G20’ler toplantısı hakkında

Geçtiğimiz hafta sonunda gerçekleştirilen G-20’ler toplantısında son kriz ve krize karşı geliştirilen politikalar görüşülüp, yirmi ülkenin siyasî lideri toplantıdan oldukça mutlu şekilde ayrıldılar. Zira, onlara göre krize tanı koyulmuş ve gerekli önlemler de alınmıştır! Alınmış olan önlemlerin sonuçlarını ileriki dönemlerde hep beraber göreceğiz. Kapitalist gelişmiş ülkeler başkanlarından başka türlü bir karar beklemiyor olmakla beraber, bu yazıda G-20’ler toplantısında geliştirilen tanı ve tedavi önlemlerini kısaca tartışacağım.

Krize getirilen temel tanı, finansal kesimin aşırı gelişmiş ve “hedge fon” adı verilen asitli finansal ürünlerin tüm gelişmiş ekonomilere denetimsiz bir şekilde yayılmış olması, bunun sonucunda da ödeme sorunlarının aynı hat üzerinden tüm gelişmiş ekonomilere sıçraması ve böylece oluşturulan güvensizlik ortamında taleplerin ertelenmesi ve krizin reel sektöre bulaşarak, geniş boyutta işsizliğe yol açması şeklinde, birinci sınıf iktisadı çerçevesinde bir açıklama getirildi. Böyle bir tanı doğrultusunda, doğal olarak, finansal kesime kısmî denetim getirilmesi, bazı finansal kuruluşların kamu kesimine alınması, büyük finans kuruluşları CEO’larına maaş denetimi, vergi cennetlerinin sıkı denetlenmesi ve küreselleşmeye ara verilmemesi vs gibi yüzeysel önlemler görüşüldü ve karara bağlandı.

Kapitalist açıdan yaklaştığımızda son 20’ler toplantısında alınan kararları olumsuz karşılamak olası görülemez. Hatta, alınan kararları kapitalizm açısından oldukça ileri ve cesur bulmak da olasıdır. Zira, geliştirilen politikalarda, Yeni Dünya Düzeni politikalarının uygulandığı dönemlede hakim olan “Vaşington Uzlaşması” çerçevesinde akıldan dahî geçirilmesi söz konusu olamayacak önlemlere yönelindi. Örneğin, birçok özel finans kurumuna devletçe el koyulması ya da önemli boyutta bütçe açıkları pahasına piyasaya milyar dolarlar saçılması veya finansal operasyonlara belirli kısıtlar ve denetim getirilmesi gibi uygulamalar son küreselleşme politikalarının çevresinden dahî geçemezdi. Günümüzde bu tür önlemler alınabilmekte, hatta bizzat özel kesim bu tür önlemlerin alınmasında ısrarcı olmaktadır.

Ancak; krize getirilen tanı gibi, bu kararlardan başarı sağlayarak sistemin insanîleştirilmesi ya da krizlerin önünün alınması da olası görülmediği gibi, kararların devamlılığı açısından da hiçbir garanti söz konusu değildir. Zira, krize karşı geliştirilen önlemlerde amaç krizden zarar görenlerin kurtarılması olmayıp, güçlü finans ve üretim firmalarına yeni soluk sağlamaktır. Söz konusu güçlü firmaların kurtarılışları da, kısmen istihdama yansıyarak, emekçilere de destek sağlıyor olabilir. Ancak, emekçilerin istihdamı ya da belirli süre için gelire kavuşturulmaları, güçlü firmaların kurtarılışı şeklinde dolaylı değil de, daha doğrudan yöntemlerle sağlanabilirdi. Ancak bu yola gidilmedi, çünkü bu politikalar güçlülerin çıkarına aykırı idi!

Diğer bir nokta da, milyar dolarlar kapitalist dünyanın coğrafî alanı içinde kalınarak saçıldı ve diğer önlemler de aynı coğrafya için geliştirildi. Oysa bunun tersi de yapılabilirdi. Örneğin, bu kadar para saçılırken, bazı yoksul ülkelerin borçlarına af getirilebilir ya da paraların bir kısmı bu ülkelere yönlendirilebilirdi. Bu yolla yoksul Afrika ülkeleri veya diğer yoksul ülkeler de borçlarından kurtuldukları, hatta ilave yardım aldıkları durumda, belki bazı ekonomik hamleler yapabilir ve yaşam düzeylerini bir derece yükseltebilirlerdi. Ancak, bu da yapılmadı. Zira, kapitalizm geri ekonomilerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kendilerine saklamayı yeğledi ve onlara göre ikinci sınıf insanların şimdiden bu kaynakları tüketmesine izin verilememeliydi. Krizi yenmek için piyasaların genişletilmesi amaç idi, ancak bu genişleme kapitalist blok içinde yapılmalıydı, ki gelecek dönem için kaynak kıtlığına girilmemiş olsun!

İşte bu gibi nedenlerle, G-20’ler toplantısında liderlerin kapitalizmin krizine bakışını da, krize karşı aldıkları önlemleri de insanî açıdan değerlendirmek doğru ve geçerli olamaz; çünkü, kapitalizm özde insanî bir sistem değildir! Kapitalistler demokrasiden, insan haklarından söz ederler, hatta bunda bir dereceye kadar samimidirler de, ancak kapitalist dünyanın demokrasi ve insan haklarından anladığı söz ve ifade özgürlüğüdür; ekonomik kaynak kullanma özgürlüğü ise ekonomik dünyaya ait olarak algılanır! Oysa, Alfred Marshall’ın da ünlü “İktisadın Prensipleri” eserinin daha ilk sayfasında belirttiği gibi, iktisat bir yönü ile insan ile ilgili bir bilim dalıdır.

1595130cookie-checkG20’ler toplantısı hakkında

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.