Hattı Taksim yoktur, sathı Taksim vardır…

TAKSİM HER YER, DİRENİŞ HER YER

Başbakan Erdoğan’ın ateşe körükle giden tavrı hiç de şaşırtıcı değil. Asıl şaşırtıcı olan, Erdoğan’ın adeta iç savaşı körükleyen ayrımcılığı karşısında şaşıranlar…

Gençler, kadınlar, çocuklar; her kesimden yurttaş ağaçları korumak için başlayan direnişe koşuyor. Herkesin derdi ağaçlar mı. Tabi ki hayır.

Kimi karısına kızdığı için kimi kocasına olan öfkesini boşaltmak için. Patrona, işçiye, amire kızıp gelen de vardır elbet.

2B’den, buğday taban fiyatından, yaşadığı yeri şantiye olmaktan bir türlü kurtaramayan belediyeye kızıp yola düşeni de yok sayamayız…

Ancak Taksim’deki direnişi yalnızca bir kaç ağaca indirgeyerek, bir kaç romantik çevrecinin refleksiyle ortaya çıkmış bir tepki topluma sunmak, iktidar ve yandaşlarının en büyük yanılgısıdır!

ÖLÇÜSÜZ KİBİR TÜRKİYE’NİN GELDİĞİ YERİN ÖZETİDİR

Başbakan’ın “en büyük çevreci benim” türünden açıklamaları bir yana, “taleplerinizi gerekirse ben bile dinlerim” kibrinin ölçüsüzlüğü Türkiye’de gelinen noktanın özetidir.
Bu vahşet dolu tabloyu hepimiz saniye saniye izliyoruz. Detayları uzatmanın anlamı da yok…

Peki ne oluyor da asıl işi “haber vermek” olan medya gözünü kulağını kapatmakla kalmıyor, iktidarın halkın üzerinde uyguladığı dehşetengiz şiddetin çığırtkanlığını yapıyor?
Türkiye’nin son on yılını tane tane hafızalarımızda güncelleyelim: Türkiye, AKP’nin iktidara gelmesinin hemen ardından çıkartılan yasalarla bütün yurttaşların ortak malı olan kamuya ait devasa bir coğrafya yağmaya açıldı. Ormanlar, sular, meralar, kıyılar, yaylalar…

‘KAMU YARARI’ YALANIYLA YAĞMALANAN COĞRAFYA

İnsanların üzerinde yaşadığı coğrafyayla kurduğu binlerce yıllık “ekolojik” ve “sosyal” ilişki yokedilerek, “kamu yararı” yalanıyla yalnızca “ekonomik” işleve indirgendi.
Sadece coğrafya mı? Eğitimden sağlığa, tarımdan hayvancılığa halkın bütün yaşamsal damarları birer birer kesildi.

AKP hükümetinin ard arda yaptığı operasyonlarla dize getirdiği, bir bakıma “iğdiş” edilen medya, bütün bu yaşananlara seyirci kalmakla yetinmedi. “Medya neden yandaş” sorusunu sorup hala “neden halka düşmanca yayınlar yapıyor” sorusunu soranlara aktaralım…

HANGİ KAMU MALI HANGİ MEDYA PATRONUNA GİTTİ

Türk medyasının yazılı ve görsel araçlarını elinde tutan holdingleri daha yakından tanıyın. Survivor’la, evlilik programlarıyla, yemek programı kepazelikleriyle on yıldır halkı hipnotize eden medyayı iyi tanıyın. “İzletilenin, izleyen üzerinde denetim kurduğu” gösteri toplumunda siz Acun’un ‘ucube’ yapımlarını izlerken, senin benim; bütün kamunun ortak malı olan hangi derenin hangi gazete patronuna, kıyılardaki hangi ormanın hangi tv sahibine tahsis edildiğini bir daha düşünün.

Gelin kısa bir Türkiye Turu yapalım…

YAĞMANIN ORTAKLARI YIKIMI HABER YAPAR MI

Medya devi Doğan Holding, Sinop ve Giresun’da HES, Mersin ve Balıkesir’de RES (rüzgar enerjisi santrali), Gümüşhane’de maden işletiyor.

NTV, Star ve müzik kanallarının yanında radyo ve dergilerle bu kervana katılan Doğuş Grubu’nun ise Artvin Çoruh Nehri üzerindeki projelerden biri olan ve 2011 yılında inşasına başlanan Artvin Barajı ve HES projesi başta olmak üzere ülke coğrafyasındaki yıkımın yalıtılmasındaki payının karşılığını alıyor.

AKP döneminde yükselen Atv ve Sabah’ın bağlı olduğu Çalık Holding, devlet eliyle aldığı kredilerle Erzincan İliç’te Çöpler altı madeni, Rize’de HES yatırımları yapıyor.

Kanaltürk’ün, Bugün gazetesi ve Bugün televizyonunun bağlı olduğu İpek- Koza Grubu, İzmir Bergama’daki Kozak Yaylasın’da altın madeni işletiyor.

Habertürk’ün ardından Show TV’yi de bünyesine katan Ciner Grubu, Konya ve Silopi’de enerji, Ankara Kazan ve Beypazarı’nda trona, Mardin Mazıdağı’nda özelleştirme yoluyla kamudan aldığı fosfat madeni işletiyor.

‘TAYYİP ERDOĞAN’IN ADAMIYIM’

Star Gazetesi ve Kanal24 televizyonunun eski ortaklarından biri olan Fettah Tamince ise “Tayyip Erdoğan’ın adamıyım” sözleriyle gündeme gelmesinin ardından sahibi olduğu Rixos Otelerinin bir çoğunun ormanlık alanlardan, kamu arazilerinin tahsisiyle inşa edildiğini de not edelim…

YÜZLERCE YILDA BİRİKEN AHLAK ON YILDA TUZ BUZ OLDU

Detayları uzatmaya gerek yok. Küçüklü büyüklü ‘yandaş’ gazete ve televizyonların bir çoğunda durum böyle. Matbaadan bozma taşra gazetelerinde bile ihale ve lisans peşinde koşan, kamu malını yağmalama histerisine tutulmuş tosuncuklar türedi. Yağmanın “geçer akçe” olduğu bu dönemde insanları yıkıma öyle inandırdılar ki, yüzlerce yılda biriktirdiğimiz ahlak on yılda tuzla buz oldu!

Sözün özü şudur: Bugün “her yer Taksim her yer dişreniş” sloganlarının tüm ülkeyi sardığı günlerde, Başbakan’ın “gelin taleplerinizi anlatın” raconları kestiği dönemde; sloganı tersinden okumalıyız!

TAKSİM HER YER, DİRENİŞ HER YERDİR!

Taksim her yer, direniş her yerdir! Taksim, yalnızca Anadolu coğrafyasında yıllardır biriken yağma ve rant irininin patladığı yerdir!
Çünkü Türkiye coğrafyasının üçte biri madencilere, derelerinin neredeyse tamamı enerji şirketlerine, kıyı ve ormanları turizme, meraları, yaylaları, kıyıları ve koyları inşaatçılara peşkeş çekilmiştir.

İSTANBUL’UN YARISINI RANTÇILAR KAPATTI

Ankara’nın yüzde 38’i, İstanbul’un yüzde 54’ü, İzmir’in yüzde 41’i, Aydın’ın yüzde 59’u, Balıkesir’in yüzde 66’sı, Bilecik’in yüzde 64’ü, Burdur’un yüzde 62’si, Bursa’nın yüzde 42’si, Çanakkale’nin yüzde 57’si, Erzincan’ın yüzde 55’i, Eskişehir’in yüzde 52’si, Kayseri’nin yüzde 45’i, Kütahya’nın yüzde 81’i, Sivas’ın yüzde 54’ü, Yalova’nın yüzde 55’i yerli ve yabancı maden şirketlerince ‘kapatılmıştır’.

HATTI TAKSİM YOKTUR, SATHI TAKSİM VARDIR!

İşte bu nedenle hepimizin sahibi olduğu bu güzel coğrafyanın tamamı bugün Taksim’dir!

Bir başka deyişle, “hattı Taksim yoktur, sathı Taksim vardır.” Yağmaya ve yıkıma taksim edilen yalnızca Gezi Parkı değil, bütün vatandır…

1551670cookie-checkHattı Taksim yoktur, sathı Taksim vardır…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.