Londra’ya ilk uçtuğum günü hatırlıyorum… 1985’in buz gibi bir Aralık ayıydı… Alacakaranlıktaki memleketi ve sevdiklerimi arkamda bırakıp bir belirsizliğe yolculuk ediyordum. Uçağa binerken derin bir soluk almış ve ciğerlerimde uzun uzun tutmuştum… Memleketin havasıydı… Kim bilir belki de memleketteki son soluğumdu… Bu alışkanlığımı hep sürdürdüm…
***
Telefonda öğrendim Vedat abinin öldüğünü… Sonra internette “Konya’nın Akşehir İlçesi’nde 77 yaşındaki Vedat Şensoy, bahçesinde kar temizlerken aniden fenalaşıp yaşamını yitirdi” haberini buldum.
Haberde “Yaşlı adam kuş beslediği için ‘Kuşçu Vedat’ diye anılıyordu” deniliyordu. Öldüğünde yanıbaşındaki köpeği de uzun süre kimseyi yaklaştırmamış…
Annem ve babamın kuzenidir Vedat abi… Görmeyeli çeyrek asır olmuş… Coşkulu konuşması, güler yüzü, ağır kollarıyla sert şakaları ve çeyrek asır önceki genç haliyle gözümün önünde…
Dostlar, Nazım Hikmet’in dediği gibi “Şu gurbetlik zor zanaat zor…”
***
Nazım’ın 110’ncu doğum yıldönümü Londra’da da kutlanıyor. CHP İngiltere Dayanışma Derneği, Nazım Hikmet’in 110’ncu yaş gününü şairin şiirleriyle andı… Nihavent’in kurucusu Cahit Baylav da Nazım’ın bestelenmiş şiirlerinden bir konser hazırlığında…
Nazım 1901’de doğmuş. Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya geçmiş… 1921’de gittiği Moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık olmuş ve komünizm ile tanışmış. Yazdıklarından dolayı 1938’de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırılmış. 12 yıl süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950’de Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği’ne gizlice kaçmış. Memleketi dışında geçirdiği yıllarda dünyayı dolaşıp konferanslar düzenlemiş, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katılmış… 3 Haziran 1963’de memleketinden uzaklarda Moskova’da kalp krizi geçirerek gözlerini yummuş.
Nazım 1953’te “Vasiyet”ini bir şiirle yapmış…
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
– öyle gibi de görünüyor –
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani…
***
Dostlar ölüm bu. Sürprizi sever… Yapı taşımı oluşturan Tekke Dağları’nın o mor renkli tozu, toprağına karışmak isterim yine.
Anadolu toprağının üstünde yaşayanlar yoksul, sıcak ve dostturlar. Ya yer altındakiler? Saklı uygarlıklardan binbir minerallere pek zengindirler. O yüzden mis gibi kokar güllerimiz.