‎Fazıl Say’a saygı…

Fazıl Say’ı tanımayan yoktur. Türkiye’nin yetiştirdiği dahi piyanist ve besteci… Say’ı konserlerinde izledim. Bir kağıda duygularınızı yazıp sahnedeki Say’a gönderiyorsunuz o da anında besteliyor… Böylesine olağanüstü bir yetenek…

Say’ın bir diğer özelliği de Charlie Chaplin geleneğinden geliyor olması. Yalnız sanata karşı değil haksızlıklara karşı da duyarlı. Sessiz kalamıyor. Kendince doğru bildiğini söylüyor. Bir ara arabeskçilerle polemiğe girdi… Geçenlerde de sanal ortamda “tweet “ ve “retweet” denilen yazışmalar nedeniyle tepki çekti. Hakkında soruşturma açıldı ve 1,5 yıl hapis cezası istemiyle iddianame hazırlanıp İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderildi…

Say’ın başına geleni bizim dışımızdaki bir gözlemci Daily Telegraph yazarı Tom Chivers’den dinleyelim…

“Say’ın işlediği iddia edilen suçun gerekçesi, ‘Twitter’da ateist olduğunu belirtmesi ve ardından ezanı 22 saniye gibi kısa bir sürede okuduğu için muezzin ile ilgili hafif yollu bir espiri yapması’ gösterildi… Bu hiç de öyle saldırgan birşey değildi, ama Türk kanunlarına göre ‘dini değerlere’ hakaret cezası alan bir kişi, bir yıla kadar hapis cezasına çarptırılabiliyor. Bu yüzden Say’ın başı dertte. Say, ‘Ceza alırsam kariyerim biter’ diyor. Türkiye AB’ye niyetliyse ‘insanları tanrıya inanmadıkları için hapse atanların AB’de yeri olmayacağını unutmamalı…”

Bir dine inanmak ve inancını ifade etmek insan hakları içindedir. Ateizm de (Din inancı olmayanlara) öyledir. Örneğin Birleşik Krallık’ta başta Kraliçe olmak üzere bütün yetkililer dinlerden söz ederken mutlaka ateistleri de katarlar…

Bir Müslüman’ın nasıl “Havva’nın Adem’e yasak elmayı yedirip cennetten kovdurduğu”nu, bir Hıristiyan’ın da “İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğu”na inanma ve anlatma hakkı varsa, bir Ateist’in de aynı şekilde bunların bir “hikaye” olduğu, insanın evrimleştiğini anlatma ve yayma hakkı vardır.

Dini inancı olanlarla tartışmak olası değil. Çünkü onlar yalnızca öyle olduğuna inanıyorlar… Erkeği günaha sokmamak için örtünen bir kadını ikna etmeye çalışmak saçmadır. O dininin gereğini yerine getiriyor. Karşı tarafa onun bu inancına saygı göstermek kalıyor… Ateistler ise “inanlar” grubundan değildir. Onlar “dinsizliğe inanıyor” gibi bir laf da edilemez… Ateistler bilimsel verilerle desteklenen somut olguları savunurlar. Ateistlerle tartışabilir, bilimsel verileri öne sürerek onları ikna da edebilirsiniz…

Birleşik Krallık gibi batılı ülkelerdeki (dini okullar dışındaki) okullarda din dersleri yoktur, “dinler tarihi” dersleri vardır. Bu derslerde bütün dinlerin doğup gelişmesi anlatılır. Öğrenciler Hıristiyanlaştırılmaya çalışılmaz. Bütün okullarda öğretinin temeli bilimdir. İnsanın kökeni “Adem ve Havva” yerine, evrim teorisiyle anlatılır… Yalnızca dinler tarihi derslerinde “Falanca dinler insanın ‘Adem ve Havva’dan geldiğine inanır” diye aktarılır.

Laik bir ülkede bir başbakan da kalkıp “dindar nesil yetiştireceğiz” gibi bir laf edemez… Hatta laik bir ülkede “teröre karşı” savaşırken ölen askerlere “şehit” de denilmemesi gerekir. Şehit, dini bir tanımdır ve “Allah yolunda ölen Müslüman’a” denir. Müslümanlık’ta şehitlerin ahirette günahları affedileceği ve peygamberden sonra en yüksek mertebede yerlerini alacağına inanılır.

Türkiye’de sap ile saman karıştırılıp Müslümanlık öğretilmeye ve Müslüman nesiller yetiştirilmeye çalışılıyor. Bu bazı Müslümanlar’ın hoşuna gitse de empati yapıp kendilerine Hıristiyanlık ya da ateizm dayatıldığındaki duygularını sormak isterim. Yasalar, kurallar herkes için eşit olmalı.

Balkon konuşmasında “Ben herkesin başbakanıyım” diyen Tayyip Erdoğan, açıkca ateist düşmanlığı yapıyor. Türkiye’de yalnız ateistler değil, Yahova Şahitleri, Museviler ve Hıristiyan’lar da hedef tahtasındadır. Türkiye’de de Londra’da olduğu gibi bir Yahova Şahidi’nin zamanlı zamansız kapınızı çalıp kendi propagandasını etmesi olası değildir. Çünkü “misyonerlik” yaparak suç işlemiş sayılır… Ya da Londra, Barcelona, Lahey, Amsterdam ya da Washington’daki gibi duvar ya da otobüs ilanlarıyla (Fazıl Say’ın söylediklerinin 100 katı ironiyle) dini inanç karşıtı ilanlar vermek asla mümkün değildir… (https://acikgazete.com/dunya/2009/02/06/ateist-otobus-kampanyasina-misilleme.htm?aid=27301)

Londra otobüstlerindeki Ateistler’in ilanı: “Muhtemelen Tanrı yok. Şimdi kaygılanmayı bırakın ve hayatın tadını çıkarın!”

Açık Gazete ABD Temsilcisi Mahmut Şenol’un haberlerini izleyenler ABD’deki Ateistler ve onlara bakış hakkında ipuçları edinebilirler… ABD’de Ateistler’in (Secular Coalition of America) http://secular.org/ web sitesine bir göz atın lütfen. Başkan Barack Obama’nın daveti üzerine 60 Ateist delege görüş bildirmiş ve ayrımcılığa karşı “Ne yapmalı”yı anlatmıştı… (https://acikgazete.com/editorden/2010/03/01/ateistlerin-umudu-beyaz-saray-da.htm?aid=33987)

Geçenlerde de Ateistler haklı olarak, “Başkanlık yemini”nden “tanrı” kelimesinin çıkartılmasını önermişlerdi… (https://acikgazete.com/editorden/2010/05/09/tanri-tanimazlar-ileri-gitmeye-basladi.htm?aid=35233)

Ayrıca Amerikalı Ateistler Derneği “American Atheist Association” her yıl kongre yapıp “Ateizmi daha çok nasıl yaygınlaştırabiliriz” ya da “Halkı dinden nasıl soğutabiliriz”i özgürce tartışıyorlar. (https://acikgazete.com/editorden/2011/04/17/amerika-da-allahsiz-sayisi-artiyor.htm?aid=41130)

Teksas Üniversitesi’nde sayıları iki bine ulaşan Ateist öğrencilerin başlattığı “İncil yerine Porno verelim” kampanyası Türkiye’de olsa ne olurdu acaba? Düşünce özgürlüğü ve ifadesi hakkının sınırlarını test etmeye çalışan bu kampanyayı Başbakan Tayyip Erdoğan bir hak olarak görebilir miydi? Ben söyleyeyim Fazıl Say’a 1.5 yıl istendiğine göre, bu öğrencilerin hediyesi de ağır müebbet olurdu herhalde. (https://acikgazete.com/editorden/2010/03/05/incil-yerine-porno-dagittilar.htm?aid=34064)

Dünyada bunlar olup biterken ne yazık ki Türkiye’deki AKP hükümeti yurt dışındaki ağa babalarından da örnek almaktan aciz…

Aleviler tarih boyunca baskı görüp asimilasyona uğratılmaya çalışıldı. Alevi köyüne minare dikilip, Diyanet’in seçtiği “dedeler” Avrupa’ya yollandı. Yetmedi, eğitim sistemine dört dörtlük bir Müslümanlaştırma dayatıldı. Anadolu’nun zenginliği sayılan Yezidilik, Süryanilik, Yakubilik ve Şemsilik gibi inançlar neredeyse yok olma noktasına getirildi… Şimdi de Fazıl Say’ın şahsında farklılıklar sinsice linç ediliyor.

Türkiye’nin tek sesli ve tek renkli bir ülke olmasını isteyenlere, daha doğrusu başkalarını zorla kendilerine benzeterek bir yaşam kuracaklarını sananlara yanıldıklarını göstermeliyiz… Bu açıdan Fazıl Say’a sahip çıkmak evrensel bir doğru ve insanlık borcudur.

İLGİLİ HABER: Fazıl Say’a destek olalım

1083690cookie-check‎Fazıl Say’a saygı…
Önceki haberHalk uyursa, muhalefet horlar (!)
Sonraki haber“Krizde bu kutlamanın anlamı ne?”
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.