“HES’ler tarım, hayvancılık ve doğayı öldürecek”

Özkaya, konuyla ilgili yaptığı kapsamlı değerlendirmede, yapılan değişiklikle meralarda HES kurulmasının önünün açılmasıyla birlikte tarım, hayvancılık ve doğa açısından telafisi imkânsız zararların olacağını öne sürdü.

İşte Özkaya’nın meraların HES yatırımlarına açılmasıyla ilgili yaptığı o değerlendirme…

Satış Tahtasına Konan Meralar

Daha önce 5685 sayı ile “Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” adı altında yeni “Mera Yasası” Meclis’ten yangından mal kaçırır gibi çıkarılmıştı. 4342 sayılı önceki Mera Yasasının geçici 3 üncü maddesinde yer alan “mera” tanımlamasından sonra gelmek üzere “, yaylak ve kışlak” tanımlamaları eklenmiş, ikinci fıkrada yer alan “doğrudan” tanımı madde metninden çıkarılmış ve mad deye aşağıda ki fıkra eklenmiştir: “ …Bu Yasa hükümlerine göre mera, yaylak ve kışlak gibi vasfı değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlardan; herhangi bir kamu hizmeti için gerekli olma yan ve Hazinece herhangi bir iyeliğe konu edilmeyen ve halen tapuda Hazine adına kayıtlı olan taşın mazlar, tahsis tarihinde ki arsa değerinden devredilir. Devir tarihine kadar geçen süre için yasal faiz eklenerek belirlenecek bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla adlarına tahsis yapılanlara devri sağlanır.” Bu hükümle amaçlanan, söz konusu alanlardaki kaçak yapıların yasal konuma kavuşturul ması ve işgalcilere satılmasıdır. Çayır ve meraların ıslah edilerek verimliliklerinin arttırılması, hayvan cılığın geliştirilmesi, toprak muhafaza ve erozyon kontrolünün sağlanması amacıyla, 25.02.1998 tari hinde 4342 sayılı yeni bir Mera Yasası değişikliği yürürlüğe konmuştu. Daha sonra bu değişiklik de ye terli görülmeyerek 27.05.2004 tarih ve 5178 sayılı başka bir yasa ile tekrar bazı maddeleri değişikliğe tabi tutulmuştu. Ödenek ayrılmaması ve uygulama yanlışlıkları nedeniyle bu değişikliklerden sonuç alınamamış ya da sonuç alınmak istenmemiştir. Çünkü devletin elindeki bütün kamu varlıklarının satılması gerekiyor.

Meralar devletin egemenlik ve iyeliğinde olan yerlerdir

Satacak kamu varlığı bırakmayanlar işi, devletin arsalarına, tarihi okullarına kadar indirgediler. Sıra meralara, yaylak ve kışlaklara geldi. 4234 sayılı ilk Mera Yasası ve 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 16. maddesi, “ Mera, bir veya birden fazla köy ve kasaba halkının bağımsız olarak veya birlikte kul landığı yerlere denir. Yetkili makam tarafından ayrılan veya böyle bir ayırma bulunmamasına karşın başlangıcı bilinemeyen zamandan beri (kadimden), ilgili kasaba ve köy tarafından mera olarak kulanı lagelen ve hak sahiplerinin mevcut kullanma (intifa) hakları dışında üzerinde eylemli ve yasal iyelikte bulunmadıkları arazilerdir ” diye tanımlamaktadır. Meraların hiçbir koşulda özel iyeliğe konu olama yacağı devletin ve kamunun ortak malı yerler olduğu belirtilmektedir. Bütün bu devlet ve kamusal en gelleyici, caydırıcı önlemlere karşın meralar satış tahtasına konmaktan kurtulamamıştır.

Bu bir imar affı olup, meralardaki kaçak yapılaşma körükleniyor

Bu alanlar üzerindeki yapılaşmalar, yerel yöne timlerin görev ihmalinden doğmuştur. Bu durum yeni bir oy avcılığına dönüşüp, siyasal rant sağla nacaktır. Yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yer leri de aynı yasanın etkisinden kurtulamayacaktır. Bu alanlarda da, 2004 yılından önce yapılan yapılar affa uğrayacaktır. Yetkililer, “buralarda yıkılmasında yarar bulun mayan; çok katlı binalar, siteler yıkı ma tabi tutulmayacak, “derme-çatma” yapılaşmaya ise izin verilmeyerek yıkılacaktır” diye konuya yak laşmaktadır. Yani yine toplumun en altta kalan kesiminin gözünün yaşı, çeşmeler gibi akmaya devam edecek! Karadeniz yaylarıyla, Tekir ve Toros yaylalarındaki villalar, çok katlı yapılar korunacak. Bu durum, Özal’ın “siyasi rant ” haline getirdiği “imar affı” uygulamalarının birer kötü kopyasıdır. Uygulama, dünyamızın çevre yıkımlarıyla ısınarak geldiği bu ürkütücü aşamada, dünya ve Türkiye çevrecilerinin feryatlarına aldırış etmeden gerçekleştirilmekte. Ne köylü ve ne de çiftçi düşünülmekte, tarımın her kolu öldürüldüğü için, hayvancılıkta payına düşeni alıyor. Kuraklık ve açlık, bir süre sonra ülkemizde de ölümlere neden olursa, her halde ona da alıştırılacağız!

Bir ülke bu kadar dengeden çıkartılır mı?

Daha önce, 5462 sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Yasası”, 2634 sayılı “Turizmi Teşvik Yasası”, 2924 sayılı “Orman Köylülerini Kalkındırma Ya sası”, 4915 sayılı “Kara Avcılığı Yasası”, 3213 sayılı “Maden Yasası”, 3996 sayılı (Yap-İşlet-Devret) Yasası, 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ile Yapılacak Yardımlara Dair Kanunlar” tarafından da meralar vasıfla rını kaybediyordu. Yine “Serbest Bölgeler”, “Endüstri Bölgeleri” ve son çıkartılan “Kentsel Dönüşüm Yasası ”gibi yasalarla meralar özel iyeliğe veya 49-99 yıllığına kiralamaya açık hale getirilmişti. An cak bütün bu durumlara karşın, mevcut Mera Yasası’na göre mahkemeyle bu uygulamalar iptal etti rilebiliyordu. Yeni çıkartılan yasayla bu yol tamamen kapandı. Bir süre sonra bu alanlar da satılarak ya bancıların eline geçecek. İnsan, bir ülkenin ekseni ve dengesiyle bu kadar oynanır mı, diye düşünme den edemiyor? Onlar, kendi tarımını koruma altına alırken biz, en stratejik sektör olan tarımı yine on ların dayatmalarıyla yok etmemizin acısını gelecek kuşaklara taşımış olmayacak mıyız?

Mera Yönetmeliğinde Yapılan Yeni Değişiklik

Bütün bu mera talanına karşın, yeni bir yönetmelik değişikliğiyle, mera alanları artık HES’ lere açılmaya başlanıyor. Mera alanlarının daha önce madencilik için yapılan tahribatı yetmiyormuş gibi, şimdi de HES yatırımlarının önü açılmış olacak. Bununla birlikte doğa katliâmı doruk noktaya ulaşacak. “Mera Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik”, 25.02.2011 tarihinde Resmi Gazete da yayımlanarak yürürlüğe girmiş, maden alanlarından sonra enerji yatırımlarına açık hale getirilmiş oldu. Böylece mera alanları TOKİ ve Belediyelerden sonra HES’ler için kamulaştırma kapsamına alınmış olacak. Meraları korumak devletin asli görevi olmasına karşın, hayvancılığın bitirilmesinden sonra meralar devletin üvey evladı haline geldi. Anayasa’nın 44. maddesi hükümlerine göre: “Toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek…’, 45. maddesinin de ‘tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek…’ bununla, devlete tarım arazilerinin ve çayırlarla meraların amaç dışı kullanılmasını önleme görevi vermektedir. Devlet, bu amaçla yasal düzenlemeler yapmakla yükümlü olmasına rağmen meraları yok sayarak pazarlamaktan çekinmemektedir. Yine meraların mülkiyeti: “Devletin hüküm ve tasarrufundadır, özel mülkiyete konu olamaz” diyerek bu alanların kamunun malı olduğunu saptamaktadır.

Sonuç

Ülkemiz erozyon, çölleşme, susuzluk gibi evrensel çevre yıkımlarıyla karşı karşıya gelmiş durum dadır. Bu sorunları aşabilmenin en önemli kaynağını oluşturan ormanlarımızı, yaylak, kışlak, otlak ve meralarımızı yok ederek sadece kendimize değil; insanlığa, insanlık kalıtına ihanet etmiş olmayacak mıyız? Su havzalarının en büyük beslenme ve korunma alanları olan bu yerleri yok etmekle, bir süre sonra dünyanın karşılaşacağı iklim değişiklikleri hızlanmaya cak mı? Her türlü yaşamı geliştirmeyi amaç edinmiş insanoğlu için, doğal yaşamın korunma, bitki çeşitlerini barındıran, erozyonu önleyen hem yaban hayvanlarının hem de köylerdeki büyük ve küçükbaş hayvanların su kaynağı olan meralar, devlet tarafından yapılan yasal değişiklikler ve düzenlemeler ters yönde gelişiyor. Meraları yok edilecek köylüler geçimlerini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır. Tarımsal üretimle ve hayvancılıkla geçinen çiftçinin en önemli varlığı meralar ve tarım topraklarıdır Yönetmelik değişikliği sonucu Meralarda HES kurulmasının önünün açılmasıyla birlikte tarım, hayvancılık ve doğa açısından telafisi imkânsız olacak. Günümüzde toprak ve su varlıklarının önemi, korunması gerekliliği, kaybının küresel ısınmaya etkileri konusunda kapitalist ülke ve şirketlerin dahi bir araya gelip toplantılar düzenlediği bir konuda ülkemizin en değerli varlıkları olan meralarının, topraklarının göz göre göre sermayeye tahsis edilmesi ve satılması insanın içini acıtıyor. Mera Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe göre, “Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu”nun talebi üze rine, petrol iletim faaliyetleri ile elektrik ve doğal gaz piyasası faaliyetleri için gerekli bulunan mera, yaylak ve kışlakların zorunlu hallerde, ilgili müdürlük veya Genel Müdürlükten yatırım projesi, gerek çeli rapor, lisans, talep edilen alanın 1/5000 ölçekli harita üzerine işlenmiş vaziyet planı, ÇED raporu gerektiren yatırımlar için rapor, komisyonca istenecek diğer bilgi ve belgeler ile tahsis amacı değişikli ği yapılabilecek. Yatırım yapan kişi ve kuruluşlar, tahsis amacı değişikliği talebine uygun olarak yatı rım yaptığını “Komisyon”na bildirecek. Teknik ekip, yatırımın amaca uygun olarak yapılıp yapılmadı ğını denetleyecek. Geri dönüşüm sözleşmesi imzalanan yatırımlar, yatırımcının bu Yönetmelik ve sözleşme hükümlerine uygun çalışıp çalışmadığını tespit etmek amacıyla yılda bir kere teminatın yenilenmesinden bir ay önce il müdürlüklerince denetlenecek. Hangi denetim istenen sonucu vermek tedir ki, bu denetim versin? Ayrıca ülke varlıkları bitirildikten sonra neyin denetimi yapılacak? İşte son dönemde; Ordu’ya, gazetecilere, bilim adamlarına, aydınlara karşı yapılan operasyonların bir başka perde arkasındaki gerçekler bu tür gözden kaçırmalar. Bunlar halkın gündeminden uzaklaştırılarak “Tarım ve Hayvancılık” öldürülüyor.

753910cookie-check“HES’ler tarım, hayvancılık ve doğayı öldürecek”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.