç veriyorlar, ama herkesin cüzdanı kendine. Kimse kimseden hesap sormuyor…

"Eşleri" daha da bağımsız hale getiren diğer bir evllik türünün  adı da "Serbo"…Bu evlilik, yönetim kolaylığı bakımından  serbo otoomobillere benzetiliyor. Eşler ayrı ayrı evlerde yaşıyorlar. Ekonomik olarak tamamen bağımsızllar. Birbirlerinin gelir ve giderlerinden sorumlu değiller.Kadın, bitmeyen isteklerini sıralamıyor. Oturma salonunda pijama ile maç seyreden bir erkeğe tahammül etmek zorunda kalmıyor. Herkes evinde,hayatını yaşıyor. Ancak duygusal olarak birbirlerine bağlılar. Bir kaç gün veya bir kaç hafta arayla birbirlerine konuk oluyorlar. Ondan sonra herkes evine. İsterlerse bu ilişkiden çocuk da yapabiliyorlar. Çocuk  genellikle annede kalıyor, baba çocuğun giderlerine dışarıdan destek oluyor.

Kadın ve erkek, ilişkilerine bir ad koymadan uygun gördükleri sürelerde birlikte yaşadıktan sonra, isterlerse bu evlilik türlerinden birini seçiyor veya ilişkilerini aynen sürdürüyorlar.Evleninceye dek bütün gençlik heyecanlarını yaşıyorlar.Bastırılmışlık duygularını aşıyorlar. Komşunun penceresinde, perdesinde gözleri kalmıyor. Evlerinde perde bile kullanımıyorlar. Yoldan geçerken perdesiz evlerin içini rahatlıkla görebilirsiniz. Tesadüfen perdeli bir cama rastlarsanız, bilin ki orası bir yabancı evidir.

İsveçli gençler  25- 30 yaşlarına doğru evlenmeye, çocuk yapmaya karar verdiklerinde, artık unlarını elemiş, eleklerini duvara asmış oluyorlar. Aralarında dürüst bir ilişki yaşıyorlar. Çok kolay birlikte oluyorlar, ya da ayrılıyorlar. Bir ilişki Bu arada bazı ufak tefek "kaçamaklar"  masum sayılıyor ve hoşgörüyle karşılanıyor. Örneğin, evde küçük çocukları varsa, diskolara, dansa birlikte gidemiyorlar. Aralarında nöbetleşe görev bölümü yapıyorlar, bir hafta kadın, diğer hafta erkek gece dışarıya tek başına çıkarak eğleniyor.

İsveç'te en zor şey, ekonomik bağımsızlığa sahip olan  bir kadını parayla satın almaktır. Ülkede genelevi yoktur, randevuevi yoktur. Bir kadınla para karşılığında birleşmek suçtur. Bazen, şişkin bir cüzdanın halledemediği işi birahanede ismarlanan bir bardak bira halleder. Kadın, hoşuna gittiğiniz için sizinle olur, cüzdanınızın şişkinliğine, arabanızın modeline bakmaz.

Evlenme ve boşanmalara sıradanlaştığı için öyle gösterişli nişan ve düğün törenleri yaşanmaz. İsveç'in hiç bir yerinde "düğün salonu" tabelası göremezsiniz. Beledilerin nikah salonlarında nikah kıyıldıktan sonra herkes herkes evine döner. Damat ve gelin, isterlerse, çok dar bir arkadaş grubuyla bir içkili yerde eğlenirler.

Öyle bizdeki gibi aylar öncesinden başlayan "gelinlik" ve "damak giysisi" koşturmacası da yoktur. Önemli günlerde giyilen kostümlerin, damat ve gelin giysilerinin kiralandığı salonlar var. Gelin ve damat adayları, bu salonlarda giderek, daha önce başkaları tarafından da giyilmiş, kolalanmış ütülenmiş  giysilerden kendilerin uygun olanları ücret karşılığında bir günlüğüne kiralar, nikah salonunda törenden sonra, ertesi gün geri verirler.

Bu kiralık giysilerin yırtılmalara, içki lekelerine karşı sigortaları bile var…

Evlenme ve boşanma süreçleri çok hızlı yaşanır. Bir bakarsınız, bugün evlenen çiftler, yarın boşanmışlar. Üçüncü gün yeni sevgililer bulmuşlar. Başınız döner, hızlarına yetişemezsiniz.Bu karmaşada doğan çocuğun kimliği de bazen sorun olur. Bu durumda, çocuğun gerçek babası DNA testiyle saptanır. Nüfus cüzdanlarına anne ve baba adı yazılmaz. Cüzdanda, ad, soyad, kimlik numarası ve adres yer alır. Anne ve baba ile ilgili bilgiler, nüfus idaresinin arşivlerinde saklanır.

İsveç'te boşanmak evlenmekten daha caziptir. Belediye, boşanan çiftlere mağdur olmamaları için derhal ev verir. Mobilya ve  ev eşyası sağlar. Gelirleri yetersizse kira yardımında bulunur, sosyal yardım bağlar. Yiyecek, giyecek giderlerini karşılar. İsveç'te yaşayan hemen her çift yaşamında bir iki kez kağıt üzerinde boşanır veya " Acaba biz de boşansak mı?" diyerek boşanmayı aklından geçirir. O yüzden, İsveç, dünyanın boşanma oranı en yüksek ülkelerinden biridir.

Hileli boşanmaların farkına varan  devlet, son yıllarda önemli tedbirler alıyor. Boşanmış görünen çiflerin evlerine sabaha karşı operasyonları  düzenleniyor. Ayrılmış görünen erkek, kadının yatağında pijama ile yakalanıyor. Sahte boşanma yaptıkları anlaşılan eşler  mahkemeye verilerek daha önce yapılan ödemelerin geri alınması yoluna gidiliyor. Ancak, bu boşanma yöntemine başvuranlar genellikle dar gelirli ve işsiz oldukları için devlet hiç bir şeyi geri alamıyor.

[email protected]

Not: Bu yazı Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanmıştır.

647670cookie-checkEvlilik dersleri…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.