Hakikatlı yar isen

Evlilikle ilgili görüşlerimi bazı dostlarım yanlış anlarlar ve evliliğe düşman olduğumu düşünürler. Bu doğru değildir. Evlilikle benim ne sorunum olabilir. Evlilik bir kurumdur, bir yandan toplumun göreneksel yapısına bir yandan da kişilerin anlayışına göre kurulur. Bir evlilik bir başka evliliğe biçimsel olarak uysa da özü açısından pek benzemez. Evliliklerde bireylerin kültür düzeyleri kadar toplumun değerleri belirleyicidir. Evli olmanın zorluğu özellikle yaşam koşullarının ağırlığından gelir. Bir başka zorluk aile yapılarının uyuşmazlığından kaynaklanır. Asıl zorluk evliliğin dayattığı sorumluluklardadır. Özellikle sorumsuz hanım evladı gençler evliliğin iyi yanlarından yaralanmak isterken onun insanı sorumlu kılan yanını yük gibi yaşarlar. Her toplumsal kurum gibi aile kurumu da bencilliğin büyük ölçüde aşıldığı ve özverinin belirleyici olduğu koşullarda varlığını sürdürebilir. Ben buna alışmışım ya da ben böyle istiyorum gibilerden şımarıklıklar evlilik kurumunu bitirir.

Evliliği aceleye getirmemek gerekir. Evlilik öncelikle bir ussallık kurumu da olsa duygu yükünü yitirdiğinde bitpazarına döner. Sevgilim bugün çocukları sen okuldan al ben bir iş görüşmesine gideceğim. Sen de yarın apartman toplantısına gitmeyi unutma… Bu tür alışverişler ancak bakkal kasap nalbur dükkanlarına yaraşır. İş iyiden iyiye sen ben kavgasına indirgendi mi evliliğin sonu gelmiş demektir. Ben iki aydır kendime doğru dürüst bir ayakkabı alamamışken senin gidip bir takım elbise daha yaptırman ayıp değil mi gibilerden çirkin alışverişler evliliği bitme noktasına getirir. Bunlar kötü kurulmuş evliliklerin belirtileridir. Özellikle toplumumuzda insanlar evliliğin ne olduğunu bilmeden evlenirler ve genellikle evliliği bir kişisel yarar kurumu gibi alırlar. Kızımız on dört yaşından beri iyi bir evliliğin düşünü kuruyor, başkalarından neyim eksik diye düşünüyor ki yerden göğe haklıdır. O zaman ucuza gitmemek diye bir kaygısı da olacaktır. Evlilikle ilgili istekleri zaman içinde onu duygusallıktan uzaklaştırmış ve bir sözde evlilik uzmanı yapmıştır. Deneyimsiz genç kız şöyle düşünür: arkadaşlarım çok iyi “kısmet”ler buldular, “emsallerimden üstün olduğum halde” ben neden doğru dürüst biriyle evlenmeyeyim. Kızımızın içinde gece gündüz uyumadan görev yapan hırs şeytanı en iyiyi yakalamak yolunda tasarılar geliştirirken dikkatini askerden yeni dönmüş başarılı bir “iş” adamı olan Necabettin Bitirir’in üzerinde toplayıverir. O zaman “aşk” başlar işte. O zaman başlayan aşka aşk demeseniz de olur ama gene de aşktır bu, en azından aşka çok benzer. Bir bakıma aşktır bir bakıma aşktan başka her şeydir. Özellikle para aşkıdır lüks yaşam aşkıdır gösteriş aşkıdır. Affınıza mağruren söylüyorum, bu aşk öncelikle bir üçkağıtçı aşkıdır. Bir yolunu bulup o gençle tanışmak ve evlilik tasarısını işleme koymak gerekir. Bu kaçıncı deneydir, vakit acımasızca geçer, bu maya da tutmazsa emekli sandığından maaş alan bir memur eskisi son umut olacaktır. Necabettin Bitirir bir toplantıda rasladığı o güzel o narin kızı tavladığını sanarak gururla evlilik bataklığına atıldıktan az sonra uyanıverir: eşsiz bir seçim yaptığına olan inancı hepten eriyip gidene kadar, doğru dürüst sevilmediği kuşkusu gerçeğe dönüşene kadar her şey az buçuk yolundadır. İşin rengi değiştikten sonra iki olasılık vardır: ya uyumsuzluğun getirdiği sorunlara dayanamayıp ayrılmak ya da bu işler böyledir yeter ki kötülük olmasın deyip idare etmek.

Ben evlilik düşmanı değilim, yalnız binbir hesapla kurulmuş evliliklerin iyilik getirmediğini biliyorum. Evlilik kurumu ticari bir kurum değildir. “Akıl evliliği” dedikleri çıkar evliliklerinin ömür boyu fahişelik boyutlarına vardığı oluyor. Bu tür evliliklerin en iyi kurulmuşları bile mekanikliğin duyarsızlığın ve giderek bıkkınlığın ortamı olup çıkıveriyor. İkide bir mutluluktan dem vurulan o ortamlarda çocuklar başta olmak üzere kimsenin mutlu olmadığını görüyoruz. Ben sana iyi şeyler vereyim, bu arada nurtopu gibi birkaç çocuk vereyim, buna karşılık sen beni bir ömür boyu pışpışla. Bu üçkağıtçılık toplumu kemiriyor ve kadınlık onurunu zedeliyor. O durumda hem kendimiz mutsuz oluyoruz hem başkalarını mutsuz ediyoruz. Ne adına? Basit çıkarlar adına. İnsanlar iyi tüketmenin dışında bir amaç gütmüyorlar. O sevgisizlik koşullarında bencil çocuklar yetiştiriyorlar. Belirsiz bir amaca doğru koşuyor bu sevgisiz bu anlamsız bu anlayışsız ortamların mutsuz çocukları. Onlar aldırmazlıkların çıkarcılıkların yolunda annelerine babalarına benzeyerek büyüyorlar. İlerde onlar da evliliği kötüye kullanacaklar ve mutsuz olacaklar. Sonu gelir gibi görünmeyen bir kısırdöngüdür bu.

645660cookie-checkHakikatlı yar isen

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.