Gezi’ciler Londra’daydı?

Paskalya tatilinde İstanbul’dayken, Beşiktaş’ta o radikal taraftar grubuna adını veren Çarşı’ya uğramamak olmazdı… Gezi’de yaşamını yitirenlerin dev pankartlarından, “Çarşı her şeye karşı” yazılı ayakkabı sandığında fırça sallayan sokak emekçisine Gezi’nin ruhu o meydanda dipdiriydi.

Çarşı’da “Çarşı” grubuna önderlik eden isimlerle sohbet etme şansım da oldu. Çarşı’daki arkadaşlar polisin kendilerine orantısız ve haksız baskı yaptığı, haklarında ipe sapa gelmez iddialarla davalar açıldığını anlattılar. Polisin bununla da yetinmeyip ilişkide olduğu mafyayı üzerlerine saldığı, hatta uzak yakınlarının bile ölümle tehdit edildiğini söylediler.

Gezi’de ne olmuştu da iktidar bu kadar korkmuştu? AKP Gezi’yi anlayabilir miydi? Böylesi bir baskı Gezi ruhunu öldürebilir miydi?

Gezi beklenmeyen bir sıçramaydı ve parlamenter muhalefetin yetersiz kaldığı ülkede parlayan bir sokak direnişiydi.

Geçen pazar günü DAY MER’de ‘68’den Gezi’ye Örgütlü Mücadeleye’ başlıklı panelde 68 kuşağından Mustafa Yalçıner, Taksim Dayanışma’dan Beyza Metin ve sanatçı Mehmet Ali Alabora, Gezi sürecini değerlendirdiler. DAY MER sözcüsü Ahmet Sezgin’in başarıyla yönettiği panel işte bu sorulara yanıt aradı.

Yalçıner, Gezi sürecinde ve sonrasındaki forumlarda işçi sınıfı odaklı devrimcilerin yetersiz kaldığını söyledi. Bu doğru ve önemli bir tespitti. 12 Eylül kalıntısı olarak Gezi eylemlerini “örgütsüz” olarak özellikle lanse edilmeye çalışıldığını belirten Yalçıner “Demokrasi istiyorsanız, işçi sınıfının damgası olmak zorunda” diye devam etti.

Gezi’nin bütün sürecinde yer alan Metin de Gezi’nin bir orta sınıf hareketi olmadığını tam tersine kadınlardan işçilere ezilenlerin yoğunlukla yer aldığını söyledi. Metin, Gezi’de yaşamını yitirenlerin hepsinin işçi ya da işçi kökenli ailelerden geldiğini de aktardı.

Mehmet Ali Alabora’nın söyledikleri ise ilginçti. Sanatçı, bilime saygı gösteren bir sunumunda, kesin yargılardan ve dogmatik söylemden kaçındı.

Alabora en azından kendi işinin geleceği açısından Gezi’yi anlamaya çalıştığını vurgulayarak, Gezi’ye katılan yeni kuşağın “Analog dünyadan dijitala geçiş”le ilintili farklı bir algılaya sahip olabileceğini öne sürdü. Şimdiki gençlerin farklı bir özgürlük ve ahlak algıları olduğunu, çevresine de tıpkı bilgisayardaki gibi “Yes”, “No” ya da “Ignore” (Takma) tavrıyla yaklaştıklarını söyledi. Ailelerin çocuklarıyla ilişkisinden örnekler veren Alabora, “Gezi’de gençler, bu kez ‘Ignore’u değil ‘No’yu tercih etti” dedi.

“Her ne olduysa 3 gün içinde oldu” diye tanımladığı Gezi’nin arkasında bir örgüt olmadığını vurgulayan Alabora, dünyada bir ilkin yaşanarak 1 milyon insanın ortak bir refleks gösterdiğini söyledi. Gezideki refleksi “dijit” ya da “anonim bir zekâ” olarak tanımlanabileceğini belirten sanatçı, “Bu kimseye ait değil, birden parlayıp, çabuk da sönebiliyor” diye gözlemlerini aktardı.

Alabora iyi bir oyuncu ve sinemacı olmanın yanı sıra Oyuncular Sendikası’nın da çok başarılı bir genel başkanı. Her vatandaş gibi Gezi Direnişi’ne katılarak zorbalığa karşı tepki gösterdi. AKP’nin“Aman Gezi, yeni Deniz Gezmişler yaratmasın” korkusunun da hedefi oldu.

Alabora’nın deyimiyle bu “dijital algı”, bana göre artık iktidarın korkulu rüyası. İktidarın günlük güneşlik sandığı bir gün fırtına kopabilir… AKP kendisini korkutan “dijital algı”yla nasıl başa çıkacağını bilmiyor. İktidarın olağanüstü yasak ve baskılarından bu anlaşılıyor.

“Bir Besmele milyonlarca tweet’e bedeldir” diyen Başbakan, DAY MER’in paneline katılsaydı eminim ki hiç bir şey anlamayacaktı. İşte bu nedenle Erdoğan sokağa yenik düşecek. Sabredin, görün…

1084250cookie-checkGezi’ciler Londra’daydı?
Önceki haberKayıp uçakla ilgili El Kaide iddiası
Sonraki haberWag The Dog – Başkanın Adamları
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.