Her gün sahnelenen oyun: “İnsanlık Dramı”

Bu bir dram. “İnsanlılk Dramı”. Çağın sanatçısı ve sanatı da bunun dışında değil. Yaşanan bu dramı gözlemleyip, yeniden yorumlayarak gözlerimizin önüne getiriyor. Daha açık anlatımla, farkındamısınız diye, bizi silkelemek istiyor. Bu bir oyun değil, yaşamın kendisi. Oyun, yaşamdan haberiniz var mı diye, bizi sorgulamaya ve tavır almaya yöneltmek istiyor.

Mülteci, kaçak yolcu, göçmenler, bir çok ad bulabilirsiniz. Çağımızda, artarak yaşanan her günün bir gerçeği olmağa başladı. Sona ermiyor, bitmiyor, devam ediyor.

Geçtiğimiz yıllar da, Ankara sahnelerinde Devlet Tiyatrosu sanatçıları uzun süre sahnelediler. “Nereye” oyununu. Bir kapalı kamyon kasası içinde, nereye gidildiğini bilmeden yapılan bir yolculuk. Kadın, erkek, çocuk. Değişik ülklerden ve kaçıyorlar, nereye? Nereye olduğunu bilmeden bulundukları yerden kaçıyorlardı. Kamyonun devrilmesi sonucu, onlardan haberdar oluyoruz. (Bu oyun ile ilgili izlenimlerimi de burada paylaşmıştım.) Ve yaşamda ki oyun devam ediyor, gazetelerden haber eksik olmuyor. Botların batması sonucu yaşananlar, yaşatılanlar. Bir kısmının denizin dibine doğru yaşamı sonlanırken, bir kısmı kurtarılıyor ya da karaya ulaşabiliyor. Ama bitmiyor belirsizliğe yolculukları.

Bu bir oyun değil sadece. Her geçen gün oynanan, yaşanan bir gerçekllik.

Şimdi de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sahnelerinde oynanıyor. Dışarıda da yaşanıyor. Bu oyunu geçen hafta Harbiye’de Muhsin Ertuğrul Sahnesi’n de izledim. “Radyonun İçindekiler.”

Oyun bu kez bir teknede. Yaşamda ki kesitlerden bir bölüm, tekne içine iki saatlik bir zaman dilimine sığdırılmaya çalışılıyor. Yine kaçıyorlar. Bulundakları yerden. Doğup büyüdükleri, yakınları, dostları, arkadaşları olan yerden, evlerinden, yaşam bulup sürdürdükleri yerden kaçıyorlar. Nereye diyeceksiniz. Bilinmeze, sadece kaçıyorlar. Görülmeden, gizlice, başka bir yere ulaşmak istiyorlar, geri gönderilmemek için. Yaşamlarını sürdürebilmek amacıyla çıkmışlar yolculuğa. Ama bu yolculuk rahat bir yolculuk değil. Tekne batınca haberdar oluyoruz onlardan da.

Oyun, nisan ayında sahnelenmeye yeni başladı. Genel Sanat Yönetmeni Süha Uygur yönetiminde sahnelenmeğe başlanan oyunlardan. Yazarı Cenk Gündoğdu. On parmağında on marifet. İşletme ve Güzel Sanatlar eğitimi görmüş. Oyun yazarı, şair, cevirmen, dergi editörü (Üç Nokta). Bu oyunu 2011 de yazmış ve kitap olarak da yayımlanmış. Daha önce başka sahneler de yer aldımı bilemiyorum. Yazarı ve oyunu ilk kez tanıyorum.

Eseri, sahneye taşıyan Ragıp Yavuz. Oyuncu, yazar, yönetmen, yapımcı. Büyük bir emek, araştırma, sahneleme, hatta yazarının söylediklerini yeniden yorumlama. Sahne diliyle, görüntüyle yazma.

Eseri sahneye taşırken, yoğun bir ekip çalışması olduğu hemen belli oluyor. Sahnede bir tekne. Dalgalara göre yan yatıyor, sallanıyor. Tasarım, ışık, efekt, giysiler, masklar, köstüm, sahne terzileri, kuaförü, teknisyenleri, aksesuarların seçicisi sorumlusu ve listeyi daha da uzatabiliriz. Ayrıntılar sahnede titizlikle belirlenmiş, yer alıyor ve uygulanıyor. Sadece sahnelenmesi bakımından bile izlenmesi gereken bir oyun. Sahne ve iki saatlik oynun akışı, siz de sahne içinde teknede, dalgalarla gidip geliyorsunuz.

Oyun içinde ninni ağıtlar bile, derinden gelen iniltiler gibi. Ses ve yorumlama hemen dikkatinizi çekiyor. Yazarın söylemek istedikleri sahneye taşınırken, yoğun bir araştırma ve emekle bize sunulduğunu anlyorsunuz.

Çağımızın insanlık dramı, zorunlu göç olayı. Zorlama. Yaşam hakkı başka türlü tanımama. Bu kez tekne içinde bize aktarılıyor. Neden insanlar ülkelerini ve yaşam buldukları yerleri terketmek zorunda kalıyorlar. Bu kısır döngü ve açmazlık içinde bile onları sömürenler. Bu tehlikeli kaçış ve yolculuk için, onların elinde ki adeta son paralarını da alarak, ticaret yapanlar. Bir ekmeği bile çok görenler. Kazanma hırsı, adeta insanlıklarını yitirtiyor.

Sahneleme, sizi daha bir etkliyor. Her gün gazetelerde okuduğunuz haberler, yaşam olarak sahneye taşınıyor. Radyo haberleri ile başlıyor ve radyo haberleri ile sona eriyor. Sona eren yaşamlar, radyo haberleri ile bize iletiliyor. Oysa, bu oyunun her gün oynandığını biliyoruz.

Çoğu zaman umursamazlık içinde dinlediğimiz, izlediğimiz, okuduğumuz bu haberler, artık çağımızın olağan yaşamı haline dönüştü. Duyarsızlığa karşı, farkındamısınız diye yüzümüze, bu kez sahneden bir tekneden tokat atılıyor. Bu gerçekliğe karşı, niye duyarsızsınız diye.

Ve siyaset, ülkeler ve yöneticleri. Son günlerde Merkel, adeta kapı komşumuz oldu mahalle de, sürekli gelip gidiyor. Ne için, bunları bize göndemeyin, ülkenizde tutun, ülkenizden bize doğru kaçanları da, yavaş yavaş geri alın demeğe geliyor. Alın size yardım da yapalım. Ama bunlar tekrar bize gelirse, verdiğimiz paraları da geri alırız diyorlar.

Peki, bizim ülkemize neden geliyorlar. Neden bizde kalmalarını istiyorlar. Sınır koymak istiyorlar. Neden, kendi aralarında istemiyorlar. Nedenlerin çıkış noktasında katkısı olanlar ortada yok. Gözleri kapalı. Görmek de istemiyorlar, duymak da.

Sahi, siz inanıyormusunuz vizeyi kaldıracağız söylemlerine de. Vize olmayınca, bu insanlar daha rahat gidemiyecekler mi o zaman. Yeniden duvarlar mı örecekler bu kez.

Ve bu dram yaşanmaya devam ediyor. Ülkelerin, politikacıların, yöneticilerin, hepimizin gözü ününde. Ve her gün. Sahne de bir oyun değil sadece. Her gün gördüğümüz, duyduğumuz bir gerçeklik. Bir yaşam süreci.

Kim kaçırmak zorunda bırakıyor bu insanları. Haritaları yeniden çizmek ve silah satmak için mutlaka insanlar kurban edliyor sürekli. Bu oyun başka türlü yazılamaz mı? Gerçek başka türlü olamaz mı?

Sanatçı da, bu gerçekliği yorumlayarak bize aktarıyor. Oyunun yazarı, sahneye taşıyıcısı, sahneyi oluşturanları, oyuncusu.

Çünkü çağına ve insanlığa karşı kendini sorumlu hissediyor.

Peki asıl sorumlular nerede?

“Radyonun İçindekiler” bu haberler devam ediyor.

Yaşamlar son buluyor. Neredesiniz diyor.

O teknenin içinde siz de olabilirsiniz. Zaten o teknenin dışında değiliz ki!

______________________________________________

Ankara. 25 Nisan 2016. Pazartesi. [email protected]

1485270cookie-checkHer gün sahnelenen oyun: “İnsanlık Dramı”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.