İskelenin üzerinde bir grup oğlan, birbirlerini iteklemek suretiyle denize atmaya çalışıyor. Kim kimi atacak belli değil.
İskelenin bir diğer ucunda erkekler kızları sarıp sarmalamış denize doğru sürüklüyor.
Suya atlıyorlar. Bu defa da denizin içinde birbirini boğma, kafasını suya sokma yarışı başlıyor.
Bu nasıl bir denize giriş biçimi, birlikte yüzme sendromu, enteresan tatil geçirme eylemidir dedim kendi kendime…
Türkiye’de erkekler sallamayı seviyor.
Kış geldi İstanbul’a döndüm. Yılbaşı gecesi Nişantaşı sokaklarındaki kutlamaları izliyorum. Sokakları doldurmuş yine bir erkek güruhu. (Sanki sokaklar onların tapulu malı)
Birbirlerini iteleyip kakalayarak, ellerinde bira şişeleri sağa sola yalpalayarak, halaylar çekerek, bağırıp çağırarak eğleniyorlar.
Kalabalıkta ilerlemeye çalışan arabalar. İçlerinde korku dolu bakışlarıyla ne olup bittiğini anlamaya çalışan insanlar. Etraflarında onları sallayan ve kahkahalarla gülen erkekler…
Arabanın içindeki şaşkın, dışındaki ise deli.
Bir kere daha anladım. Türkiye’de erkekler sallamayı seviyor.
Asker uğurlamaları. Celp dönemleri…Onda da şahit olmuşsunuzdur.
Mutluluk mu yoksa hüzün mü var içinde bilemiyorum ama.
Askerlik oğlan alınır ortaya, trambolin misali atılır tutulur yukarıya. Kahkahalar içinde…
En son gözlemim:
Fenerbahçeliler’in Bağdat Caddesi’ndeki şampiyonluk kutlamaları, yine yolu trafiğe kapatmak ve oldan geçen araçları sallamak olarak kayıtlara geçti. Diğer takımlar yapmıyor mu? Aynen…
Türkiye’de erkeklerin eğlenmesinin yolu, birilerini sallamaktan geçiyor.
Sallamanın binbir türü, yani, sallamak vaaaar, sallamak var…
Bazı (erkek) köşe yazarlarının da sallamayı sevdiğini biliyorduk ama, onlara, başka bazı (kadın) köşe yazarları da katılmaya başladı…
Vatan’ın sanal köşecisi de onlardan biri. Uluorta sallamaya başladı. Valla onu buradan uyarmayı bir görev addediyorum. Dikkat etsin “eğlenmeyi sallamak zanneden” erkekler onu da “GİYDİREREK” sallar valla…
Sallamayı geçelim.
Giyinmek mi güzeldir, yoksa giydirilmek mi?
İşte bütün mesele…
