‘Fastfood yaşam’ ve sözün bittiği yer

Yaşam şöyle ya da böyle sürekli değişen, kendini yeniden üreten bir süreç. Her üretim tarzı, ekonomik yapı, süreç içerisinde kendi yemek kültürü, nezaket kuralları,kadın erkek ilişkileri gibi kendi yaşam biçimini, yaşam kültürünü de birlikte getiriyor.

Kapitalist üretim ilişkilerinin geldiği aşamanın bir sonucu olsa gerek, son yıllarda insani ilişkiler, insani sorunlar ile ilgilenmeksizin, sadece azami hazza ulaşmaya odaklanmış bir kuşağın yetişmesine tanık oluyoruz.

İşte, aşklar da artık sadece bir gecelik yaşanmakta…Bazen bu ilişki msn gibi bir chat programında ürkek bir tuşla, bir diskoda davetkar bakışlarla başlamakta…. .

Fastfood aşklarda; tarafların birbirlerinin umutlarını, hüzünlerini, mutluluklarını, saklı kalmış korkularını, halı altına süpürülmüş anılarını ve çıkmazlarını öğrenmeye ne vakitleri ne de istekleri vardır.

İlişkiye şekil veren genellikle sadece bedensel çekiciliktir. En kısa sürede yaşanmak istenen yaşanır ve taraflar bir sonraki tecrübeye doğru birbirlerinin hayatını hızlıca terk ederler.

İlişkinin yaşandığı yer bazen uzak bir coğrafya olmakta, ruh dünyasında kimlikler değişmekte bizim Maraşlı Ali, Londralı James, Ankaralı Engin Rotterdamlı Andrew olmakta… Çılgın zamanlardır böyle zamanlar ve söylenecek çok şey yoktur. Hazza ulaşmak için ulusal kimlik de dahil bir çok değer reddedilmekte… Tabii burada neden Ankara, Rotterdam olamadı, Rotterdam’ın gelişmişlik düzeyini yakalayamadı yada neden karşı cinsle ilişkilerde bir türlü rahatlık, kendini ifade etme meselesi, başka bir yazının konusu… ….

Fastfood yaşamda her şey hızlı akmaktadır… Yemeğe ayrılan zaman on bilemediniz on beş dakikadır… Yapılacak çok iş vardır… iyi doğru, ya da yanlış, hakikat ya da yanılsama yoktur. Bu dünyada Türk filmlerinin masum karakterleri barınamaz. Eğer, hazzın yolunu açıyorsa her şey mubahtır… Asıl olan, önemli olan “haz”dır. Gerisi lafı-güzaftır…

Elbette yaşamdan haz almak önemlidir. Ama fastfood kişilik hazzı yaşamın merkezine koymakta ve yaşamın diğer boyutlarını yok saymaktadır.

Kapitalizm için kar neyse fastfood kişilik için de haz odur.

Fastfood kişilik her şeyin üstesinden geleceğini sanır…En çekici bulduğu şey sınırsızlıktır… İstenen her şey yapılabilir.. gerçekleşmeyecek hiç bir şey yoktur.

Fastfood kişiliğin çaresizliğe ve can sıkıntısına tahammülü yoktur… diğer insanlara merhamet ve duygudaşlık göstermek fastood kişiliğe yabancıdır ve böyle şeylere yaşamda yer yoktur zaten…

Çaresizliğin kokusunu aldığı zaman önemli bir iş bulur kendisine ve oradan uzaklaşır… Gecen gün Fastfood kuşağa yakın bir arkadaşıma sohbet arasında “yanında tanıdığın bir insan ağlarsa ne yaparsın?” diye sorduğumda, tereddütsüzce “oradan kaçarım” diye yanıtladı. Kızmamak lazım o bünyenin gösterdiği bir reflekstir bence… Aynı arkadaşım başka bir gün yorgunluğunu paylaşmak için bana sms gönderdi. İşte bazen yapacak bir şey yoktur ama yorgunluğumuz gibi içinde bulunduğumuz durumu; acımızı veya sevincimizi bir yakınımızla paylaşmak bize iyi gelir.

Mesela diyelim ki bir yakınımız tedavi edilmesi zor bir hastalığa yakalanmıştır, hasta yatağında yatan yakınımızın yanında durup acısını, çaresizliğini paylaşmak dışında fazla yapılacak bir şey yoktur. Fastfood kişilik bu kıstırılmışlığa katlanamadığı için kendisine “önemli bir toplantı” bulup o ortamdan uzaklaşır…

Fastfood kişilik, tanrısallığın ve fantezilerin işlediği sinema filmlerine bayılır ama merhametin işlendiği filmleri anlamsız bulur…

Sanal dünyayı kullanarak, zaplayarak sonluluğunu, acısını, başarısızlıklarını veya düş kırıklıklarını aşmaya çalışır… Yüzleşmez… Belki de fastfood yaşamda; bireyin kendi yaşamına müdahalesi sınırlı olduğu için, birey üretilmiş yaşamlara sığınmayı tercih etmektedir…

Fastfood birey için kariyer ve rekabet her şeydir, duygusallık ise hiçbir şeydir. Her şey ancak ve ancak rekabet ile mümkündür…

Evet, rekabet bazı alanlarda gelişmeye yol açabilir. Ama her zaman böyle midir?

Yirminci yüzyılın en önemli bilim insanları olan Albert Einstein ve Madam Curie’nin hayatlarını incelediğimizde başarılarına yol açan motivasyonun rekabet duygusu değil, merak ve insanlığa katkının olduğunu görüyoruz…

Peki, fastfood yaşama teslim mi olacağız? Ne yapılabilir ya da “ne yapmalı”? Belki diyorum fastfood kişilik fastfood yaşamın zirvesine ulaştığında yaşamı bir bütün olarak görüp, yeni bir forma evirilecek..

Ama yine de şimdi de fastfood yaşama insani bir içerik kazandırmak ya da bireye gerçek anlamda özgürleşme olanağı sunacak bir toplum projesini hayata geçirmek için yapılacak bir şeyler olmalı….

Bu durumda bize ışık olacak kavramların, eşitlik, dayanışma, hoşgörü, özgürlük, üretim ve emek kavramları olduğunu düşünüyorum. Ama bu kavramları değişen yaşam koşullarına ve yeni ortaya çıkan olgulara göre yeniden tanımlamak gerektiği de bir gerçek. Mesela bundan birkaç yüz yıl önce özgürlük daha çok kölelerin özgürleşmesi anlamında kullanılırken, günümüzde apayrı bir anlamda kullanılmaktadır.

Günümüzde gerçek özgürlük bireyin hem hukuki anlamda hem de ekonomik anlamda özgür olmasını içermektedir.

Bazı okuyucuların yukarıda saydığımız bazı kavramları hayata geçirmenin ütopya olduğunu söylediklerini duyar gibi oluyorum. Onlara cevabım şu, bundan beş yüz yıl önce kölelere “bir gün siz de özgür olacaksınız ve seçme ve seçilme hakkınız olacak” denseydi, herhalde çoğunun tepkisi “bizimle dalga mı geçiyorsunuz” olurdu…

Bugün, gündelik hayatı belirleyen kolektif bir özgürleşme alanı; düşünce olarak yakınımızdakiler, yanımızdakilerle beraber yaratma çabasını hızlandırmalıyız… Tabii yanımızdakiler veya yakınımızdakiler ile farklılıklarımızı yapıcı eleştirel bir bakış açısı ile anlamaya çalışarak ve zenginlik olarak algılayarak çoğalabiliriz… Ancak geleceği avuçlarında tutanların kronik hastalığı nüksetmişe benziyor ve ne yazık ki son yıllarda yine geleceği avuçlarında tutanlar farklılıklarını büyütüp, karşıtlığa dönüştürüyorlar ve böylece enerjilerini birbirlerini yıpratmak için kullanıyorlar.

Bir değer olmak ancak ve ancak kendinden bir şeyler üretiyorsan mümkündür.

1598880cookie-check‘Fastfood yaşam’ ve sözün bittiği yer

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.