Güzel günler göreceğiz…

Çocuklara inanın, güzel günlerin izi onların yüzündedir. Çocuklar içten ve doğal gülüyorlar, onların bu doğallığını ortadan kaldırmak için onları çocuk yuvalarına hapsetmeye ve orada sistemin bilgisini, kurallarını vermeye çalışıyorlar.

Çocuklarınızı yuvaya göndermeyin… Yuvaya gönderdiğiniz çocuğunuzun yüzünden gülümsemesini alıyorlar. Çocuklar orada ağlamayı, orada istemeyi öğreniyor. Çocuk güler, çocuk şımarır, çocuk kafasına göre hareket eder ama yuvaya giden çocuk bunların hiç birini yapamaz. Çocuklarınızı sistemin eğitimine hemen göndermeyin, onlar çocukça gülsün, çocuk olarak baksın dünyaya…

Çocukların yüzünden gülümsemeyi çalıyorlar, umudumuzu çalıyorlar. Umudumuz, çocukların gülümsemesindedir. Gülün, gülümseyin, çünkü gülmek yarının davetiyesidir.

Elinizi uzatın, yarının güzelliklerini bugünden nüve şeklinde yaşatın, büyütün. Yarının dayanışması, birlikte üretimini, birlikte yaşamını bugünden yaşatabilirsiniz, yaşatabiliriz. Bugünden gülen insanların bir arada olduğu bir dünya yaratabiliriz. Bu mümkün, bunu mümkün kılan çocukların gülümsemesinde saklıdır. Bütün dünyadaki çocuklar aynı şekilde güler, bütün dünyadaki emekçiler aynı şekilde mutlu olur. Çocuğunun gülümsemesi, mutlu olması karşısında en ağır işte dahi çalışan işçi kardeşimiz mutlu olur, neşelenir, bütün yorgunluğu bir anda yok olur. Hiçbir baba, anne neden gülüyorsun diye çocuğuna tokat atmaz, atamaz, çünkü onun mutluluğunda kendi mutluğunun geçmişini görür…

Çocuklar, savaşlarda öne çıkar, bütün diktatörler çocuklar ile fotoğraf çekme yarışına girer, çünkü çocukların babalarını / annelerini ya hapsetmiştir, ya öldürmüştür ya da kendisine kapı kulu yapmıştır. Bütün diktatörler, çocuklar ile fotoğraf çektirir, çünkü geleceğe hükmettiğini göstermek ister…

Gelecek ne diktatörlerin, ne kanlı zalimlerindir… Onlar kan denizi yaratıp yok oldular, kim anımsar İskender’in mezarını, ne de Hitler’in… Yok oldular, zalimlikleri ile anılırlar, bereketli toprakları kan ile sulayarak bereketsiz yaptıkları topraklarda yaşarız. Onların ektiği zulüm tohumu yaşar bu ağlamanın, el açmanın olduğu topraklarda…

El açanlara bakın, hangisi gülüyor? Eline bir şey verildiğinde, boğazından bir lokma geçtiğinde bir gülümseme görürsünüz, olur ve yok olur… Yeniden el açar, el açmayı marifet olarak algılattılar. Kapı önünde sürünmeyi olması gereken olarak gösterdiler, etek öpmeyi gelenek olarak sundular. Gelenek, görenek, alışkanlıklar ve tarih dediler, gülmeyi yasakladılar. (Yasası olmayan yasaktır) Şarlatanların bol olduğu yerde, ağızdan kahkahalar çıktı, beyinin gülmesini hepten yok saydılar. Ağız dolusu güldüler kasalarına para doldururken, kendilerini akıllı, diğerlerini aptal olarak gördüler. Yanlarında para ile her insanı çalıştıracağını, her insanın bir değeri olduğunu ve gereği olursa satın alabileceklerini dikte ettiler. Parasız yola çıkılmazı beynimizin arkasına işlediler. Bu eğitim sistemi içinde sınavsız işe girilemeyeceğini, diploma alınamayacağını anlattılar. Her şey sınav ile diyerek eşit olduğumuz duygusunu vermeye çalıştılar. “Fırsat eşitliği yaratıyoruz, işte sınav” dediler ama sınava hazırlık aşamasının eşitsiz olduğunu gizlediler. Eşitiz dediler, kendi lehlerine yasalar düzenlediler. Yolsuzluk, kapkaç, rüşvet… Yasal düzenlemeler ile suç olmaktan çıkardılar… Fırsat eşitliği, parana göre fırsat yarattılar… Parasına göre bakanlar; gülmez, hırslıdır, daha çok kazanmak, daha çok para ile hayatı satın almaya kalkarlar, onlar gülmez, onlar ağız dolusu kahkaha atarken bile rol yaparlar. Onlar, çocuklar gibi gülümseyemezler. O yüzden çocuklar ile fotoğraf çektirmeye özen gösterirler. O yüzden kendilerinin yazdırdığı haber bültenlerinde savaşlarda çocuklarda öldü derler, insan öldü demezler. Çünkü insanı daha önce kendileri öldürmüştür.

Erkek toplumu yaratmışlardır, erkek toplumunda erkekler daha çok aptal görünümlü sarışın kızlardan hoşlanırlar, bu tesadüfi değildir, çünkü aptal olan birini yönetmek daha kolaydır… Toplumun aptal olması için bol bol sarı boya satarlar… Saça boya sürülünce aptal olmayanlarında aptal olduğunu sanırlar. O yüzden parası olanların sevgilileri genelde sarışındır ya da sarı saçılardır. Çünkü erkek toplumunda, iki iş aynı anda yapılması hoş karşılanmaz. İşinde profesyonel olması beklenir, işini iyi yapsın, başkasının işine bakmasın istenir. Erk sahibi aslında iki işi aynı anda yapamaz, kafasını çalıştırmak istemez, başka yerini çalıştırırken, o yüzden aptal sarışınları tercih ederler… Toplumunda aptallaştırması için, Alzheimer olması için her türden fırsatı değerlendirirler ve çocukların gülümsemesini ortadan kaldırmak için, hemen çocukları yuvalara almaya çalışırlar, bu sayede çocukların hayalleri ve gülümsemesi kontrol altına alınsın ve makine gibi tepki versin isterler.

Yuvaya gitmeyen çocuklara inanın, güzel günlerin izi onların yüzünde saklıdır…

İsmail Cem Özkan


—————————————
http://cemoezkan.blogcu.com

1587650cookie-checkGüzel günler göreceğiz…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.